Bizimki cumhuriyet değil, sanki krallık
Bizimkiler takım halinde Davos’a gitmiş. Bizim cahil cühela medya takımı Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Başkanı Klaus Schwab’ın, Türkiye’nin ekonomik krizden güçlenerek çıkacağını söylediğini yazıyor. Aynı, kebabımızı beğendiğini, İstanbul’u çok sevdiğini söyleyen turistler gibi.
Aslında adam alay mı ediyor, yoksa bizimkiler mi abartıyor hâlâ anlayamadım karar veremedim. Aynı Schwab, geçen yıl da ekonomik kriz olmayacak demişti, aynı bizim “Hamdolsun Erdoğan” gibi çok ileri görüşlü. Bizim Başbakan, Türkiye’de ekonomik kriz olmayacağını ve bu krizin bizi etkilemeyeceğini söylemişti. Doğru, işten çıkarılan binlerce insan, kapanan fabrika ve işyerleri ekonomi fevkalade olduğu için, kriz bizi etkilemediği için bu durumda.
Öte yandan kafam bir türlü almıyor, bu nasıl bir sistem bizi yöneten. Mahkeme bakıyor, Ergenekon terör örgütü diye bir şey yok diyor, polis yok diyor, asker yok diyor ve mahkeme gene bu ismi kullanmayın diyor. Polis bulduğu patlayıcı ve cephanenin üzerine ETÖ yazıyor. Yani Ergenekon Terör Örgütü şeklinde. Ya polisin hâkimler ve adalet umurunda değil, ya da bizdeki adalet öyle herkesin söylediği veya olmasını istediği gibi yumruğunu vurduğu zaman ses getiren türden bir adalet değil.
Bu yıl Türkiye için önemli bir yıl. İnanın koparılan bu gürültüler ilan edilecek yeni federal sistemi gizlemek için. Kürtler, AB ve ABD, Türkiye’nin federal bölgelere bölünmesini destekliyor. Daha sonra bir halk oylaması, yani referandum ile Kuzey Irak’taki Kürt devleti ile birleşme kararı alınacak. Yerseniz, bunun örnekleri çok taze Avrupa’da yaşandı.
Erdoğan hükümeti şimdiye kadar Türkiye’ye yaptıklarına bununla tüy dikecek. Öte yandan bu iktidarda göründüğü gibi bir uyum olmadığı anlatılıyor, özellikle en tepede dışarıya belli edilmemeye çalışılan büyük bir kavga var. Zaman zaman ipuçları ortaya çıkıyor. Gül ile onun yolunda ve koruması altındaki Babacan bayrakları açtılar. Anlaşılan tepede büyük bir güç kavgası var.
Özellikle Erdoğan’ın son Hamas ve Filistin konusunda İsrail aleyhtarı söylemlerine Babacan bir düzeltme yaptı. Ben bunun bir düzeltme mi, yoksa tribünlere oynanan bir oyun mu olduğunu anlayamadım. Başbakan İsrail’e esip köpürürken, Babacan, Hamas’ın da faaliyetlerini hangi alanda sürdüreceğine karar vermesi gerektiğini söyledi.
İsrail yanlısı Washington’daki Musevi lobisi bir mektupla Tayyip Erdoğan’ı uyardı. O kadar şüphe içindeyim ki ben bu uyarının da tribünlere yapıldığını tahmin ediyorum. O Yahudi lobisi değil miydi Erdoğan’a sürekli destek verip koca koca madalyalarla donatan. Belki bu çıkış da yeni bir tank ihalesi falan almak içindir.
Benim Türkiye için görüşüm ise kimse kusura bakmasın ama farklı. Ben Türkiye’yi Hüsnü Mübarek’in Mısır’ı, Saddam Hüseyin’in Irak’ı ve Abdullah Bin Abdülaziz’in Suudi Arabistan’ından farklı görmüyorum. Bırakın demokrasi ve özgürlük palavralarını. Telefonda doğru ve rahat konuşamayan, askeri, rektörü, gazetecisi ortada bir iddianame bile olmadan tutuklanan, ve sorarsanız Meclisi olan bir ülke Türkiye.
Başbakan ise ülkenin ilk hanedan Sultanı Birinci Erdoğan. Veliahtlar aynı Osmanlı’da olduğu gibi tahta hazırlanıyor. Erdoğan onaylamadan kimse milletvekili olabiliyor mu? Hayır. Basının durumu ortada... Tahta her çıkışında padişahların ulufe dağıtması gibi AKP de kömür dağıtıyor, makarna dağıtıyor. Adam ülkenin topraklarını, madenlerini bankalarını satıyor. Kimse hesap sorabiliyor mu? Haddine mi düşmüş. Çarpar vallahi.
İşte tüm bu gerekçeler yüzünden bizimki Cumhuriyet falan değil, sanki krallık. Ha, özgürlüklerin ve insan haklarının koruyucu ve kollayıcısı olduklarını savunan ABD ve AB’nin bu duruma müdahale edeceğini umuyor ve bekliyorsanız, daha çok beklersiniz. Onların sözünü ettiği insan hakları, başka insanlar için. Türkler için değil. Özgürlükler de öyle. Boşuna beklemeyin de bırakın belki Allah cezalarını verir diye dua edin.