Bu kavga bizi ırgalamıyor Tayyip bey
İçeride, Erdoğan’ın ekonomik krizlerden dikkati uzaklaştırmak için başlattığı bir Doğan-Deniz Feneri tartışması, dışarıda, felaketler zinciri. Bu arada ilgi çekici Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmalarına Tayyip Erdoğan’ın değil Abdullah Gül’ün katılacağı. İşin ilginç tarafı her yıl harıl harıl randevu peşinde koşan Türk tarafı bu kez talepte bulunmuyor.
Başbakan’ın her fırsatta koşa koşa geldiği Amerika’ya gelmek istememesi ve yerine Abdullah Gül’ün ABD’ye gelmesinin altında yatan bu soğukluğun nedeni ne acaba? Acaba Gürcistan olayında Amerika’nın attığı kazık mı? Yoksa Montrö delinerek Karadeniz’e çıkan Amerikan savaş gemileri konusu mu? Belki de Abdullah Gül’ün Bush’u arayıp Kafkas birliği konusunda destek talebine ABD’nin soğuk yaklaşımı mı?
Belki de Bush’un iktidarında kala kala iki ay kaldığı konusu mu? Her ne sebepse, aralarında şimdilik buzlanma görülüyor. Belki de seçim sonrası yeni Başkan’ı bekleyecekler. Ancak yeni Başkan Demokrat Obama olursa işleri iş. Ermeni soykırımı konusu kapıda. Her an patlak verecek. Zira Ermeniler Obama ve Biden’a Nisan 24 tarihinde ya Beyaz Saray bildirisi konusunda veya yeni seçilecek milletvekili ve senatörler aracılığıyla Kongre’den soykırım tasarısının çıkarılması için baskıyı artıracak.
Sanmayın Gül Erivan’a gitti diye Ermeniler bu işten vazgeçecek. Onlar vazgeçse bile diaspora diye bilinen Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin baskısı kalkmaz. İçeridekiler kaldırmak isteseler bile dışarıdakiler kaldırmaz. Biliyorsunuz, Ermenistan’da yaşayanlardan çok daha fazlası dışarıda yaşıyor. Aynı İsrail dışında yaşayan Museviler gibi.
İçeride ise pahalılık başını almış gidiyor. Petrol fiyatları düşerken dolar yükselmeye başladı. Dolayısıyla Türkiye’nin enerji giderlerindeki pahalılıkta bir değişim olmayacak. Öte yandan bu kadar yıldır iktidarda olan ve elde avuçta ne varsa satan AKP’nin ne tarıma ne de ülkeye bir yatırım yapmamasının sonuçları da artık saklanamaz duruma geldi. Kuraklık sonucu barajlar boş, ülke kuraklıktan kırılırken kentlerde halk susuzluk çekiyor. Bu aslında bir sonuç değil yalnızca sonun başlangıcı. Bu arada dış piyasalarda AKP hükümetine methi senalar döktüren ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in de çalıştığı iki finans kurumu iflasını ilan etti.
Önce ulusalcılara karşı bir dava furyası başlatıp halkı birkaç ay meşgul ettiler. Şimdilerde bu konuyu da halk kanıksadı ve yeniden pahalılığı hissetmeye başladı. Şimdi de Erdoğan-Aydın Doğan kavgasıyla gündemi meşgul etmeye çalışıyorlar. Beni her ikisinin de argümanı hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İkisinin de tuzu kuru, para kavgası yapıyorlar.
Sadece ekonomi mi kötü olan. İçeride her gün bir veya iki çocuğumuz öldürülüyor. Artık, neredeyse AB’den bir heyet gelerek bebek katilinin parlamentoya girmesini isteyecek. Sokaklarda can güvenliği yok. Hırsızlık artık göz göre göre yapılıyor. Polisin çeşitli nedenlerle halk üzerinde ne otoritesi kaldı, ne de halkın polise güveni.
AB masalı kötü bitti. Lizbon Anlaşması olmadan AB’ye katılım olmamasını isteyen ülkeler kervanına Belçika da katıldı. Kimse artık bizi bu toplulukta istemediğini saklamıyor. Afganistan’a asker diye ABD bastırıyor. Amerikan Genelkurmay Başkanı Oramiral Mullen’ın ziyareti bununla ilgili. Bakalım kaç çocuğumuzu Amerika uğruna başka topraklarda feda edeceğiz.
İşte bu nedenlerle Tayyip Erdoğan ile Aydın Doğan arasındaki kavga beni hiç ilgilendirmiyor. Daha da açık ve amiyane deyimiyle beni Türk halkının tümü gibi hiç mi hiç ırgalamıyor.