ABD'nin 4 Temmuz törenleri ve biz
Önümüzdeki hafta Türkiye yeni iç ve dış gelişmelere gebe. Bizleri Ergenekon ninnisi ile uyuturlarken, bir yandan ekonomi öte yandan dış politikada yenen goller, Türkiye’yi yavaş yavaş ve giderek hızlanan bir şekilde uçurumun kenarına götürüyor. Sanki Türkiye sınırları içinde yaşamayan Tayyip Bey bu arada olayları görmezden gelerek vicdanı rahat şekilde konuşabiliyor.
Son numaralarından biri de işçi ve Bağ-Kur emeklilerine yaptığı 5 liralık zam. Tayyip Erdoğan birçok emeklinin işsiz kalan çocuklarına ve ailelerine evlerini açıp üç kıdımlık emekli aylıklarını paylaştıklarını herhalde bilmiyor. Onun çocuklarına kankaları, okutup şirketler kurdurup ortaklık verdirirken nasıl bilebilir ki?
Evet, sayın iktidar yetkilileri, sizlerin bu dönemde emeklilere değil beş lira zam, beş yüz lira zam verseniz yetmez. Sizin yerinize onlar işsizlik geliri ile ülkenin daha da yoksul, çocukları ve torunlarının daha da sefil olmasını önlüyorlar. Yapmayın, lütfen o beş liralık zamları da alın ve kendinize yalakalarınızı bindirecek yeni bir jet veya kendinize yeni bir Mercedes veya makam arabası daha alın o yaptığınız 5 liralık zamlarla.
Ekonomi göçüyor, Tayyip Erdoğan kendisini uyaranları halkı kışkırtmakla suçlayabiliyor. Bu mantığı anlayabilen varsa beri gelsin. Artık beklenen ekonomik depremlerin geleceğini görmezden gelmek için kör olmak gerek. Hükümetin halkı paniğe sokmama bahanesi ise kabul edilebilir olmaktan çıktı. Düşünün, bir araba uçuruma gidiyor ve siz otomobil içindekileri uyarmıyorsunuz, düşeceksiniz öleceksiniz diyemiyorsunuz. Allah rızası için bu işte mantık var mı?
Dünyada üçüncü ve en şiddetli ekonomik krizi yaşaması beklenen iki ülkeden biri Türkiye. Yok diyorsanız ki Türk halkını biz açlığa alıştırdık onlar için biraz daha aç kalmaları önemli değil, ölmezler ama sürünsünler. O zaman söyleyecek sözüm yok. Ramazan sonrası bu kriz tüm ağırlığı ile yüklenecek üzerimize.
Gelelim dış politikaya. Irak topraklarından çekilen Amerikan birliklerinin Türkiye üzerinden çıkması karşılığında AKP yönetimi Amerikalılardan ne talep ettiler acaba? Koca bir hiçbir şey. Ya da Ruhban okulunun açılması karşılığında Yunanistan’dan ne alıyorlar? Size ikinci koca hiç olduğuna bahse girerim. Peki, Ermenistan sınırı karşılığında Ermeni kardeşleriniz ne gibi bir girişimde bulunacaklar Tayyip Bey? Söyleyeyim, Türkiye’yi, Amerikan mahkemelerinde dava edebilecek yeni girişim yakında yasalaşıyor.
Ayrıca, ABD kongresindeki soykırımı yasasında Osmanlılar değil yeni cumhuriyet de soykırımı yapmakla suçlanıyor. Zira soykırımı tarihleri eskiden 1915-1917 iken şimdi tarihler değiştirildi ve 1923’e kadar uzatıldı. Yani Mustafa Kemal ve arkadaşları da Ermeni soykırımı yapmakla suçlanıyor. Aslında sizin açınızdan değişen bir şey yok, belki de Atatürk’ü kapsadığı için, için için seviniyorsunuz olabilir.
Kıbrıs’ı, Ege’yi Avrupa Birliğini falan artık saymak istemiyorum. AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana dış politika alanında gelmiş geçmiş en başarısız siyasi iktidar olma özelliğini koruyor. Bunun dışında bir de siyasi gurur konusu var.
Neden bu siyasi gurur konusuna girdim anlatayım. Biliyorsunuz devletlerarası ilişkilerde bir karşılıklılık noktası vardır. Mesela Ankara’daki Amerikalı diplomatlara bir şey yaparsanız onlar da Washington’daki Türk diplomatlara aynısını uygularlar. Bu konu ABD’nin bağımsızlık ve kuruluş törenleri için yapılan 4 Temmuz kabul resimlerinde ortaya çıktı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü olan 29 Ekim törenlerine Washington’da son yıllarda ABD’den ne bakan ne başkan ne de müsteşarlar düzeyinde katılım olmuştur. Olsa olsa belki ABD Genelkurmay başkanları 30 Ağustos kutlamalarına katılır.
Ya bizde ne oldu. Ankara’daki ABD Büyükelçiliğinin düzenlediği 4 Temmuz kabul resimlerine, Başbakan ve tüm bakanlar katılmadı. Muhalefet liderleri de bu törenlerde boy göstermedi mi? Bu yalnızca müstemleke ülkelerinde görülen bir uygulamadır. Bu bir siyasi hatadır ve karşılıklılık geleneğine göre “siz bizim ağzımıza istediğiniz gibi yapsanız bile biz ağzımız açık sizi bekliyoruz” anlamı ve mesajı veren bir uygulamadır. Olmaz böyle bir şey. Temsil ettiğinizi söylediğiniz Türk halkına bunu yapamazsınız.
Ama bunun hesabını sorabilecek, bu noktaya dikkat edecek Türk basınında da kimse yok. Hiç mi hiç dikkat etmiyorsunuz, basın patronları AKP iktidarına adam gibi ciddi konularda dokunmamaya özen gösteriyor. Onlar ileride Kürt sorununa da ses çıkarmayacak ve aldıkları direktif yönünde hareket edecekler. Gene bizlerin çocukları ölecek, gene yoksulun, emeklinin, işçinin çocuğu askere gidiyorum diye davul zurna ile yolcu edilecek.
Çok özür dilerim ama bizler üzerimizdeki ölü toprağını atıp silkinip kendimize gelmeden bu durumdan kurtulmamız söz konusu olamaz ve söz konusu da değil zaten.