Alevi vatandaşlarımızın oylarına da özgürlük!

İktidar’ın Aleviler üzerine, çok özenle ve çok derinden bakmasının, en büyük nedeninin “sandık” olduğu öteden beri biliniyor ve eleştirilere uğruyor.
Gerçekten de, diğer siyasi partilerden çok yüksek oranda AKP’nin gözü Alevi oyları üzerinde adeta ışıldıyor.
Nitekim AKP, “Alevi Çalıştayları” namı altında giriştiği çalışmanın hasadını alma dönemine gelmiş olabileceğini sanıyor.
Devlet Bakanı Faruk Çelik’ten aldığımız bir mektupta aynen şunlar yazılı bulunuyor:
“31 Mart Perşembe günü Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’nde düzenleyeceğimiz ’Alevi Çalıştayları Nihai Raporunun Açıklanması’basın toplantısında sizi da aramızda görmekten büyük mutluluk duyacağım. Tüm vatandaşlarımızın dikkatle takip ettiği ’Alevi Çalıştayları’sürecinin geldiği noktanın açıklanacağı toplantımızı onurlandırmanızı rica ediyorum. Selam ve saygılarımla...”
Bugün Dolmabahçe Sarayı’nda neler açıklanacağını tahminen de olsa şimdiden belirtmek en azından meslek ilkelerimize sığmıyor.
Her şeyden önce, ’’Alevi’’sorununun asırlardan kaynaklandığını unutmamak gerekiyor. Alevi sorununun, “dini” ağırlığı da en az “türban” kadar “önem” arz ediyor. Her iki konuda da, “asgari müştereklerde anlaşmak” zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Başımızda PKK ve dünyanın olumsuz ekonomik gidişatı tehditleri varken, böylesine “hassas” ve yılların konularını korkusuzca “deşmek” yarardan ziyade zarar getiriyor. Gözlemciler, muhalefet liderleri, akademisyenler, politikacılar, medya mensupları hararetli tartışmaların daha da şiddetleneceğine inanıyor veya “çaresiz” bir şekilde bekliyor. Tabii ki, Alevi kardeşlerimizle daha “gönülden” kucaklaşmak, onları anlamak ve isteklerine kulak vermek icap ediyor.
Eğer, Alevi cemaatine karşı “samimi” yeni açılımlar mevcutsa bunu, ” “din adamlarının” onaylaması ve yönetmesi icap ediyor.
Aslında Alevi ile Sünni vatandaş arasında hiçbir fark gözetmemek gerekiyor.
Üstelik, Alevilerin Anadolu’nun “asıl “ nüvesini oluşturduğu biliniyor.
Nasıl ki, bir Sünni AKP’li veya MHP’li olabiliyorsa Alevi vatandaşlarımız da, bu partilere tercihlerini kullanıyor. Her ne kadar, Alevileri başka bir grup görüp, gösterme gayretleri zaman zaman yeşeriyorsa da, bu fesat girişimleri şükürler olsun ki, hiçbir şekilde “maya” tutmuyor.
Çünkü Alevi vatandaşlarımız, bu fitneyi her zaman büyük bir sağduyu göstererek bertaraf ediyor.
Tabii ki, Alevi vatandaşlarımızın, bazı özel istekleri ve beklentileri bulunuyor.
Zaten başta Cem Vakfı olmak üzere, çeşitli kuruluşlar bu tür istekleri sıralıyor.
Geriye bunu gerçekleştirebilecek bir siyasi parti de, ister istemez Alevi vatandaşların sempatisini kazanması kalıyor.
Hal böyle bir seyir takip ederken, siyasi partilerin, Alevi vatandaşlarımıza ısrarla yönelmesi bir oy avcılığını akla getiriyor. Prof. İzzettin Doğan, Fermani Altun gibi şahsiyetlerden birebir öğrendiğimize göre; “Alevilik, İslam dışı değil, İslam’ın özü” sayılıyor. Aslında, sadece siyasi partiler değil, Avrupa Birliği de Alevilerin peşini bir türlü bırakmıyor. Sünni-Alevi ayrımı empoze edilmek isteniyor.
Hatta, Alevler’in “azınlık” hakkı dillendiriliyor.
Çok şükür, aynı köklü her iki inanç kesimi arasında hiçbir sorunun olmaması yüreklere su serpiyor.
Böylesine ayrım girişimlerinin, bizzat Aleviler tarafından kesinlikle “red” edilmesi de büyük takdir görüyor.
Gerçekten de, milyonlarca; Alevi-Bektaşi-Mevlevi seçmen, oy avcılığından kendini korumasını çok iyi biliyor. Tabii ki, ötelerden beri Alevi seçmenlerin “sempati” duyduğu CHP gibi, MHP gibi partiler de, bu oy avcılığından zarar görmemenin önlemlerini alıyor.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ

Sahte loto kuponlarının piyasayı kapladığını
Bunca sahte maddeye nihayet loto kuponlarının da katıldığı, bu kuponlarla üç, dört gibi ikramiye isabet ettirenlere ikramiyeleri verilmediği gibi, nereden oynadıkları kuponları kimden aldıklarının soruşturulduğunu...


TÜSİAD Başkanı’nın “derin sulara” dalış yaptığını...
Yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili sözleri büyük tepkilere neden olan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “derin sulara” dalış yaptığını, “dövüş” sporlarından kick boksla ilgilendiğini ve “korku” filmlerine özel bir ilgi gösterdiğini...


Yemen türküsünde Muş’un olmadığını..
Yemen ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e göz yaşı döktüren “Yemen türküsü” nde geçen “Burası Muş’tur, yolu yokuştur” sözünün aslında “Burası Huş’tur, yolu yokuştur” olduğunu, hatanın eski Türkçe ’h’harfinin üzerinde yer alan noktanın zamanla kullanılmamasından kaynaklandığını ve Huş’un Yemen’de tarihi bir mekân olduğunu...

Yazarın Diğer Yazıları