Babacan Washington'da rekor kıracak
Evde oturup çalışırken bir kaynağım Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın gelecek hafta başı Washington’a geleceğini söyledi. Gelir ya, bunda anormal bir şey yok. Dünyanın birçok ülkesinin Dışişleri Bakanları, Amerikan başkentine para, komşulararası temas veya siyasi nüfuz için gelir giderler. Hemen hemen günde iki veya üç Dışişleri Bakanının bu kentte ağırlandığını bilirim. Bu işteki garabet başka.
Babacan 2 Haziran akşamı Washington’a gelip 9 Haziran’da kentten ayrılıyormuş. İşte garabet burada. Bu kente gelen devlet veya hükümet başkanları bile resmi veya özel ziyaretlerinde 4 günü geçirmemeye özen gösterirler. Dışişleri Bakanları ise bu kentte maksimum 3 gün kalır ve gider. Genellikle de bir gün geçirirler Washington’da. Şimdi Türkiye’nin içerde kritik günler yaşadığı bu dönemde Ali Babacan’ın Washington’da veya ABD’de bir hafta kalmasının altında bir gerekçe olmalı değil mi?
Türk-Amerikan ilişkilerinde öylesine Babacan’ı Washington’a koşturacak bir sorun yok. Ayrıca ABD’nin katkısına ihtiyaç duyulacak bir uluslar arası sorunumuz olduğuna da inanmıyorum. Hele gitmeye hazırlanan bir Başkan Beyaz Saray’da otururken. Peki, o zaman olay dış politika ile ilgili değil bence. Gerçi bizim diplomat arkadaşlar mutlaka bu ziyarete gerekçe olabilecek uydurma bir kılıf bulacaklardır ama ben bunları yemeyecek kadar uzun süredir bu işin içindeyim.
İşin sırrı Türk iç politikası ile ilgili bence. Türkiye’de içinde Babacan’ın adına da rastlanan bir dizi söylenti var. Bunlardan bir kısmında partinin kapatılıp, Erdoğan’ın siyasetten men edilmesi olasılığı durumunda Babacan’ın emanetçi olacağından tutun da Gül ile Erdoğan arasında var olduğu iddia edilen gerginliğe kadar. Bu rivayetlerde, Babacan’ın Gül tarafında olduğu söyleniyor.
Başbakan Erdoğan’ın pervasız ve sert taviz vermez tutumu Washington’da onları destekleyenleri bile korkutuyor. Bu konuda daha kıvrak ve uzlaşmacı havası veren Abdullah Gül’e daha fazla sempati var. Her ne kadar Gül, Irak’a Amerikan askerlerinin gönderilmesi sırasında tezkere krizinin kahramanı olsa da yapılan lobi çalışmaları ile tezkereye onun karşı olmadığı oyuna getirildiği tezi işlenmiş durumda.
Bir süredir Babacan ile Erdoğan ile Babacan’ın arasının da açık olduğu biliniyor. Ama parti ve hükümet içindeki tarikatlar dengesi nedeniyle Erdoğan’ın Babacan’ı daha pasif bir göreve getirmediği ama yakınlarda Babacan’ın elinden AB müzakereciliği görevini alacağı söyleniyor. Şimdi kendisine Özal örneğini alan AKP içindeki ikinci güç odağı olan Gül’ün Özal’ın bir Yıldırım Akbulut modelini kullanmak istemesi hiç de garipsenmeyecek bir tasarım. Özellikle Erdoğan ile Gül’ün arasında bir yasa konusunda gerginlik yaşandığı ileri sürülen bir dönemde.
Peki, Babacan ne isteyebilir Amerikalılardan? Ne kadar şirin veya akıllı ya da ne kadar güzel İngilizce konuştuğunu mu gösterecek? Sanmam, zaten onlar onun cemaziyel evvelini ondan hatta babasından daha iyi biliyorlardır. Bence buradan yeni bir ivme veya itiş gücü aranıp, daha sonrası olan kapatma ya da siyaset yasağı durumunda ortaya yeni bir B planı çıkarılmaya çalışılacak. Belki de biz yanılıyoruz. Bugünlerde dinleme olaylarının arttığı bir dönemde bu yüzden bir başkanı alaşağı eden bir başkentte acaba başka arayışlar mı var? (ABD Başkanı Nixon, muhalefet partisini dinlettiği için istifa etmek zorunda kalmıştı)
Bu konudaki öğütlerin, planın veya gerçeklerin şu günlerde Cumhuriyete karşı Osmanlılığı, onu yıkan Atatürk’ün yuvasına taşımaya çalışan Çankaya’dan çıktığı yönünde kuşkularda var. Göreceğiz, burada koku çabuk çıkar.