Amerikan mortgage masalı
Türk ekonomisi çatırdarken, seçim öncesi ekonominin muhteşem durumda olduğu konusunda mangalda kül bırakmayan Ampul kurmayları ve yalaka basındaki yandaş kalemler dilini yutmuş gibi. Kendileri şimdilerde yeni bir yalanı geveleyip duruyorlar bu kötü durum için; “Amerikan mortgage sistemindeki kötü durum” sebepmiş son olaylara. Yemezler...
Neden mi? Bakın Amerika’da ekonominin üç itici gücünden biri olan inşaat sektörü (Öteki ikisi savunma ve oto sanayii ama oto sanayi son yıllarda göçmüş durumda, savunma sanayii de savaş çıkarılmasına bağlı) 2005 yılından önce yavaş, sonra hızlanarak inişe geçmiş durumdaydı. Bu durum 2006 sonunda hızlandı 2007’de çöküş başladı. Ve hatta ABD eski Federal Rezerv Başkanı Greenspan, Eylül ayında Amerikan ekonomisinde büyük bir kriz bekleneceği uyarısını yaptı. Yalnız dikkatinizi çekerim, tam da Türkiye’de Ampul takımı mortgage palavrasını, ABD mortgage şirketleri göçerken pompalamaya başladı.
Amerika’daki durumun altında yatan gerçek sebep, kötü giden ekonomi nedeniyle ücret artışı olmaması ve dolayısıyla pahalıya alınan evlerin aylık taksitlerini alıcıların ödeyememesiydi. Bankalar paralarını kurtarmak için bu evlere el koyarak satışa çıkardı. Bugün bu durumdaki şahıs ve ev sayısı 140. 000 civarında. Ancak durum o kadar kötüleşti ki, bankalar veya mortgage şirketleri el koydukları evleri kendi alacakları olan bedele bile satamamaya başladı. Sonuçta sermaye tehlikeye düşünce, ekonomik kriz patlak verdi. Son yıllarda ABD’de eski ve yeni ev satışları durmuş durumda.
Bu durum daha önce de vurguladığım gibi yeni değil, yaklaşık üç yıldır giderek artan bir şekilde devam ediyor. Şimdi gelelim işin Türkiye ile ilgili ilginç yanına. ABD’de ev kredisini, yani mortgage denilen borç parayı, yalnız bankalar vermez. Hatta bankaların kredi faiz oranları yüksek olduğu için, özel sermaye şirketleri daha fazla kredi dağıtır. Bu şirketler bankalardan daha fazla faiz verdikleri için, birikmiş paralarını çalıştırmak isteyen kişilerin birikimlerini işletir ve komisyon alır.
Bu şirketlere ait bir kısım paranın da kolay kâr veren ve şimdilerde tam bir rulet durumuna giren Türk borsalarında kullanıldığını biliyoruz. İşin garibi, seçim öncesi sıkıntı içinde bulunan bu sermaye şirketleri, ne hikmetse Türkiye’de poker veya rulet oynadıkları paralarını çekmedi veya çektirilmedi. Dolayısıyla dünyada dolar tırmanırken, Türkiye’de dolar neredeyse 1YTL düzeyine düştü. Tabii seçimde ortakları başarı kazanır kazanmaz, vurun abalıya hesabı Amerikan doları tırmanmaya başladı.
Ben ABD’de konuşurken bir ekonomi uzmanı Türk Lirası-Amerikan doları oranının 2YTL ve üzerinde olması gerektiğini söylemişti. Dün gene aynı şahısla yaptığım telefon görüşmesinde, bu noktaya yıl sonuna kadar tam bir mehter yürüyüşü ile iki yükselip bir düşerek ulaşmasını beklediklerini söyledi. Demek ki uluslararası sermaye kendi çıkarları için ampul takımını işbaşına getirmek amacıyla zararı bile sinesine çekti. Anlayın kimi, kimlerin seçtiğini.
Şimdi bu ekonomik gelişme ışığında benim Türkiye’nin siyasi ve ekonomik sorunlarını çözecek bazı önemli önerilerim var.
Düşünün Türkiye, milli ve özel bankalarını yabancılara satmadı mı?
Arsalarımızı ve topraklarımızı yabancılara satmıyor mu?
Gazetelerini, televizyon istasyonlarını yabancılar almıyor mu?
Futbol takımlarında futbolcuların üçte ikisini yabancılar oluşturmuyor mu?
Doktor sıkıntısı var diye doktor ithal etmeye kalkmadı mı?
Gıda şirketleri ve şimdilerde nehir ve akarsular da satılmaya hazırlanmıyor mu?
Askerimizin paralı olarak başka yerlerde lejyoner gibi para karşılığı çarpışması önerilmedi mi?
Mahkemelerle baş edemeyenler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmiyor mu?
Cumhuriyetin kuruluşundan beri halkın alın teri ile kurulan kurum ve kuruluşları yabancılara satmadılar mı?
Bu liste uzar gider...
Pekii o zaman, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığını da ihaleye çıkarıp en yüksek parayı verene teslim etsek bu güne kadar kaybettiklerimizden daha fazla mı kaybederiz?
Uğraşmadan, kavga etmeden Cumhurbaşkanlığını da Araplara veya Dubai şeyhine ihale ile verelim biz de kurtulalım olsun bitsin...