Gazete Duvar'dan Nuray Pehlivan'ın haberine göre, 28 Nisan tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan “Devlet Yükseköğretim Kurumlarında Öğretim Elemanı Norm Kadrolarının Belirlenmesine ve Kullanılmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”le “keyfî yönetim”in önü açılmış oluyor.
Bölüm ve kurullar için önceki yönetmelikte tanımlanan bölüm başkanının “talebi aranır” ifadesi, “görüşü alınarak” ifadesi ile değiştirildi. Bu değişiklikle, anabilim dalları, bölümler, fakülte kurulları ve senato, akademik kadro planlamasında yetkisiz ve etkisiz hale getirildi.
Bundan böyle üniversite yönetim kurulları ve rektör, üniversitenin bütün akademik birimlerindeki kadro planlamalarını, bölümlerin taleplerini aramaksızın istediği şekilde yapabilecek.
Yeni yönetmelik merkeziyetçiliği öne çıkarıyor.
Yönetmelik değişikliğiyle, norm kadro atamalarında bölümlerden ‘uygun’ görüş aranmasından vazgeçiliyor.
Akademisyenlerin uygunluğuna bölümler karar veremeyecekler. Rektör, uygun olsun olmasın, ihtiyaç duyulsun duyulmasın istediğini istediği bölüme atayacak.
"KEYFİ YÖNETİM"
İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun ise YÖK tarafından yapılan bu değişikliğinin ibret verici olduğunu belirterek şu tespitlerde bulundu:
1. Şimdiye kadar üniversitelerin akademik karar organı durumundaki ‘Üniversite Senatoları’nın sahip olduğu norm kadro ihdas yetkileri, rektörlere bağlı idari bir organ olan ‘Üniversite Yönetim Kurulları’na devredilmiştir.
2. Benzer şekilde, bu zamana kadar anabilim dalı veya bölüm kurullarının ‘uygun görüşü’ alınarak yapılan işlemlerde, bölüm kurullarının görüşlerinin alınması ‘asli şekil şartı’ olmaktan çıkarılmış, ‘tali şart’ haline getirilmiştir. Yani fiiliyatta bölüm kurullarının görüşlerinin bir önemi ve bağlayıcılığı kalmamıştır.
3. Yapılan bu değişikliklerle, doğrudan ‘Partili Cumhurbaşkanı’nca atanan rektörler, artık norm kadro planlaması ve ilanı konusunda üniversitelerde tek yetkili merci hale gelmişlerdir.
4. Bu düzenleme ile rektörlere ‘mutlak ve sınırsız’ bir takdir yetkisi verilmiştir.
‘Danıştay’ın şimdiye kadar vermiş olduğu birçok kararda “Takdir yetkisinin kullanılması mutlak ve sınırsız olmayıp kamu yararı ve kamu hizmetlerinin gerekleriyle sınırlıdır” denildiğini hatırlatan Ergun, şöyle devam etti:
“Türkiye’de üniversitelerin akademik özerkliğini ortadan kaldıran, akademiye darbe üstüne darbe vuran, devletin yönetimini ilgilendiren her konuda olduğu gibi üniversitelerde de AK Parti iktidarının keyfîliğe dayanan merkeziyetçi anlayışının son aşamasıdır. Geçmişte rektör seçimlerini ortadan kaldırarak, üniversiteleri sadece kendi dünya görüşlerine ve çıkar ilişkilerine uygun kişilerin idare edebileceği kurumlara dönüştüren bu zihniyetin böyle bir adım atmasına doğrusu hiç şaşırmadık! Zira iktidar durmaksızın üniversiteleri siyasallaştırdı. Ahbap-çavuş ilişkileri içerisinde rektörler atadı. O rektörler de sistematik bir şekilde kişiye özel kadrolar açtılar. Şimdi de bu rektörleri üniversitelerin mutlak hâkimi haline getiriyorlar. Maalesef bu Türkiye’nin hak ettiği bir tablo değil. İktidarın anlaması gereken şey şudur; yükseköğretim sistemi içerisinde merkeziyetçiliği ve tepeden inmeciliği arttıran bu iflas etmiş anlayışı derinleştirerek, Türk üniversitelerini bir adım bile ileri götürmek mümkün değildir.”