Azerbaycan ile dostluğumuz

Rahmetli Özal ve 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in bazı dönemleri hariç, nedense Azerbaycan ile hem politik, hem ekonomik ve hem de sosyal bakımdan ilişkiler, gereken seviyede gelişmiyor.
Oysa, Türkiye ile Azerbaycan, dost ve kardeş ülke olarak, dış dünya tarafından biliniyor. Üstelik, her iki ülkenin halkı bunu içten kabulleniyor ve istiyor.
“Türkiye ile Azerbaycan, bir millet iki devlettir” diyen, efsanevi lider Haydar Aliyev, iki ülkenin dostluk ve kardeşlik yollarını ardına kadar açmakla hâlâ anılıyor.
Gerçekten de, rahmetli Özal ve Demirel’in, dönemlerinde, iki ülkenin dostluğu ve beraberliği tarihe geçmiş bulunuyor.
Nedense, daha sonraları ilişkiler istenilen ve halkların arzu ettiği seviyeye ulaşmıyor.
Buna rağmen, Azerbaycan’ın efsanevi lideri Türkiye’de, her vesileyle sayılıyor ve anılıyor.
Nitekim, Azerbaycan milli lideri Haydar Aliyev doğumunun 89. yılında, İstanbul’da, geçtiğimiz Perşembe günü çeşitli törenlerle anılmış bulunuyor.
İlk tören Şişli’deki Haydar Aliyev büstüne Azerbaycan Başkonsolosluğu, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver tarafından çelenk konulması ve yapılan konuşmalar, “sevginin” ölçüsünü belirtiyor.
Daha sonra Sarıyer’deki Haydar Aliyev heykelinde, Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hasan Zeynalov’un düzenlediği törene de geniş katılımlar oluyor.
Haydar Aliyev’in doğumunun 89. yıldönümü dolayısıyla Bakü’de gerçekleşen etkinlikler çerçevesinde, geleneksel Gül Bayramı şöleninde 106 ton çiçeğin şehri süslemesi efsanevi lidere
gösterilen ilgiyi sergiliyor.
Söz Azerbaycan’dan açılmışken, Azerbaycan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Basın Müşaviri Elsever Salmanov’dan aldığımız ve çok önemli bulduğumuz bir notu kısaltarak sütunlarımıza almamız gerekiyor;
“Malumunuz, Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin istilası 20 yıl önce 8 Mayıs 1992’de Şuşa şehrinin işgali ile başlamıştır.
Şimdi işgal altındaki topraklarda PKK militanlarının barındırılmasından tutun, uyuşturucu üretimi dahil, çok sayıda illegal faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ile birlikte, tarihi dini-kültürel yapıların barbarca mahvedilmesi, ormanların yakılması ile karşı karşıyayız.
Ayrıca işgal altında olan bölgelerimizde yapay bir hayat ile birlikte uluslararası toplumun dikkatinden kenarda kalmışlık da söz konusu. Yani bu durum oralarda illegal faaliyetlere davetiye çıkaran faktörlerin başında gelmektedir.
Size bunları yazmamın sebebi, bizimle aynı gönülü ve fikirleri paylaştığınıza olan inancımdır. Yazılarınızı uzun zamandan beri takip etmekteyim. Bu yüzden maruz kaldığımız haksızlığa karşı davamızda sizin desteğinizi bir kez daha rica ediyorum.”
Ne yazık ki, sözüm ona hür dünya bu trajediyi sadece seyrediyor.

Yazarın Diğer Yazıları