Bir dokun, bin ah dinle....!

Gerçekten de, sağlam temelimize, asil soyumuza ve büyük imkanlarımıza rağmen, nedense sorunlardan, badirelerden kurtulmamız bir türlü mümkün olmuyor.
En basitinden tutun; İlkokul çocuklarına süt dağıtımını bile becerememenin sıkıntıları şu sıralarda yurdumda yankılanıyor.
Neresinden ele alırsak alalım, bir kargaşa, bir bilinmezlik karşımıza çıkıyor.
Depreme hazır olmayışımız en büyük zaaflarımızın başında geliyor.
Bir sayılmaya kalkışılırsa, neler neler kendini gösteriyor.
Örnek olarak, Irak’ın Kuzeyi’nde hayatlarını idame ettirmek isteyen soydaşlarımızın trajedisi başlı başına bir destanı oluşturuyor.
Bakınız; ‘Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük’ kitabının Yazarı Ali Kerküklü sorunu yine nasıl deşiyor :
“Kerkük, Erbil, Telafer, Altunköprü, Kifri, Mendeli ve dolaylarında bulunan Türkmenler çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Sürekli Kerkük’ten feryatlar yükseliyor. Burada Türkmenler üzerinde çok ağır baskılar uygulanıyor. Faili meçhul suikastlarla Türkmenler ortadan kaldırılıyor, kaçırma olayları yoğunlaşıyor.
Ancak, bütün bunlara rağmen anavatanımız Türkiye nedense Kerkük’ten yükselen bu sesleri duymak istemiyor.
Bu da hiç şüphesiz, Kerkük üzerinde hain plan uygulayan Barzani ve Talabani’ye cesaret veriyor.
Türkmenler sahipsiz, Türkmenler Barzani ve Talabani’nin kucağına atılmış.
Öz topraklarından silinmelerine, kovulmalarına, aşağılanmalarına karşı Türkiye hiçbir şey yapmıyor, sadece seyrediyor.
ABD ve İsrail’in desteğini arkasına alan Barzani ve Talabani, ne yazık ki Türkiye’yle oyun oynuyorlar. Türk askerlerinin PKK tarafından şehit edilmesine izin veren Barzani ve Talabani’nin tavırları ortada, onların hâkim olduğu bölgeden Türkiye’ye saldırılıyor, ama hep aynı kırık plak ’PKK silah bırakıyor’.
Yıllardır Irak’ın Kuzeyinde PKK’ya yardım ve yataklık yapan, hastanelerinde tedavi gören ve onları besleyen, büyüten, silah, idari ve lojistik destek veren kimlerdi, bunların ipiyle kuyuya inilir mi hiç?
Bugün anavatanımız insanlarımıza zulüm eden ve öldüren, bölgeyi ateşe vermek isteyen bu nankörlerin ayağının altına kırmızı halılar seriyor, ne kadar acı değil mi?
Şayet Türk karar vericilerine neden böyle bir dış politika yürütüldüğünü soracak olursanız, diyeceklerdir ki: siz anlamazsınız bu bir politikadır!”
Görülüyor ki, Ali Kerküklü ve soydaşlarımızın feryatları ne yazık ki, gereken yanıtı hiçbir zaman almıyor. Oysa, geniş halk tabakaları; Irak’ın Kuzeyinde tezgahlanan tehlikeli oyundan daha doğrusu Türkiye’yi çok zora sokma girişimlerinden “tedirgin” olduğunu her fırsatta bağıramasa bile, fısıldıyor.
Ne var ki, değil son dönemler, kırk-elli yıldır hükümetler, Irak’ın Kuzeyini adeta unutmuş görünüyor.
Böylece, “misak-i milli” bile korunamıyor.

Yazarın Diğer Yazıları