Enkazda 12 gün boyunca delil nöbeti tutarak kesilen kolonun yerini tespit eden ve duruşmaya ölen avukat oğlunun cübbesiyle katılan Nurgül Göksu, “Oğlumu, gelini ve torunumu ellerimle toprağa verirken, suçluları adalet önüne çıkaracağıma dair söz verdim. Annesi ve babası vefat etmiş insanlara ‘Öksüz’ derler, ‘Yetim’ derler. Peki, evladını kaybetmiş bir anneye ne derler? Bu benim oğlumun cübbesi, 1 yılı aşkın süredir askıda dururken ‘Adalet askıda kalmasın’ diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.” dedi.
Kahramanmaraş’ta zemin katında bulunan pastanedeki 40 santimetre çapında kesilen kolonun depremin ilk saniyelerinde yıkılarak 35 kişinin hayatını kaybettiği Ezgi Apartmanı ile ilgili pastane işletmecileri firari Sami Kervancıoğlu (58) ve Mustafa Pekel (48) ile pastanenin tutuklu iç mekan tasarımcısı Ertan Danacı (52), ‘Olası kastla kasten öldürme ve yaralama’ suçlarından 876 yıl 6’şar aya kadar, tutuklu fenni mesul Mehmet Tekin (60) ve tutuksuz müteahhit Yakup Aktaş (82) ise ‘Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçundan 22,5 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın görülmesine başlandı. Kahramanmaraş 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya tutuklu sanık Mehmet Tekin, tutuksuz sanık Yakup Aktaş, ölenlerin yakınları ve tarafların avukatları katıldı. Diğer sanık Ertan Danacı, duruşma salonuna tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS sistemiyle bağlandı.
“SÖKÜM, KIRIM VE MOLOZ ATIM İŞLERİNİN İŞVERENE AİTTİR”
Duruşma, Ertan Danacı’nın savunmasıyla başladı. Danacı, suçlamaları kabul etmedi ve haksız yere cezaevinde olduğunu belirtti. İç mekan tasarımcısı olduğunu vurgulayan Danacı, kabası yapılmış veya mevcut kullanımda olan binaların iç dekorasyon işlerini üstlendiğini, ancak inşaatla ilgisi olmadığını ifade etti. Ezgi Apartmanı’nda Kervan Pastanesi ile yaptığı sözleşme kapsamında sadece dekorasyon işi gerçekleştirdiğini belirtti. Dosyada yer alan sözleşmeye göre işin söküm, kırım ve moloz atım işlerinin işverene ait olduğu açıkça belirtilmişti. Danacı, kırım ve söküm işlerinin tamamlandıktan sonra işe başladığını ve sadece kendi işini yaptığını dile getirdi. Sözleşmede belirtilen işleri yaparak ödemesini aldığını ifade etti. 172 gündür tutuklu olduğunu ve adalet beklediğini söyledi.
Fenni mesul Mehmet Tekin ise savunmasını proje ve görseller üzerinden yaptı. Bilirkişi raporlarının masa başında hazırlandığını, hem binanın sağlam olduğunu hem de projede herhangi bir hata bulunmadığını ifade etti. Binanın 1975 yönetmeliğine göre yapıldığını kabul eden Tekin, 2018’e göre değerlendirildiğini belirtti. Raporlar mühendislik içermiyor ve profesör unvanına sahip kişilerin masa başında yazdıkları raporlarla bu duruma geldiklerini ifade etti. Binanın hasar gören yerini tespit ettiklerini, ancak binanın neden yıkıldığını hala tartıştıklarını belirtti.
