Yılmaz Özdil, YouTube kanalında yayınladığı son videoda Yeşilçam ile gündemi tamamen meşgul eden yerel seçimi, 1996 yılında polisler tarafından dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe cinayetinde Yeşilçam’ın unutulmaz sanatçısı Fatma Girik’in cesur hareketi ile olayı nasıl aydınlattığını ve o dönem ‘Araştırmacı gazeteci’ olarak anılan gazetecilerin, Göktepe cinayetinde öldürenlerin polis olması yüzünden nasıl korktuklarını tek tek açıkladı.
Konu ile alakalı sözlerine Fatma Girik’in nasıl Cumhuriyet ve Atatürk aşığı bir sanatçı olduğundan bahsederek başlayan Özdil, Girik’in Jön Türk kadını olduğunu, normal yaşamında da özgür, laik, eşitlikçi bir Cumhuriyet kadını olduğunu, ayrıca Girik ile Erdoğan arasında nasıl bir korelasyon olduğunu şu şekilde belirtti:
“Rahmetli Fatma Girik’i hatırlamamız gerekiyor. Tayyip Erdoğan'la Fatma Girik arasında nasıl bir korelasyon var derseniz bu önceki yıl kaybettiğimiz Fatma Girik sadece fiziği değil ruhu da çok güzel. Şahane bir kadın Cumhuriyet kadınıydı gerçek bir Atatürkçüydü.
Bazen gülemiyorum diyordu uyuyamıyorum karanlığa gömülüyorum sonra kafamı kaldırıp denizin uçsuz maviliğine bakıyorum, Atatürk de bana oradan bakıyor, masmavi gözleriyle gülümsüyor yanınızdayım diyor rahatlıyorum o sayede nefes alabiliyorum diyordu..
Bir kadın olarak Atatürk benim vazgeçilmezim diyordu. Ayhan Işık, Kartal Tibet, Ediz Hun, İzzet Günay Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın, Orhan Günşıray, Fikret Hakan, Ekrem Bora, Tarık Akan gibi jönlerimizin.. Jön Türk kadınıydı.. Sadece rol yapmadı, laik, özgür, eşitlikçi, yurtsever, mahalle baskısına pabuç bırakmayan karakteriyle rol model oldu..
Kah köylü bacı kah şımarık zengin kızıydı.. Sokak sürtüğü de oldu fedakâr anne de oldu. Hem kanlı Nigar hem şoför Nebahat’tı. Komedi dram macera…”
Fatma Girik’in, her daim halkın sanatçısı olduğunu, asla iktidarın sanatçısı olmadığını ve toplumu ilgilendiren konularda hep söz söylediğini belirten Özdil, “AKP'den 40 yıl önce Hazreti Rabia idi. Asla biat etmedi iktidarların değil halkın sanatçısı oldu daima. Sanatçının duruşu olmalı diyordu, sanatçı sessiz sedasız bir kenarda oturamaz yanlışı dile getirmeli. Sanatçı iktidarla vıcık vıcık olmamalı diyor” şeklinde konuştu.
FATMA GİRİK’İN BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Sanatçı kişiliğinin yanı sıra siyasetle de yakından ilgilenen Fatma Girik’in SHP’den Şişli için aday olduğunu, 1989 yılında belediye başkanı olduktan sonra belediye personellerinin maaşı için nasıl fedakârlık yaptığını belirten Özdil, “Belediye başkanı oldu. Evet kendi partisine bile mesafeli durdu. 1989 yerel seçiminde SHP'den aday oldu. Şişli Belediye başkanı seçildi Fatma Girik. Belediyeyi çok ağır borç yüküyle devralmıştı, kasa tam tıkırdı personele ödeyecek maaş parası bile yoktu kendi evini ipotek ettirdi ya..
Evet, kendi evini ipotek ettirdi belediye çalışanların maaşını öyle ödedi” şeklinde konuşmasının ardından, günümüzde birçok kadının sığınmak için başvurduğu Mor Çatı kadın sığınma evlerinin kurulmasında Fatma Girik’in rolünü şöyle anlattı:
“Kadına yönelik şiddete karşı kurulan Mor Çatı sığınma Evlerini Mor Çatı.. Türkiye’de ilk o açtı Fatma Girik.. Uğur Mumcu ile İlhan Selçuk'un koluna girdi, Zonguldak'tan Ankara'ya yürüyen madencilerin yanında yer aldı.”
“BEN SADECE YOLSUZLUĞU AYIPLARIM”
Belediye işçilerinin sendika haklarına sahip çıkmasını eve emekçilerin hakkına saygısını, “Kendi Belediye sınırları içinde sendikaların hamisi oldu. Emekçilere daima sahip çıktı. Sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin yanında yer aldı daima. İşçilerle işverenler arasında arabuluculuk yaptı” sözleri ile açıklayan Özdil, Girik’in halkın ta kendisi olduğunu ve sadece yalanı dolanı, yoksulun halinden anlamayana karşı olduğunu da şu sözler ile açıkladı:
Kul hakkı yemedi Fatma Girik, en ufak bir yolsuzluk şaibesine adı karışmadı. Kendisine emanet edilen belediyenin tek kuruşunu çarçur etmedi.
Kimsenin canını yakmadı kimseye kötülük yapmadı başkanlık yetkileriyle kimseye güç gösterisi gövde gösterisi yapmadı. Tıpkı Yeşilçam’ın zirvesinde olduğu gibi belediye başkanıyken de halkın arasındaydı, halkın ta kendisiydi…
Vatandaşla kendi arasına Şöhret duvarı örmedi, giyimiyle kuşamla davranışlarıyla halktan ayrılmadı. Boş versene Allah aşkına diyordu. Ayran da içerim rakı da içerim.. Ne kimsenin ne içtiğine karışırım ne de kimseyi ne içtiğime karıştırırım diyordu.
