Amerikalıların demokratik açılımı

Bugün size bizim boyalı Türk basınının zaman zaman göklere çıkardığı, zaman zaman da yerden yere çaldığı her türlü magazin haberini kullandıkları ABD’de hafta içinde cereyan eden ama benim tek satır haberine bile rastlamadığım bir konuyu yazmaya niyetlendim. Ancak Türkiye’de bana oldukça komik gelen son gelişmeler hakkında bir çift söz etmeden esas konuya geçemeyeceğim.
İnternet sitelerinde şu son hani Genelkurmay içindeki bir subay tarafından yollandığı ileri sürülen ve ikinci andıç diye tanımladıkları internet siteleri ile ilgili listeyi içeren mektubun tam metnini buldum. Merakımdan okudum. Belki hakaret gibi olacak ama kusura bakmayın, yazmak zorundayım. Şu anda Türk basınında muhabir ve editör konumunda hizmet verenler, ya gerçekten zekâ kıvılcımlarından yoksun veya kendi milletiyle ordusuna düşman kişiler.
Biliyorsunuz ben asker kökenli bir kişiyim. Ama bizim basında yazı işleri kadroları galiba mektupla askerlik yapmışlar. Hatta askerlik yaptıkları konusunda ciddi kuşkum var. Bir kere mektup, hiçbir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinde 20 yıldan uzun hizmet vermiş, mesleği askerlik olan bir kişinin aldığı ve eğitildiği kültürü yansıtmıyor. Ağız tam bir yalaka, hani bizim asalak muhabir ağzı gibi “Sayın Cumhurbaşkanım, Başbakanım, bakanım, müdürüm” gibi “sayın savcım” yalakalık sıfat takısı taşıyor. Bir General veya Albay bu şekilde kimseye hitap etmez. Kısaca mektup bir asker kaleminden değil bir gazetecinin kaleminden çıkmışa benziyor.
İkincisi, hani o internet sitelerine yönelik andıç listesi dedikleri listeye de baktım. Yahu çocuklar bu kadar mı sizin algı dokularınız çalışmıyor? Bu mu sizin değer yargılarınız? Listede hemen dikkatimi çeken Tayyip Erdoğan ve taifesine yalakalık eden sitelerin yanına “tarafsız” sağcı, solcu veya ulusalcı olanların yanlarına da başka tanımlamalar yazılmış. Hukuk da dâhil isteyenle istediği konuda iddiaya girmeye hazırım. Bu listeyi yazan kalem bizim tarikatçıların kalemine çok benziyor. İşte bu nedenlerle bu kâğıtlar birileri tarafından, büyük bir olasılıkla da geldiği yer belli bir kaynak tarafından üretilmiş.
Gelelim esas konumuza. Başbakan Erdoğan’ın 7 Aralık tarihinde ziyaret edeceği ABD’de yerel seçimler yapıldı. Tam da başkanlık seçimleri ardından önemli iki eyalette valiler ve vali yardımcıları, kabineleri, eyalet meclis ve senatoları seçildi. Önemli zira ABD’nin başına büyük bir farkla seçilen siyahî başkan Obama’nın bir yıldan daha az olan yönetimi için bir tür referandum anlamına geliyordu bu seçim. Demokratlar, 2008, 4 Kasım tarihinde büyük oy aldıkları Virginia eyaletinde yüzde 18 farkla seçimleri Cumhuriyetçilere kaptırdı. Aynı durum uzun süredir Demokratların elinde olan New Jersey eyaletinde de gerçekleşti. Burada da Cumhuriyetçiler açık ara ile seçimleri kazandı. Bu seçimler bir yıl sonra yapılacak Milletvekili ile senato üçte bir yenileme seçimleri açısından önemli. Ve hatta üç yıl sonraki Başkanlık seçimleri için de.
Şu anda Demokratlar, Temsilciler Meclisi ve Senato’da çoğunluğa sahipler. Ancak gelecek yıl bu çoğunluğu kaybedebileceklerini gösteren çok net göstergeler var ortada. Peki, Demokratlar bir yıl içinde neden bu kadar oy kaybetti diye bir soru gelebilir aklınıza. Yanıt gayet açık. Halk alınan önlemler ve ekonomik tedbirlerin sonuç vermemesinden, Afganistan’dan asker tabutlarının gelmesinden, Irak’tan ordunun çıkmamasından memnun değil. Aynı şeyler dış politika açısından önemli. Bir de bunlara İsrail ile yaşanan gerginliği eklerseniz liste tamamlanmış olur. Gerçek şu ki demokratik toplumlarda halk reaksiyon gösterir, tepki verir. Ama ne hikmetse bizde anamıza, çocuklarımıza sövüp sayanlar, bayrağımıza, şehitlerimize hakaret edenler puan topluyor. Halkı aç bırakıp servetlerine servet katan, genelde hizmetinde olmaları gereken kişilere hakaret edenler daha kıymetli nedense seçmenin gözünde.
Öylesine acı ki, kendi özgürlüğü için can veren evlatlarından oluşan ordusunu, askerlerini bile ezip büzmek onları etkilemiyor. Gidip onların çarpıştığı teröristlerle pazarlık yapılmasını kabullenebiliyor. Kusura bakmayın ama benim anlamam mümkün değil. Bir de aklımdayken yazayım. Benimle aynı okuldan mezun olan bir emekli Genelkurmay Başkanının kendi ağabeylerini, arkadaşlarını aylarca iddianamesi bile belli olmadan içerde tutan bir savcıya “beni mi almaya geldiniz” diye yaltaklanması, şaka yapması da bu orduya hiç mi hiç yakışmadı.

Yazarın Diğer Yazıları