ABD Başkanlık seçimlerinde doğru
İş başındaki iktidarın ne kadar başarısız bir dış politika izlediği ve en sonunda Amerikalıların deyimiyle baş diplomat yani Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Gül’den bence kurtulmak için de onu Çankaya’ya çıkardığını izledik. Şimdi, AKP’nin ülkenin kaderini etkileyecek olan yeni bir gelişmedeki beceriksizliğini ayrıntılı olarak sizlerle incelemek istiyorum.
Şu anda ABD Başkanlık seçimlerinde yarışan iki partinin aday adayları, bizim sistemimize göre bir tür ön seçim veya delege seçiminde mücadele ediyorlar. Bu mücadeleden galip çıkacak adaylar, yani partilerinin en fazla delegesini toplayan, yapılacak parti kurultayında Partilerinin başkanlık adayı olarak ilan edilecek ve parti adına bu kez yarışacaklar.
Demokrat Parti’den aday adayı iki kişi kaldı. Barak Obama ile Hillary Clinton. Her ikisi de Amerikan siyasi tarihinde birer ilkin öncüsü. Biri siyah, öteki kadın. Yani kendi türlerinden şimdiye kadar hiç kadın ve siyah Başkan seçilmedi. Bu iki Demokrat aday da Türkiye için tehlikeli. Her ikisi de Amerikalı Ermeni gruplarına, soykırımı yasa tasarısını geçirecekleri yolunda güvence vermiş durumdalar.
Üstüne, özellikle Erdoğan ve partisinin de gözdesi olduğu anlaşılan Hillary Clinton’ın başka özellikleri var. Gözdesi diyorum, Hoca Efendi cemaatı dolaylı yollardan Hillary’e 100 bin dolar seçim bağışı yapmış ve yanına cevval bir genci yerleştirmiş. Bu genç, aynı zamanda Mevlana Celalettin Rumi için bir film çekme hazırlıklarındaymış. Biliyorsunuz, cemaat bu günlerde Mevlana konusunu benimsedi. Rumi teşkilatları falan kurdular, Gül de biliyorsunuz onların açılmış olan bürolarını yeniden açacaktı ama son anda vaz geçti, Ali Babacan açtı.
AKP’nin dolaylı bir şekilde yatırım yaptığı, Tayyip Erdoğan’ın görüştüğü Hillary Clinton’ın bir başka özelliği de; Kuzey Irak’taki Kürt grupları adına da konuşuyor olması. Hatta Hillary Hanım, Türkler kurulacak Kürt devletini ezer diye Amerikan askerlerinin Kuzey Irak’a yerleşmesini istemişti. Yani Türkiye’den koruması için, Amerikan askerlerini orada görevlendirmeyi düşünen birisi adayları. Kendisi ayrıca bugüne kadar getirilen tasarılara da destek imzası veren bir politikacı.
Cumhuriyetçilerin şu anda önde giden adayı ise Arizona Cumhuriyetçi senatörü John McCain. Emekli bir asker ve Vietnam’da beş yıl esir kalan McCain, aynı zamanda Ermenilerin ısrarına rağmen soykırımı konusunda onların istediğini yerine getirmedi. Yani soykırımı konusunda oy uğruna söz vermedi. McCain’in bir başka özelliği de Irak savaşına karşı olması ve Bush’a muhalefet eden grubun başını çekmesiydi.
McCain, ayrıca bugüne kadar ABD’de siyaset üzerinde etkin olan kiliselerin adaylarını da yendi. Mormon ve bir papaz olan Massachusetts eski valisi milyoner Mitt Romney ile gene bir papaz olan Mike Huckabee Evangelist kilisesinin desteğini almışlardı ve sanki onların adayıydı. McCain muhafazakâr Amerikalılar arasında bile yeterince muhafazakâr olmamakla suçlanan bir siyasetçi, ama onların desteğini almış durumda. İşin ilginç tarafı, Türk lobisinin bu adamla herhangi bir dirsek temasının olmayışı.
Bir başka özel durum ise, Bush nedeniyle bu dönem Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçilere şans tanınmıyordu. Ancak, Amerikalı beyaz Demokrat seçmenin, ne kadar liberal olsa da tutucu bir yanı vardır ve siyahî bir adaya veya bir kadın başkana oy verme yerine, daha ılımlı ve liberal bir karşı adaya oy verebilir. Amerika’da partilerden daha çok, Başkan adaylarının kişilikleri önemlidir. Bu açıdan şu anda bana göre görünen, Cumhuriyetçi McCain’in siyah Obama ile Bayan Clinton’a göre şansı daha fazla.
Tabii Başkanlık seçimleri ta Kasım ayında. O tarihe kadar tüm bu suların akış yönünü değiştirebilecek gelişmeler olabilir ve durum değişebilir. Ama Ankara’nın başarılı dış politikası, tabii başarılı danışmanları yüzünden başka yönlere kayıp, aynı oynak ekonomi gibi yönünü bulamadan şaşkın şaşkın dolanıp duruyor.