DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gaziantep’te başlattığı mitinglerine Gebze, Yozgat, Siirt’in ardından Trabzon’da devam etti. Babacan Trabzon’da gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda kamuoyundan bir baskı hissetmediklerini, “Geçiş sürecinin yol haritası”, “temel politika alanlarında iş birliği” gibi çalışmaların ardından ortak cumhurbaşkanı adayı ve seçim ittifakı konusunu gündeme alacaklarını belirten Babacan, “Mevcut sistemde seçimi kazanmak istiyorsak ilk turda ortak adayla çıkmak zorundayız” dedi.
Altılı Masa’nın ikinci tur görüşmelerinde temposunu artırması gerektiğini, cumhurbaşkanı adayının ‘ortak sesi’ beyannamesi hazırlayacaklarını, cumhurbaşkanı adayı olarak ismi anılanların kamuoyunun testinden geçmesi gerektiğini belirtti.
Babacan’ın sorulara yanıtları şu şekilde:
ALTILI MASA’DA ACİLEN NETLEŞMESİ GEREKEN MADDELER NELER?
"Şubat ayında bir araya geldik ve şubat ayının sonunda güçlendirilmiş parlamenter sistemi açıkladık. Ondan sonra da mart ayındaki toplantının ev sahipliğini biz yaptık. O toplantıda bir kronoloji sunduk. İşlerin yapılış sırası ve yapmamız gereken işler. Şu anda üzerine çalışıp geliştirmemiz gereken hususlar; bir geçiş sürecinin yol haritası, iki temel politikalar alanında müşterek zemin, üç ortak cumhurbaşkanı adayı ve ittifaklar anlamında seçim iş birliği. O konuda da partilerin kararlarını netleştirmesi. Önümüzdeki sürecin kilometre taşları bunlar.
“İKİNCİ TURA GEÇİYORUZ AMA TEMPOMUZU ARTIRMAMIZ GEREKİYOR”
Geçiş sürecinin yol haritası dediğimiz de; temel politika alanlarındaki çalışmaların temel şablonunu hazırladık. O şablonu da iki hafta önce genel başkanlarla yaptığım görüşme turunda ben genel başkanlara sundum. İkinci tura geçiyoruz ama biraz tempomuzu artırmamız gerekiyor. Daha somut sonuçlara gitmemiz gerekiyor. Benden sonra da görüşmede ev sahibi olacak Sayın Kılıçdaroğlu bir tur yaptı. Buluşmada önemli hususlar bunlar olacak. Geçiş sürecinin yol haritası, temel politika alanlarında ortak çalışma modelleri önemli konular. Ortak aday ve seçim iş birliği konusu bu çalışmalar bittikten sonra devam edecek. Bu iki çalışma bitmeden ortak aday veya seçim ittifakı konusunu gündeme almayacağız.
SEÇİLEN CUMHURBAŞKANI PARTİSİNDEN İSTİFA EDECEK Mİ?
Biz şu anda konu başlıkları, karar verilecek başlıkları genel başkanlara sunduk. Sunduğumuz her başlıkla ilgili fikirlerimiz var ama o fikirler sadece taslak fikirler. Diğer partilerle her türlü başlığı konuşa konuşa bir karara varacağız. Bu bahsettiğiniz de karar verilecek hususlardan bir tanesi. Toplantıda bunun genel değerlendirmesi yaparız. Ben her genel başkanla üçer saat görüştüğüm için herkesin zihninde bir çerçeve, bir şablon var. Konuşmamız gereken başlıkları herkes biliyor.