"KERVAN PASTANESİ 2 BÜROYDU, ARADAKİ TAŞIYICI PERDE BETON DUVARI KIRARAK DÜKKANLARI BİRLEŞTİRDİLER"
Binanın müteahhidi Yakup Aktaş da suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Bugüne kadar yaptığı binalardan 2’sinin yıkıldığını ve 2’sinin de yıkılma sebebinin kolon kesilmesinden kaynaklı olduğunu ifade eden Aktaş, binada kullandığı malzemenin kalitesiz ve malzemeden çaldığı iddialarının asılsız olduğunu savundu. Binanın yapıldığı tarihte hazır beton ve nervürlü demir kullanımın mecburi olmadığını ancak binayı sağlam yapma adına inşaatta hem hazır beton hem de nervürlü demir kullandığını belirten Yakup Aktaş, “Malzeme çalmam, hayatımda çalmadım. 4 sefer vergi rekortmeni olmuşum. Vergiden kaçırmayan adam malzemeden çalar mı? Ben malzeme çalmam, eksik malzeme kullanmam. Hırsızlık benim şanıma yakışmaz. Kervan Pastanesi 2 büroydu, aradaki taşıyıcı perde beton duvarı kırarak dükkanları birleştirdiler.
Ben bütün binaya hazır beton kullandım. Ben hırsız değilim, sizin karşınıza bu suçla gelmek benim için züldür sayın başkanım. ‘kaçak kat’ dedikleri yer asansör dairesidir. Kervan Pastanesi asfalta kadar çıkma yapmış, ben enayi miyim, asfalta kadar çıkma yapmasını bilmiyor muydum? Statiği ile oynanmayan hiçbir binam yıkılmadı. Hatta ‘Maraş yıkılsa bu bina yıkılmaz’ diyordum. O kolonun statik projede kesildiğine dair bilirkişi raporunda da var. Perdeyi ben kesmedim. Ben teslim ettikten sonra çivi çakmadım o inşaata. Binayı teslim ettiğimde kolon mevcuttu. Taşıyıcı kolon bu” diye konuştu.
"TADİLATTAN SONRA O KOLONU GÖRMEDİM"
Daha sonra binada ölenlerin yakınları dinlendi. Depremde eşini kaybeden Ezgi Apartmanı’nın görevlisi Mulla Kenger, binadan oğlu ve kendisi dışında sağ çıkan kimsenin olmadığını söyledi. 1999’da binada görevli olarak işe başladığını ve bu nedenle binada yapılan hemen hemen her işlemi bildiğini kaydeden Kenger, “Zemin önce boyacı dükkanıydı ve o zaman kolon vardı. Ancak 2017’de Kervan Pastanesi’nin yaptığı geniş çaplı tadilattan sonra o kolonu görmedim. Ayrıca tablayı, kirişi kırıp merdiven yaptılar” dedi.
"ÇOCUKLARIMIN KATİLLERİNİ BULACAĞIM"
12 gün enkazda delil aradım ve kesilen kolonu savcıyla bilirkişiye gösterdim. Oğlumun cübbesiyle geldim duruşmaya. Oğlumu, gelinimi ve torunumu toprağa verirken onlara söz verdim: Çocuklarımın ölümüne sebep olanlar yakalanıp yargılanacak. 172 gündür firarda olan Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel’i burada görmek isterdim. Onlara ‘Çocuklarımı siz öldürdünüz’ demek isterdim. Ama yoklar. Bu davada insan hayatının ucuz olmadığını herkes görecek. Bu anne mücadelesini sürdürecek. Yargıya ve hukuka güveniyorum. Bir binanın altını oyup 35 kişiyi öldürmek bu kadar kolay olmayacak. İçişleri Bakanlığı’ndan bu insanların bulunmasını istiyorum. Bir evlat yetiştirmek kolay değil. Annesi babası ölenlere ‘Yetim’ ‘Öksüz’ derler. Peki evladı ölenlere ne derler? Ben bunu soruyorum. Adalet istiyorum. Çocuklarımın katillerini bulacağım. Bu insanlar hesap verecek.
“KERVAN PASTANESİ 2 BÜROYDU, ARADAKİ TAŞIYICI PERDE BETON DUVARI KIRARAK DÜKKANLARI BİRLEŞTİRDİLER.”
