Ahmed Rüstem Bey'i anmak...
Sevgili okuyucum; -çok değer verdiğim- Ahmed Rüstem Bey'i, akademik çalışmasına almış olmasından dolayı Sayın Dr. Şenol Kantarcı'yı gönülden kutluyorum.
Pekiyi, kimdir bu Ahmed Rüstem Bey?
Sayın Kantarcı'nın çalışmasından aldığım bilgilerle, sizlere kısaca anlatmalıyım.
Ahmed Rüstem Bey (Alfred Bielinski) Polonya asıllı, Osmanlı'nın son zamanlarında Büyükelçilik yapmış gerçek bir Türk kahramanı! Ahmed Rüstem Bey, Washington Büyükelçiliği sırasında Amerikan kamuoyunda Türkiye aleyhine takınılan tutum karşısında, Amerikan politikalarına yönelik ağır eleştirilerde bulunarak, Türkiye'yi savunmuş, ancak bu tutumu yüzünden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson tarafından "İstenmeyen Adam" ilân edilmiş, Osmanlı döneminin sıra dışı bir diplomatıdır. ABD'de Büyükelçi iken Beyaz Saray ziyaretinde, yerde serili ay yıldızlı halıyı görünce sinirlenen Ahmed Rüstem Bey: "Bu yere serdiğiniz ve çiğnenmesini istediğiniz halı, benim ülkemin onurudur. Üzerinde dini inancımızın, hem de bayrağımızın ay yıldızı var. Onun yeri ayakların altı değil, ellerin erişemeyeceği yükseklerdedir. Bu halı buradan kaldırılana kadar sarayınıza adım atmam mümkün olmayacaktır." demiştir.
Değerli okuyucum; hangi milletten olursa olsun, kendisini Türk milletinin bir evlâdı olarak gören, bu vatanın koruyucusu herkes, kardeşimizdir; başımızın tacıdır... İşte, Polonya asıllı Alfred Bielinski adındaki Ahmed Rüstem Bey de bunlardan birisidir! Özellikle 90'lı yıllarda verdiğim pek çok konferansımda Ahmed Rüstem Bey'i gururla, coşkuyla tanıtmaktan hep zevk aldım ve almaktayım...
Ahmed Rüstem Bey, devletimiz Osmanlı'nın çöküşüyle başlayan Millî Mücadele döneminde de hiç boş durmadı; Mustafa Kemal Paşa'nın yanında -Sivas Kongresine katılmak gibi- önemli görevlerde bulundu; Mustafa Kemal Paşa'nın dış politika danışmanlığını yaptı. Ahmed Rüstem Bey Türk milletine sevdalı, ömrü boyunca Türk değerlerini savunmuş ve bunun ciddi anlamda mücadelesini vermiş bir kahraman! O, Türk tarihinin çok önemli şahsiyetlerden birisi olarak, gönlümüzde sonsuza kadar yaşayacak. Türklüğün ve Türk vatanının koruyucusu erdemli insan Ahmed Rüstem Bey'i, Ulu Tanrı uçmağında ağırlasın.
Türk'ün bu has evladını, tezinde görkemli biçimde topluma tanıttığı için, Sayın Dr. Şenol Kantarcı'ya ve bu konuyu bana hatırlatan Sayın Ömer Lüffi Taşçıoğlu'na teşekkür ediyorum.
Ve kitap...
Efendim; Orhan Yeniaras harika bir tarihçi. Onun pek çok kitabını okuyucularıma sundum. Ama, Bozkırın Gazabı-Hülâgü Han adlı yeni eserini sizlere sunma konusunda her halde acze düşeceğim. Çünkü bu kitap o kadar görkemli bir anlatımla oluşmuş ki, okuyucuyu -hani ne derler- adeta mest ediyor. Kitap, evet Moğolların dünyasını Hülâgü Han özelinde anlatıyor ama; bir biçimde tüm Türk dünyasını da kucaklıyor. Kitap öylesine görkemli ki, okuyucu olarak kendinizi Asya bozkırlarında yaşayan birisi olarak görüyorsunuz.
Şimdi sizlere, bu görkemli kitaptaki insan adlarından birkaçını sunacağım... Kubilay, Hülâgü, Teküdar, Buka Timur, Mengü, Ketboğa, Baycu Noyan, Baybars, Sarı Böke, Tongotay, Tuluy, Sunitay... Ve daha pek çok Asya yiğitlerinin adları var...
Kitapta bozkır yaşantısı öyle güzel verilmiş ki hayran olursunuz. 192. sayfada dinler konusundaki anlatım, günümüzü utandıracak güzelliktedir. Ama 366. Sayfada Hülâgü ile Sunitay sohbet ederken Sunitay'a Hülâgü "Tanrı alkış versin" der. Bu romanda beni çok etkileyen cümlelerden birisi de: "Tanrı alkış versin!" sözüdür...
Rahmetli anam, Asya'nın Tirmizi yöresinden gelen (Yozgat-Sorgun'daki Temrezli köyünden) bir Türkmen oymağındandı. Öğrencilik yıllarımda okula giderken bana hep "Hızır sana alkış versin oğlum" derdi. Bu sözü değerli yazarımız Orhan Yeniaras'ın eserinde görmek beni çok sevindirdi.
Sevgili okuyucum, 519 sayfalık bu görkemli esere Panama Yayıncılığın (0312) 432 14 89 numaralı telefonundan ulaşabilirsiniz.
Esen kalın efendim.