“CUMHURBAŞKANI ADAYININ ORTAK SESİ BEYANNAMESİ HAZIRLAYACAĞIZ”
Altı partinin ortak cumhurbaşkanı adayının ortak sesi beyannamesi hazırlayacağız. Aynı zamanda bu hükümet programı diye de okunabilir, ön koalisyon protokolü diye de okunabilir. Bizim çalışacağımız konuların özü bu başlıkların her biri olabilir. Özü şu. Konu eğer eğitimse altı partinin eğitimle ilgili söyleyeceği ortak şeyler ne olmalı? Bu konuda söylem birliği oluşturmaya önem veriyoruz. Çok detaylı şeyler olmayabilir ama hedefler, ilkeler, genel yaklaşımlar açısından bir ortak doküman oluşturmayı kıymetli buluyoruz. Çok temel konularda köklü bir cevapta mutabık kaldığımızda işin yüzde 80’i bitiyor. Altı partinin asgari müşterek bir şeyi olsun. Bunu sağladığımız anda ortak cumhurbaşkanı adayında da işimizin kolaylaşacağını düşünüyoruz. Partiler arasında mutabakat zemini sağlanınca ortak adayı da konuşmaya başlarız. Çünkü ortak adayın da bütün bu çalışmaya katılması gerekecek, eğer dışarıdan bir isim olursa. Altı genel başkandan biri olursa zaten çalışmaların içinde olmuş olacak.
“GEÇİŞ SÜRECİNİ İNŞALLAH SON DEFA YAŞARIZ”
Geçiş sürecinin yol haritası ve ortak politikalar konusunda altı partinin ve adayın mutabakatı önemli bir nokta olmuş olacak. Bu Türkiye’de ilk defa yapılıyor ve inşallah son defa yapılmış olur. Parlamenter sisteme geçildikten sonra geçiş süreci bir defa yaşanacak süreçler olmayacak, rutine binecek. Seçimler yapılacak ve öyle devam edecek. Ama geçiş sürecini ilk defa yaşıyoruz. İnşallah son defa yaşarız, parlamenter sisteme geçeriz. Bir defa yaşanmış ve iyi yönetilmiş bir süreç olması lazım. O nedenle iyi çalışılması gerekiyor. Eski alışkanlıklara bağlı kalmadan iyi düşünmek gerekiyor. Seçimlerden sonra insanlara, “Seçimler bitti, kazandık bir süre bizi bekleyin” diyemeyiz. Derin krizleri çözerek adımlar atmak gerekiyor.
KILIÇDAROĞLU’NA ‘BÜTÜN GENEL BAŞKANLAR CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI OLSUN’ TEKLİFİ GÖTÜRDÜNÜZ MÜ?
Bunlar alternatif fikirler. Bahsettiğiniz olabilecek fikirlerden bir tanesi, şart değil. Kaldı ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin de buna benzer fikirleri vardı, dillendirmişlerdi. Başka partilerin başka fikirleri de olabilir. Önemli olan şu. Geçiş sürecinde bu ülke nasıl yönetilmeli? Bizim kanaatimiz şu. Geçiş sürecinde ülke aynı parlamenter sistemin ruhunda olduğu gibi, istişare ve iyi çalışılan mekanizmalarla yönetilmeli. Bir de cumhurbaşkanının şu anki yetkileri çok geniş. En küçük ilin en küçük ilçesinin sağlık müdürünü de cumhurbaşkanı atıyor, Merkez Bankası başkanını ve üyesini de atıyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanının yetkilerinin bir miktar nasıl kullanacağı, belki bir kısmının devredileceğini düşünüyoruz. Özenli çalışıyoruz ve pek çok alternatif var.
ALTI PARTİ ANLAŞTIRSA PARTİLER NASIL REKABET EDECEK?
Biz rakibi şu andaki iktidar olarak görüyoruz. Dönüp de burada altı parti birbiriyle uğraşmaya başlarsa… Altı partinin ortak dokümanı detaylı olmayacak. Altı partinin ortak dokümanı üç sayfalık bir şey olacak. Ama o üç sayfa arkadaki bizim eylem planımıza uygun olacak. Her partinin projeleri olur, farklı bir iddiaları olur. Ana omurga aynı olduktan sonra birbirini tamamlayan projeler olabilir.