Binanın müteahhidi Yakup Aktaş, suçlamaları kabul etmediğini ifade etti. Kendisi, bugüne kadar yaptığı binalardan 2’sinin yıkıldığını ve bu yıkımların kolon kesilmesinden kaynaklandığını belirtti. Ayrıca, malzeme kalitesi ve çalma iddialarının asılsız olduğunu savundu. Binanın inşa edildiği dönemde hazır beton ve nervürlü demir kullanımının mecburi olmadığını, ancak sağlamlık amacıyla her ikisini de kullandığını vurguladı. Aktaş, hırsızlıkla suçlanmasının kendisi için zül olduğunu dile getirdi. Binanın “kaçak kat” dedikleri bölümünün asansör dairesi olduğunu belirtti. Kervan Pastanesi’nin asfalta kadar çıktığını ve binanın statik olarak sağlam olduğunu söyledi. Bilirkişi raporunda da taşıyıcı kolonun kesildiğine dair bilgi olduğunu ifade etti. Perdeyi kendisinin kesmediğini ve binayı teslim ettikten sonra inşaata müdahale etmediğini belirtti.
Daha sonra, binada hayatını kaybedenlerin yakınları dinlendi. Depremde eşini kaybeden Ezgi Apartmanı’nın görevlisi Mulla Kenger, binadan oğlu ve kendisi dışında sağ çıkan kimsenin olmadığını ifade etti. 1999 yılında binada görevli olarak işe başladığını ve bu nedenle binada yapılan hemen hemen her işlemi bildiğini söyledi. Zeminin önceden boyacı dükkanı olduğunu ve o dönemde kolonun var olduğunu belirtti. Ancak 2017’de Kervan Pastanesi’nin yaptığı geniş çaplı tadilattan sonra o kolonu görmediğini ifade etti.
Enkazda 12 gün delil nöbeti tutarak kesilen kolonun yerini tespit edip, Cumhuriyet savcısı ve bilirkişi heyetine gösteren Nurgül Göksu ise duruşmaya binada ölen avukat oğlu Ahmet Can Zabun’un cübbesiyle geldi. Oğlunu, gelinini ve torununu elleriyle toprağa verdikten sonra onlara söz verdiğini belirten Göksu, şunları söyledi:
"ANNE VE BABASI VEFAT EDENE ‘YETİM-ÖKSÜZ’ DENİR, PEKİ EVLADINI KAYBEDEN ANNEYE NE DENİR?"
“Ezgi Apartmanı’nda 3 evladımı kaybettim. 3 evladımı kaybettiğim gün, onları toprağa verdiğim gün 13 Şubat’ta bir söz vermiştim, kendi kendime bir yemin etmiştim. Çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunup yargılanıncaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağımı söylemiştim. Bırakmayacağım da, sonuna kadar mücadele edeceğim. Bugün, 172 gündür Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel firariler. Keşke bugün onlar olsalardı da burada ‘Çocuklarımın ölümüne sebep oldunuz, benim çocuklarımı siz öldürdünüz’ diyebilseydim. Ama yoklar. Yani insan hayatının bu kadar ucuz olmadığını bu davada herkes öğrenecek. İnsanların ölümüne sebep olup da hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeyeceğini bu anne sonuna kadar mücadele ederek ispatlayacak. Yargıya güveniyorum, hukuka güveniyorum.
Kolon kesmek, kiriş kesmek, perde duvarları kesmek, bir binanın altını oymak ve orada hayatını kaybeden 35 kişinin ölümüne sebep olmak bu kadar kolay değil. Artık yakalansınlar istiyorum. Yani İçişleri Bakanlığı’na buradan sesleniyorum, bu insanlara bir ekip kurulup, bir an önce bulunup ve yargılanmalarını istiyorum. Bir evlat kolay yetişmiyor. Annesi, babası vefat etmiş insanlara ‘Öksüz’ derler, ‘Yetim’ derler. Peki, evladını kaybetmiş, bir anneye ne derler? Ben sadece bunu soruyorum, evladını kaybetmiş bir anneye ne derler? Ben adalet istiyorum ve çocuklarımın ölümüne sebep olanlar bulununcaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağım. Bu insanlar yargılanacaklar, kimse hesap verecek. Bu, benim oğlumun cübbesi. Bu cübbe 1 yıldan bu yana askıda duruyor 1 yılı da geçti. Benim oğlumun cübbesi askıda dururken ‘Adalet askıda kalmasın’ diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.”