Türk Halk Edebiyatının ilk ve anıt kitaplarından Dede Korkut’taki unutulmaz hikayelerden biri de Deli Dumrul’dur. Deli Dumrul, hiç suyu olmayan bir nehir yatağına köprü yapmış, geçenden 5 akçe, geçmeyenden zorbalıkla 10 akçe alıyormuş. Tramp da aynen Deli Dumrul gibi akıl, mantık, hak hukukla ilgisi olmayan; insanoğlunun iyilik, güzellik yönünde hiçbir birikimini göz önüne almadan kararlar alıyor ve onları zorbalıkla uygulamaya kalkışıyor. Bütün dünyayı hayretler içinde bırakıyor.
İşte bu nedenle bizim zamanımızda Tramp’ı tanımlamak için kullanılacak en doğru söz Alman düşünürü Althüsser’in “İnsanın temel niteliği, tahmin edilemez oluşudur” sözüdür. Bu yüzden de insanın tahmin edilemezliğinin modeli olarak tahmin edilemez işler yapmaktadır.
Yaşadığımız yüzyılda insanlar, toplumlar, ülkeler yüzyılların deney ve tecrübesiyle neyin doğru neyin yanlış olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorlar. Toplum ve ülke adına karar alıcıların da toplumun ve genel olarak insanlığın yanlış, haksız hukuksuz kararlar almasının da bu nedenle kolay olmayacağı kanaatini taşıyorlar. Ama Tramp bütün beklentileri boşa çıkarırcasına mantıksız, haksız hukuksuz kararlar alıyor ve insanlığı şaşkına çeviriyor. Bu şekilde o kadar kararlar aldı, niyet açıkladı ki bunlar sürpriz olmaktan da çıktı, normal gidişat oldu. Hitler bile insanlığı bu kadar şaşırtmadı.
Herkesçe bilindiği üzere birçok ülke için de dünya geneli için de bir müesses nizam söz konusu. Bu bir anlamda ülke şartlarının ve dünya şartlarının zorladığı bir nizamdır. İktidarlar değişse bile ülke ve dünyanın müesses nizamına aykırı icraatlar yapamazlar, yaptıkları zaman bir şekilde bir bedel ödeyeceklerini bilirler. Fakat Bay Tramp ülkesinin de dünyanın da müesses nizamına meydan okuyor. Tepkilere, reaksiyonlara hiç aldırmıyor. “Dediğim dedik” havasında devam ediyor.
Kanada, Grönland, Panama gibi bağımsız ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri’ne katmak gibi günümüz dünyasının müesses nizamında akıllara ziyan sayılacak niyetler açıklıyor. ABD kuruldu kurulalı iyi geçinmeye önem verdiği İngiltere ile ters düşüyor. Özellikle 2. Dünya Savaşından sonra çok iyi ilişkiler yürüttüğü Fransa, Almanya, İtalya gibi Avrupa ülkeleriyle ipleri germekte hiçbir sakınca görmüyor.
En azından son 75-80 yıldan, yani soğuk savaş yıllarından bu yana ABD’nin AB ülkeleriyle birçok konuda bugünkü kadar ayrı tellerden çaldığı görülmüş değil. Artık AB ülkeleri de ABD ile gemileri yakmaya hazır değilse bile birçok konuda karşı tavrını ortaya koymakta tereddüt etmiyor. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi Avrupa ülkeleri Tramp’ın Gazze planına karşı açık açık Arap Birliği Ülkeleri’nin planını destekliyorlar. Tramp Ukrayna’yı tamamen gözden çıkarmışken AB ülkeleri sahip çıkıyor. Tramp, Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy’i aşağılarken başta ABD’nin Avrupa’daki en yakın müttefiki olan İngiltere olmak üzere bütün Avrupa devletleri en sıcak, en samimi şekilde karşılıyorlar.
Tramp’ın politikaları hem ülkesinin hem de dünyanın geleceği için hiç hayra alamet değil. “İki fil dövüşürse bundan sadece çimenler zarar görür” sözünü hatırlatmakta yarar var. Tramp’ın Çin ve Rusya gibi ülkelerle megaloman rekabet politikalarının zarar vereceği ülkeler ne yazık ki yine dünyanın gariban ülkeleri olacaktır.