Ben hayatta kimsenin bikinisini de türbanını da ayıplamam.. Ben sadece yalanı dolanı ayıplarım diyor, sadece yolsuzluğu ayıplarım diyor. Ben sadece yoksulun halinden anlamayanları ayıplarım diyor..
METİN GÖKTEPE CİNAYETİNDE UĞUR DÜNDAR’I NASIL İĞNELEDİ?
Gazeteci Metin Göktepe’nin 1996 yılında öldürülmesinden sonra öldürenlerin polis olması sebebi ile o dönem ‘araştırmacı gazeteci’ sıfatı ile anılan Uğur Dündar ve diğer gazetecileri kast ederek masanın altına saklandıklarını fakat o dönem Kanal D ekranlarında ‘Söz Fato’da’ programını yapan Fatma Girik’in, Metin Göktepe’nin polisler tarafından öldürüldüğünü kanıtlayan kamera kayıtlarını TV ekranlarında korkusuzca yayınladığından bahseden Özdil şu sözleri sarf etti:
“1996 yılında gazeteci Metin Göktepe'yi gözaltındayken döve döve öldürdüler bir duvar kenarına attılar, duvardan düşmüş öyle ölmüş filan dediler… Anlı şanlı böyle araştırmacı gazeteciler falan masanın altına saklanmıştı. Öldürenler polis olduğu için kimse bu haberin üstüne gidemiyordu. Gazeteci öldürülmüştü gazeteciler utanmadan susuyordu. Fatma Girik o sırada Kanal D ekranlarında, ‘Söz Fato’da’ adıyla program yapıyordu.
Her zamanki cesaretiyle anlı şanlı böyle araştırmacı gazeteci ayaklarına yatan sözde gazetecilerin yapamadığını yaptı. Metin Göktepe'nin polisler tarafından öldürüldüğünü kanıtlayan kamera kayıtlarını şak diye yayınladı. Suskunluk sansürünü yıktı. Yayınladığı o görüntülerle toplumsal destek sağladı, Metin Göktepe cinayetinin aydınlanmasına en büyük katkıyı sağlamış oldu. Dedim ya sadece fiziği değil yüreği de güzeldi ruhu da güzeldi.”
ERDOĞAN VE FATMA GİRİK’İN AYNI DÖNEM GİRDİĞİ BELEDİYE SEÇİMİ
Herkesin dikkatini çekecek olan Fatma Girik ile Erdoğan’ın aynı dönemde girdiği yerel seçimlerde aldıkları oy oranları ile kıyas yapan Özdil, ‘Ve şimdi sıkı durun’ diyerek şu açıklamayı yaptı:
“Ve şimdi sıkı durun.. 1989 yerel seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den Şişli Belediye Başkan adayı oldu 52 binden fazla oy aldı Şişli Belediye Başkanı oldu.
Aynı seçimde asrın liderimiz de Beyoğlu Belediye Başkanı adayıydı. Sadece 21.000 oy aldı açık farkla seçimi kaybetti. Beyoğlu'nda da SHP adayı kazandı.
Bu iki örnek neden çok önemliydi; çünkü Şişli ve Beyoğlu hemen hemen aynı nüfusa sahipti. Aynı nüfus Şişli Beyoğlu.. O aynı nüfusa sahip iki ilçede ve aynı karakterde ilçe.. Çünkü aynı tip partiyi Belediye Başkanı seçmiş”
“TAYYİP ERDOĞAN’A İLÇE BELEDİYESİ BİLE TESLİM ETMEYEN ÜLKE…”
Tayyip Erdoğan ile Fatma Girik’in aldıkları oy üzerinden kıyasını yapan Özdil, Tayyip Erdoğan’a ilçe dahi teslim etmeyen bir toplumun, bugün tarikat ve cemaatlerin cirit attığı bir ülke haline gelmesinin CHP yönetiminin sorgulaması gerektiğini, adeta Zübük Cumhuriyet halini aldığını şu şekilde açıkladı:
“Fatma Girik, Tayyip Erdoğan'ın iki mislinden fazla oy almıştı iki mislinden fazla.. Dolayısıyla şu anda yerel seçim ve Yeşilçam konuşacaksak herkesin ama özellikle CHP yönetiminin kendisine şu soruyu sorması lazım: Fatma Girik gibi laik özgürlükçü eşitlikçi insan haklarında rol model sanatçımızı Belediye Başkanı seçen..
Tayyip Erdoğan'a ilçe belediyesi bile teslim etmeyen Türkiye bu aradan geçen zaman zarfında, nasıl oldu da sanatçıların adeta dilini yuttuğu, tarikatların cirit attığı, İstanbul sözleşmesinin yırtılıp atıldığı, özgürlüklerin yok edildiği insan haklarında inim inim inleyen tek adam rejimine savruldu..
Bu senaryoyu kim yazdı.. Fatma Girik’in hayatı aslında hepimizin gözünün önünden adeta film şeridi gibi geçen kendi hayatımızdır, kendi siyasi tarihimizdir.
Fatma Girik’in Tayyip Erdoğan'dan iki misli fazla oy aldığı Türkiye'den, tarikat cemaat zır cahil atmosferine, Zübük Cumhuriyetine nasıl savruldu.
Figüran misali hepimizin küçük küçük rollerinin olduğu, başından sonuna hepimizin uzun uzun düşünmesi gereken bir filmdir bu.”