Afrika’da bir Osmanlı kenti "Agadez"
Geçenlerde, harita üzerinden Afrika Kıtası’nı derinlemesine incelerken, birden bire “Agadez”in gözümüze ilişip ve hemen ilgi odağı olmasının nedenleri arasında, meslektaşımız Ferhat Koç’un anlattıkları ve yazdıkları önemli yer alıyor.
Gerçekten de, “Agadez”, Afrika’da unutulmuş ve Osmanlı izlerini günümüze kadar taşımış bir Nijer şehri kimliğini korumaya çalışması pek bilinmiyor.
Aslında, bu tarihi şehri Koç’un sözlerinden ve kelimelerinden derlemek daha gerçekçi oluyor;
50 bin nüfuslu Agadez’in, havaalanından başlayan ve şehri bir baştan bir başa geçen tek caddesi bulunuyor.
Agadez’in geçmiş tarihi ile bağlantısını kuran, tek eser 700 yıl önce inşa edilen “Kebir Camii” gösteriliyor.
Şehir, gizemli Afrika çölünün ortasına kurulmuş, ahenkli toprak binalarıyla çok güzel bir görünüm arz ediyor.
Şehrin kale şeklinde yapılmış en güzel konutu “Sultan’ın Evi” yükseliyor...
Agadezliler soylarının Osmanlı olduğunu söylüyorlar.
Bunun için de, Nijer’in sadece bu şehrinde kent yöneticisi kendisini Sultan olarak ifade ediyor.
Bu gelenek, Osmanlının bölgeye gelişinden beri devam ediyor.
Bir gün sonrasının neredeyse kimsenin umurunda olmadığı bir şehir Agadez.
Ülkenin zengin yer altı kaynakları Fransız şirketlerinin kasalarına kaynak olmaktan farklı bir anlama sahip değil
Sömürgeciliğin tükettiği Agadez bugün uyuşuk zihinlerle çaresizliği yaşıyor.
Türk olduklarını Osmanlının torunu olarak kendilerini ifade eden Agadezliler’i üretime alıştırmak gerekiyor.
Söylenene göre, dünyanın en fakir ülkesi Nijer, 13 milyon nüfusu ve dünyanın en zengin uranyum yatakları olmasına rağmen, ülkenin tam ortasından bütün su ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede bir nehir geçmesine rağmen, geniş bir şekilde tarım yapamıyor.
Nijer tarihiyle ilgili bilinen ilk önemli gelişme, aynı zamanda İslâm Tarihi’yle de yakından ilgili;
Kaynaklarda, Ukbe b. Nâfî komutasındaki İslâm ordularının bugünkü Libya’nın güneyindeki Fîzân’ı fethettikten sonra, Kuzey Afrika’nın daha aşağı kısımlarına inerek Nijer’in kuzeydoğusundaki Kavar’ı ele geçirdikleri kayıtları bulunuyor.
Agadez’in İslâmî merkez halini alışı ise daha sonraları oluyor.
Buraya İstanbul üzerinden gelen Seyyid Mahmud el-Bağdadî, bölgede Halvetîliği yayıyor.
İstanbul’da Sünbül Efendi’den seyr u sülûkunu tamamlayarak irşad icazeti alan, daha sonra Mısır’a geçen Seyyid Mahmud, 1550 yılında Agadez’e intikal ediyor.
16. asırdan beri Osmanlı olmanın onurunu yaşayan Agadez, halen üzerindeki insanları ve adetleriyle dikkatleri çekiyor.
Nereden nereye?
Harita üzerinde zor okunabilen Agadez, gerçekten de, bütün ayrıntılarıyla zihinlere yerleşebiliyor.