Bu plan İmralı üzerine
Türk halkı gene sahte gündemlerle, iktidarı ve muhalefeti tarafından oyalanırken kendi eliyle yarattığı çağ dışı soyguncuların hazırladığı ortamda, çağ dışı koşullarla mücadele ediyor. Su kesintisi, elektrik kesintisi falan filan. Ama çağdaş halkımız memnun, hâlâ Fenerbahçe’nin yenilgisini, Galatasaray’ın transferlerini, su kuyruklarında tartışabilecek kadar bu ecnebilerden oluşan takımlara ilgili. Sıkıntılar tali.
Türkiye bir Arap ülkesi olmuş, çocuklar Atatürk ilkeleri yerine Arap kültürüne yönlendirilmiş kime gam. Kızları şeriata göre bir erkeğin ikinci veya üçüncü karısı olacakmış kime kasavet. Ama beni merak içinde bırakan nokta, bu kadar AB’ye girmek için yırtınan, almadılar diye karalar bağlayan bir ulusun koşar adım Araplaşmaya koşması.
Bakın Kuzey Iraklı Kürt aşiret liderleri, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamak istememişler. Haklılar, onlara göre PKK bir terör örgütü değil, Türkiye’yi parçalamak ve Güneydoğu Anadolu’yu kurulmuş olan Kürt devletine bağlamak isteyen bir vatansever. Onlar iyi de bu ülkenin başında olanlar neden onlar kadar üzerinde oturdukları topraklar için vatansever değiller? İşte bu soruyu liglere âşık Türk halkının sorması lazım.
Pardon bizim Türk halkı yüzde 47 oy vererek bu partiyi iktidara getirmemiş miydi? Unuttum. Onlar Amerikalı patronlarının iznini bekliyorlar bu konuda harekete geçmek için.
Ama bu arada başka bir kirli oyun içindeler. Bu oyunda her zaman yanlarında olan işbirlikçileri de var. Washington’da bir grup bulmuşlar tüm anonslarında bu grubu, geleceğin Dışişleri Bakanı veya Savunma Bakanı veya yeni iktidar olması beklenen partinin akıl hocaları falan diye satıyorlar. Yanlış hem de koca bir yanlış.
Nasıl mı? Anlatayım. Diyelim ki gelecek başkanlık seçimlerinde Amerika’da demokratlar seçimi kazanacaklar ve bu partinin kimlerden oluşacağını bu grubun belirleyeceğini pazarlıyorlar. Yanlış. Sizlere geçen Demokrat parti iktidarından örnekler vereyim.
ABD Başkanlık seçimlerini Baba Bush’a karşı kazanan Bill Clinton, iktidara geldiği zaman bu ekip kendilerine bir şeyler verilmesini bekledi. Oysa her parti içinde iktidara geldiğinde bakanlar kurulunu oluşturan bir bilgeler ekibi vardır. Clinton zamanında Dışişleri Bakanı olan Warren Christopher, kabineyi oluşturan bilgelerin başıydı. Richard Hollbrooke ve Norton Abromowitz ile Henri Barkey ve Marc Parris beklediler ama dış kapıdan öteye geçemediler.
Aynı senaryo Clinton’dan sonra seçilen Cumhuriyetçi Başkan George Bush zamanında da oynandı. O tarihte de oğul Bush’un kabinesini oluşturan Baba Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Brent Scowcroft’tu. Bush’un tüm kabinesini, hatta başkan yardımcısı Richard Cheney’yi bulup seçen de oydu.
İşte bu nedenlerle bu günlerde belirli çevreler tarafından pazarlanan Holbrooke, Barkey, Abromowitz ve Parris’ten medet umanlar, gene Türkiye’ye kazık atıyorlar, uyarırım. Sizlere teminat veririm, Demokrat Parti’den kim başkan seçilirse seçilsin Bakanlar Kurulunun oluşturulmasında bu isimlerin yer almayacağına. Bu çevreler ve isimleri kullanarak Türkiye’ye kazık atılacaktır emin olun. Başbakan’ın yanında danışman diye taşıdığı kişilerin ne kadar Amerika’yı tanıdığı da ortada.
Ancak bu isimlerin bir ortak özelliğini de unutmamanızı hatırlatmak isterim. Holbrooke’un, Barkey’in ve hatta Abramowitz’in Türkiye’deki Kürt konusunu ne kadar kaşıdıklarını unutmayın. İşte Türkiye için hazırlanan gizli gündemin gerçek yüzü. Bu isimler bu günlerde PKK’yı da lanetlerlerse ona da kanmayın. Türkiye’de Özal döneminde Kürt konusunda Diyarbakır’a sürekli Amerikalı diplomatları yollayan Abramowitz idi. Holbrooke’un, Kürt devleti konusunda son demeçlerini ne çabuk unuttunuz? Peki, Henri Barkey’in bebek katili ile görüşmek için Avrupa başkentlerini dolaştığını hatırlamadınız mı?
Bu grup, Türkiye’ye şu anda Meclise giren grubun başkanlığına İmralı’daki soysuzu getirmek planının esasını oluşturuyor. İşte bu nedenle kaderlerini yiyecek poşetlerine bağlayan halkım kendinizi buna hazırlayın.