ABD, Kürt açılımına neden sessiz?

Cumhuriyet’in 86’ncı yıl dönümünü idrak ettik. Atatürk ve Cumhuriyet’e bağlı olduklarını vurgulayan beylik konuşmalar yapıldı. Bunlar benim bir kulağımdan girdi ötekinden çıktı. Cumhuriyet kelimesi artık bu saatten sonra bir şey ifade etmiyor. Genellikle diktatörlüklerde Cumhuriyet kelimesi kullanılır ki uyguladıkları baskı rejimleri anlaşılmasın diye.
Bakın komşularımızdaki Cumhuriyet kelimelerine. Örneğin İran İslam Cumhuriyeti, Suriye Arap Cumhuriyeti, Mısır Arap Cumhuriyeti. Yani Cumhuriyet kelimesi bir ülkenin demokratik ve özgür olduğu anlamına gelmiyor. Aslında Mustafa Kemal Atatürk bizi Osmanlı hükümdarlığından kurtarmak için Cumhuriyet’i kurmuştu. Kurmuştu kurmasına da 86 yıl sonra ülkenin Sevr ve Mondros mütarekesinden daha kötü bir duruma geri götürüleceğini tahmin edememişti.
Türk dış politikası garabetler denizinde yüzerken Washington’un Türkiye’deki Kürt açılımı konusunda sessizliği dikkat çekici. Yanlış anlamayın, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü veya Beyaz Saray’ın bu konuda açıklama yapması normal. Ancak bugüne kadar Kürt lobisinin oyuncağı haline gelen Amerikan basını ve Amerikalı yetkililerle Kongre üyelerinin sessizliği dikkatimi çekti. Gazete ve televizyonların her birinin Türkiye’de en az bir, bazılarının birden fazla muhabiri var.
Eskiden Amerikalı yetkililer kel alaka açıklamalar yaparken, Kongre üyeleri Türkiye aleyhine laf olsun diye Kürt meselesini gündeme getirirdi. Gazeteler, zaman zaman Kürt sorunu konusunda uzun yazılar, haber analizler yayınlardı. Bugün, büyük gazeteler ve Amerikan televizyonlarında bu konular üzerine tek satır yok. Aynı durum zorlanmadıkça Obama yönetimi ve Kongre üyeleri tarafından yapılan açıklamalarda da görülüyor.
Konuyla ilgili aklıma çeşitli senaryolar geliyor. Bunlardan birincisi, şu an uygulanmakta olan Kürt açılımının gerçekte bir Amerikan planı olması ve taşeron olan AKP hükümetinin bu planı uygulaması sırasında çok konuşarak bu planın uygulamasına zarar vermekten kaçınma olabilir. Buna göre konudan uzak durmayı tercih etme gibi bir politika izlenme olasılığı kuvvetli.
İkinci senaryo, Kürt açılımı konusunda DTP’den Washington’un rahatsızlık duyuyor olması. Acaba Washington, şartlı olarak Türkiye’ye verdikleri bebek katili Apo’nun bir şekilde ilan edilecek genel afla birlikte çıkıp Kürt gruplarının başına mı geçmesini bekliyor veya planlıyor. Anlamak şimdilik zor.
Üçüncü senaryo, miadını dolduran AKP hükümeti ile gidene kadar arayı iyi tutup şimdilik kamuoyunun tepkisini çeken bu konuyla öyle çok yakın bir ilişki içinde görünmek istememek. Bu arada muhalefetin giderek kuvvetlenmesi durumunda özellikle CHP ile arayı bozmak istememek de olabilir.
Dördüncü ve bence en doğruya yakın senaryo da ABD’nin yeni başkanının, Bush tarafından hazırlanan kavgacı dış politikaları yerine daha barışçı bir yöne doğru dümen kıvırmak. Bu konuda da doğru işaretler var. Örneğin Afganistan’da Taliban ile uzlaşma yönüne giderek asker gönderme yerine bölgeden çekilmek. Irak’tan bir şekilde çıkmak. Bu yüzden de Irak’ta patlayan ve Amerikalıların çekilmesini geciktiren her bomba Obama’yı çıldırtıyor.
Geçmişte Türkiye kötü deneyimler yaşadı. Hatırlayın. Peki, Batı dünyası Tayyip Bey erken seçime gidecek diye nükleer ve öteki konularda ambargoları delmesine sessiz kalır mı? Bilmiyorum. Şu ara hem domuz gribi hem de ekonomik krizle boğuşan dünya bir şekilde bu karambolle de ilgileniyor olmalı.
Ancak bildiğim tek şey, Erdoğan’ın bu yalpalayan siyasetinin Türk halkı ve ülke yönetimine de zarar verdiği. Dışarıda gösterdiği cevvallik ne hikmetse içeride yok. Ne oldu emekli maaşlarına? Aynı şekilde eğitim ve siyaset de karanlık. AKP içinde de bir karışıklık var. Bu arada halk sürünüyormuş, halk sıkıntıdaymış, sağlık hizmetleri yeni bir yola girmiş, ampul iktidarının bunlara aldırdığı yok.

Yazarın Diğer Yazıları