“2018’DEKİ İTTİFAKLAR HİÇ ÖRNEK DEĞİL”
Madem seçimden sonra ülkeyi ortak yönetme iradesini ortaya koyuyoruz, bugünden bu yürütme erkine sahip olacak kişinin nasıl çalışacağını, kendisini destekleyen partilerle nasıl bir istişare mekanizması yürüteceğinin tanımını bugünden yapalım diyoruz. 2018’deki ittifaklar hiç örnek değil. Bir tarafta Cumhur İttifakı. MHP’den hiçbir bakanın görev almadığı sadece AK Parti’den bakanlarıyla yürütme organı. MHP’den adeta Meclis’te destek alıp, iktidar olmanın nemasını farklı yerlerden aldığı, ama tam da yanlışların sorumluluğunu paylaşmadığı bir şey. Normalde MHP’li bakan olması lazım değil mi? Madem AK Parti Meclis’te çoğunluğu sağlayamıyor o zaman kabinede de MHP’li bakanların olması gerekmez mi? Öbür tarafta Millet İttifakı’na bakıyorsunuz. Partiler ittifak halinde seçime girdi ama ortak adayları yoktu. Herkes kendi adayıyla seçime girdi. 2018 seçimlerinde Millet İttifakı’nın mutabık kaldığı tek bir sayfalık metin vardı. Ama herkes kendi adayı ve iddiasıyla girdi. Seçim kanunu ittifakından yararlanmak ama seçimden sonra ülkeyi yönetme iddiası ortada yoktu. Şu andaki fark bu. Seçimden sonra ülkeyi ortak yönetmek iddiası. Partiler ne kadar birbirlerine yakın olurlarsa, tutarlı bir şekilde biz bu ülkenin sorunlarını hep beraber çözeceğiz derlerse iş o kadar kolaylaşır diye düşünüyorum.
“ADAYLARIN İSİMLERİ ÜZERİNDEN HER TARTIŞMA İDEOLOJİ TARTIŞMASINA GİDİYOR”
(Kılıçdaroğlu, “Cumhur İttifakı seçim takvimini açıklamadan ortak adayı ilan etmeme konusunda bir mutabakatımız var” dedi. Siz başka bir kriter koydunuz. “Seçimden sonra uygulanacak mutabakat oluşmalı ki ortak cumhurbaşkanı oluşabilsin” dediniz. Her partinin kafasında ortak cumhurbaşkanının ilan edilmesi için başka bir kriter var.): Sürecin sonuna doğru ele alınması gereken konu olduğunda zaten mutabakatımız var. Adayların isimleri üzerinden yapılan her tartışma ideoloji tartışmasına kimlik tartışmasına gidiyor. Adayın mensup olduğu partinin evveliyatıyla ilgili tartışmaya dönüyor. Biz ülkenin yarınıyla alakalı mutabakata vardığımızda herkesi bağlayan bir mutabakat olacak. Ortak bir görüş olacak.
“İSİM KISMINI DAHA KOLAY GÖRÜYORUM”
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem metninde mutabık kalmak altı partinin Türkiye’nin yarınlarına nasıl baktığıyla ilgili çok önemli bir zemin. Dışarıdan bir adayımız olursa bir noktada onun fikirlerini de çalışmalara entegre ederiz. Dışarıdan gelecek aday, kişi, bu temel meselelerle ilgili bir sürü şey getirmez herhalde. Kendi fikirleri olabilir, güzel düşünceleri vardır entegre edilir. Altılı partinin üçünün kesinlikle kabul etmeyeceği fikirleri vardır, kendine saklar. Cumhurbaşkanlığına sirayet ettirmez. İsim kısmını daha kolay görüyorum. Memleketin ihtiyacı olan bunlar. Geçiş süreci için yol haritasına mutabakat sağlayalım, anayasa çalışmasını tamamlayalım, zaten çerçeve o kadar net olacak ki. Biz altı parti yazdık, dışarıdan gelen aday diyecek ki bu bana uymuyor. Otururuz konuşuruz. Gerçekten çok farklı, aykırı fikirleri varsa kusura bakmayacak. Burada da mutabakat sağlanacak. Şu anda Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Türkiye’nin uzlaşma ve mutabakat arayışla bir yönetime ihtiyacı var. Yoksa bir kişinin aklına geldiği gibi yönetmesiyle ne hale düşüldüğünü gördük. İstişare ve ortak akıl arayışı çok kıymetli bir şey. Büyük sorunların çözümünde yüzde 70’inde mutabık kalsak ve 70 sorunu çözsek ülke kanatlanır, uçar zaten.
