Atma Obama atma!..
ABD Başkanı Hüseyin Obama geçen hafta Orta Doğu ve Kuzey Afrika konusunda yönetiminin görüş ve düşüncelerini açıkladı. Açıklamasını izledim. Daha sonra konuşma metnini de okudum.
Hüseyin Obama konuşmasının bir yerinde “Bütün insanlar eşittir” diye dünyaya seslendi. İster istemez, yıllardır Kıbrıs’ta emperyalistlerin desteği ile biz Kıbrıs Türklerine yapılan zulmü düşündüm. Kıbrıs’ta “eşit” ortak olarak kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlanmamız bir yana, insan olarak yaşama hakkımızın elimizden alındığı aklıma geldi. Ambargo ve izolasyonlar altında inim inim inlediğimiz aklıma geldi. Kıbrıs’ta “eşit” ortaklık hakkımızın gaspedildiği ve bunun için adanın kan gölüne çevrildiğini düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
Şehitler, yaralılar, göçler... Kan, gözyaşı...Yıkılan umutlar, kaybolan ve boşu boşuna tükenen yıllar gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. Anavatan Türkiye olmasa başımıza gelebilecekleri ister istemez düşündüm. Anadolu’daki kardeşlerimiz imdadımıza yetişmese mutlak bir soykırım neticesinde yok olacağımız gerçeğiyle bir kez daha 1974’ün o sıcak günlerine gittim.Ve Obama’nın dediği “Bütün insanlar eşittir” lâfının biz Kıbrıs Türkleri için geçerli olmadığı gerçeği ile ister istemez bir kez daha emperyalizmin soğuk ve iğrenç yüzünü gördüm. Emperyalizmin sadece kendi çıkarları için çalıştığı bozuk dünya düzeninde biz Kıbrıs Türklerini “eşit birey” olarak görmediği açıktır. ABD’nin bırakınız biz Kıbrıs Türklerini, stratejik ortağım dediği Anavatan Türkiye’deki kardeşlerimizi ne kadar “eşit” gördüğü de tartışma götürmektedir.
Hüseyin Obama’nın ABD Dışişleri Bakanlığında yaptığı konuşmanın tamamını burada irdeleme ve yorumlama imkanım yoktur. Ancak biz Kıbrıs Türkleri için önemli sayılabilecek birkaç hususun daha altını vurgulamak istiyorum.
Hüseyin Obama konuşmasının başka bir yerinde de, “Şimdi Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın halkları geleceklerine kendileri karar vermek için harekete geçti.” dedi.Yani halkların kutsal olan self determinasyon hakkına değindi. Her halk kitlesinin kendi geleceğini belirleme hakkı olduğunu belirtti. Hüseyin Obama’nın bu sözleri aslında emperyalizmin çifte standartlı kokuşmuş düzeninin tam kanıtıdır. Kıbrıs Türkünün self determinasyon hakkını kullanıp kurduğu ve 15 Kasım’da büyük bir onurla 28. kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız devletimiz KKTC’yi yok sayanlar utanmalıdırlar. ABD kendi çıkarları ile örtüştüğünde Arabın-Afrikalı’nın kendi geleceğini belirlemesini destekleyebiliyor ama söz konusu Kıbrıs Türkü olunca bir anda çark ediyor. Kıbrıs Türkünü ayrı bir halk olarak görmüyor. Kıbrıs’ta iki ayrı milletin, halkın olduğunu duymak istemiyor. ABD adada ayrı din, dil, kültür, örf, âdet, gelenek, görenek ve tarihe mensup Türkler ve Rumların varolduğunu bilmiyor mu? Biliyor ama işine gelmiyor. Suni olarak yarattıkları “Kıbrıslı” milletine mensup olduğumuzu iddia edecek kadar şaşırmış vaziyettedirler.
Hüseyin Obama ’kardeş’devam ediyor: “Statüko sürdürülebilir değildir. Baskı altında tutulan ülkeler zaten özgürlüklerini bir şekilde isteyecektir. Tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız.” diyor. Yine ister istemez Hüseyin Obama’ya sormak lazım. Kıbrıs’taki mevcut durum, statüko sürdürülebilir mi? İki ayrı devletin varlığı ortada iken adada tek bir devlet varmış gibi davranılması ve sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Kıbrıs Türkünün azınlık olarak yamalanmaya çalışılması doğru, âdil ve sonuçlarıyla sürdürülebilir bir siyaset midir?
Konuşmasında halkların talep ettiği evrensel hakları desteklediklerini belirten Obama sizce ne kadar samimidir?