“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”!
Ne yazık ki, 21. yüzyılın ilk seneleri, global emperyalizmin, bir yerde sömürgeciliğin hortlamasına şahitlik ediyor. “GOP” diye kısaltılan, birçok ülkenin geleceğini dizayn etmeyi amaçlayan, ABD’nin sözde “süper plan”ı aslında beraberinde birçok tehlikeyi de getiriyor.
Her şeyden önce, insanlık yine acılarla baş başa kalıyor, ölümle pençeleşiyor.
ABD’yi ise eskilerde olduğu gibi İngiltere ve Fransa takip ediyor.
Arkasından da irili ufaklı Batı ülkeleri, yeni sömürgeciliğin peşine takılıyor.
Bu sefer ise, “enerji kaynakları” sömürülecek maddelerin başında yer alıyor.
Enerji kaynaklarını ve yollarını, kendi menfaatleri uğruna “güven” altına almayı hedefleyen Batı, aşamalı planlarla tehlikeli projelerini uyguluyor.
Dolayısıyla petrol üreten ve çoğu Müslüman olan ülkeler ne yazık ki, hedef seçiliyor.
En son olarak, Libya’ya yapılanlar, insanoğlunu dehşete düşürüyor.
ABD çıkışlı planın ayrıntıları safha safha açıklanıp uygulanırken; Irak, Tunus, Mısır, Sudan ve Libya payına düşeni almışken, kim bilir hangi ülkeler sırasını bekliyor.
Aslında “GOP”un tamamını ve püf noktalarını fazla kimse bilmiyor. Zaten “vahamet” burada yatıyor.
Esas itibariyle CFR’nin ve Küresel Entelektüel Kapitalist Çekirdek Ekibi’nin planı olan “GOP” Kuzey Afrika’dan başlayıp Sudan, Mısır, Ürdün, İsrail, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Afganistan, Kafkasya, Kazakistan, bütün Türk Cumhuriyetleri’ne kadar uzanıyor.
En önemli iki ülkesini ise Türkiye ve İran oluşturuyor.
Bu yıl ise, Cezayir de listeye dahil ediliyor. Ülke doğal gaz üretiminde dünya 5.si, petrol üretiminde 13. Ayrıca uranyum çıkıyor.
Cezayir: Zaman zaman patlak veren muhalif gösteriler nedeniyle bazı tavizler vermek zorunda kalan yönetim diken üzerinde duruyor.
Özellikle ABD ve Fransa’nın gözü Cezayir üzerinden çekilmiyor.
Oysa, Fransa’nın Cezayir’i seneler boyu nasıl sömürdüğünü ve bağımsızlığa kadar bu ülkede yaptığı vahşeti tarih kaydetmiş bulunuyor. Sürecin en vahim tarafı, Müslüman ülkelerin hedef olması. Gerçekten de, geçmişte Afganistan’daki ve Irak’taki “dram” diğer Müslüman ülkelerde sırasıyla oynanmak isteniyor. Batı, bir türlü sömürmeyi unutamıyor ve yeni yeni hedefler oluşturuyor.
Aslında, global dünyada yaşanan ekonomik krizlerden sonra, sıkışıp kalan sözde uygar ülkeler gözlerini bir kere daha sömürmeye dikmiş bulunuyor.
Oysa, lüksü, lüzumsuz harcamayı bir kenara bırakıp, daha fazla çalışma fedakarlığı yapılsa, Müslüman kanı dökerek gerekli kaynağı bulmaya ihtiyaç kalmayacağı biliniyor.
Üstelik, “Arap baharı” gibi tehlikeli ortamlar yaratmak için harcanan askeri güç de devreye kullanılabildiği de görülüyoryor.
Ne var ki, silah endüstrisinin durmamasını da “hayati önemde” sayan Batı yeni yeni şer projeleri devreye sokmaktan kendini alamıyor.
Bu arada, Afganistan ve özellikle Irak’a karşı uygulanan projelerin, tam randıman vermediği, hatta başta ABD olmak üzere birçok ülkeyi sarstığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Nitekim, ekonomik krizlerin yanı sıra İngiltere, Fransa ve son olarak ABD’de meydana gelen sosyal patlamalar, geleceğe tehlikeli sinyaller veriyor.