AKŞENER’İN ‘ALTILI MASA NOTER DEĞİL’ AÇIKLAMASI
Noter meselesi Altılı Masa’nın çalışma ruhuyla alakalı. Altılı Masa zaten mutabakatla çalışıyor. Ortak aday zaten altı partinin mutabakatıyla çıkacak. Altı partiden bir tanesi ortak adayı desteklemezse, o zaten ortak aday olmuyor. O zaman başka bir şey oluyor.
SİZ MASANIN ORTAK ADAY ÇIKARABİLECEĞİNE İNANIYOR MUSUNUZ?
Son turda bütün genel başkanlarla üçer saat görüştüm. Öncelikle herkes şöyle görüyor. Ortak aday olmazsa ne olacak? Herkes kendi adayıyla girecek. Herkesin kendi adayıyla girdiği bir seçimde herhangi bir parti bu seçimi kazanması mümkün mü? AK Parti’nin mümkün mü? Değil. AK Parti 2018’de yapamayacağını anladığı için MHP’yle ortak aldı.
“İLK TURDA ORTAK ADAYLA ÇIKMAK ZORUNDAYIZ”
“Ben ortak adaylıkta mutabık kalmayacağım ve kendi adayım kazanacak” diyen varsa gerçekçi değil. Mevcut sistemde seçimi kazanmak istiyorsak ilk turda ortak adayla çıkmak zorundayız. Mevcut sistemle anayasayı değiştirmek istiyorsak mevcut sisteme göre 360 milletvekili çıkarmak gerekiyor. 360 milletvekilini ben tek başıma çıkaracağım diyen parti varsa yapabilir. Onun da yolu açık. AK Parti, Erdoğan buna cesaret edemiyor, “İlk turda ben tek başıma seçilemem” diyor ve onun için MHP var. Ortak adayı önemli görüyoruz. Baştan beri söylüyoruz. Ama işin sıralamasını yanlış buluyoruz. Erken diye baştan dedik. Biz daha parti içerisinde cumhurbaşkanı adayı tartışmasını açmadık. Altı partinin genel başkanının oturduğu masada da bu başlık hiç açılmadı. “Şu olsun bu olmasın” diye hiçbiri gündeme gelmedi. Tam tersine “bu konu bugünün konusu değil” dendi. Bir kişi bile razı değilse olmaz. Mutabakat odur. Mesela (Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem metni) bu metinde İYİ Parti tek bir kelimeye itiraz ettiyse o kelime buraya giremedi. Beşe bir kardeşim sen bunu kabul et demedik, “tamam” dedik. Altılı Masa konsensus masası. Bunlar birbiriyle çelişen şeyler değil. Biz çok rahatız. Olayın genelini, bütününü görüyoruz. Ne yapmak istediğimizden çok eminiz.
CUMHURBAŞKANI ADAYI MESELESİNDE KAMUOYUNDAN BİR BASKI HİSSEDİYOR MUSUNUZ?
Biz üzerimizde hiçbir baskı hissetmiyoruz. Dışarıdan yönlendirmelerle iş yapacak kişiler, partiler değiliz. Kendi takvimimiz var. Geçiş sürecinin yol haritası olmadan ilerlenemez. Baştan bunları konuşmak lazım ki sonradan bir belirsizlik olmasın. Belirsizliğe vatandaşlarımızın destek vermesi zor.
“İSMİ GEÇENLERİN KAMUOYUNUN TESTİNDEN GEÇMESİ LAZIM”
(Meral Akşener, İYİ Parti Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı deniyor. Siz böyle bir izlenim edindiniz mi?): Adaylarla ilgili çok doğal herkesin farklı fikirleri olabilir. Her partinin fikirleri olur, kamuoyunun kanaati olur. Onlar zaman içerisinde değişebilir. Geçen sene eylülde parlamenter sistem için altı genel başkan oturduk. O gün cumhurbaşkanı adayları için ismi geçenlere bakın. Gazeteleri tarayın, bakın. O günkü anket sonuçlarına bakın, bir de bugünkü gazeteleri çevirin. Çok değişti. Seçime kadar değişmeye devam edecek. Bizim Türkiye’nin yarınlarına bakmamamız, tasarlamamız lazım. Bunu en iyi yapabilecek kimse onunla ilgili karar vermemiz lazım. O kişi geçmişinde bunlardan çok farklı şeyleri savunmuş olabilir. Önemli değil. Önemli olan yarın. İsmi geçen isimlerin sürekli kamuoyunun testinden geçiyor olması lazım. Sürekli kamuoyunun terazisine çıkması lazım. Tepkilerini insanların görmesi lazım. Aday adayı diyebileceğimiz insanlarla ilgili kamuoyunun detaylı bilgisi olması lazım. Bu isimlerle ilgili bazılarının bilgisi var çünkü isimlerini her gün duyuyorlar. Bazıları biraz daha kamuoyunun gözünde değil.
SEÇİMLERDEN SONRA NE KADAR SÜRELİK BİR GEÇİŞ SÜRECİ ÖNGÖRÜYORSUNUZ?
Geçiş süreciyle ilgili sürenin mümkün olan en kısa sürede tamamlanması gerektiğini düşünüyoruz. “Madem iyi bir şey parlamenter sistem o zaman niye geciktirelim” diyoruz. Başka partilerin başka fikirleri olabilir. Bu da karar verilmesi gereken hususlardan bir tanesi.
MECLİS SEÇİMLERİ İÇİN PARTİNİZ NE GİBİ BİR ÇALIŞMA YAPTI?
Seçimlere kendi ismimizle, kendi logomuzla gireceğimizi açıkladık. Ama bu ittifakları dışlayan bir şey değil. Cumhur İttifakı’nda AK Parti kendi adayı kendi logosuyla giriyor. Millet İttifakı’nda Cumhuriyet Halk Partisi kendi adayı kendi logosuyla giriyor. Bizim açıkladığımız kendi adımız kendi logomuzla girmek. Artık kendimizi bağlamış durumdayız.
KIRK BİR İL FORMÜLÜNE MUTABIK DEĞİLSİNİZ O ZAMAN?
Kırk bir ilde girersek seçime girmiş sayılıyorsunuz. Günü geldiğinde seçeneklere bakarız. Ona göre karar veririz.
“SIKINTILI ŞEYLER OLABİLİR”
(Mersin’de saldırı gerçekleşti. Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu işin bulaşıyor olması ve onun üzerinden tartışılıyor olmasına ilişkin görüşünüz nedir? HDP’nin ve Selahattin Demirtaş’ın saldırıyı kınaması, PKK’nın Demirtaş’a tepki göstermesi ve İçişleri Bakanı’nın Demirtaş’a “Katil” diye paylaşım yapmasını bir arada baktığınızda ne görüyorsunuz?): Önümüzdeki dönem önemli. Burada önemli hususlar sağduyuyu asla kaybetmemek. Şöyle ya da böyle Türkiye’nin iyiliğini istemeyenler bir şeyler yapıyor ya da yapacak olabilir. Bu dönem sağduyuyla geçilmesi ve seçim gününe kadar ülkedeki iklimin mümkün olduğunca yapıcı devam etmesi gerekiyor. Demokrasi perspektifini hiçbir zaman kaybetmeden seçim günü geldiğinde hep beraber bu demokrasiden yana duruşumuzu ortaya koymamız gerekecek. Sıkıntılı şeyler olabilir ülkede, daha önce olmadı da değil. Kim yapmış, hangi sonucu elde etmek için yapmış bazen tam da anlaşılamayabiliyor. 2015 Haziran seçimleri ile Kasım 2015 seçimleri arası hala şeydir. Çok açıklanamayan dönemdir. Burada herkesin sağ duyuyla hareket etmesi lazım. Bu korularla endişelerle demokrasi işlemez. Bir yandan demokrasi karşıtları bazı şeyler yapabilir ama millet olarak demokrasiden yana sağlam durabiliriz.”