Yılmaz Özdil Filistinlilerin bize nasıl ihanet ettiklerini açıkladı. Böyle giderse sonumuzun ne olacağını söyledi

Yılmaz Özdil Filistinlilerin bize nasıl ihanet ettiklerini açıkladı. Böyle giderse sonumuzun ne olacağını söyledi

Usta gazeteci Yılmaz Özdil, Certantes'in 400 yıl önce yazmış olduğu Don Kişot hikayesini ve Ömer Seyfettin'in Pembe İncili Kaftan öyküsünden yola çıkarak bugün ülkemizde ve Filistin ilişkilerinde neler yaşandığını açıkladı. Bu tutumların devam ettiği sürece neler olacağını aktardı.

Yılmaz Özdil bugünkü YouTube yayınında Erdoğan'ın "Karabağ'a ve Libya'ya nasıl girdiysek İsrail'e de öyle gireriz" sözleri üzerinden tarihten örnekler vererek geçmişte neler yaşandığını, şimdi bu tutumun devam etmesi halinde neler olacağını belirtti.

"Don Kişot'u biliyoruz değil mi? Don Kişot Cervantes'in efsanevi roman kahramanı." diyerek sözlerine başlayan Özdil, müslümanlık adına bizim nasıl 'Din Kişotluk' yaptığımızı şu sözlerle anlattı:

Aslına bakarsanız o dönemlerde bolca yazılan şövalyelik romanlarıyla kafa yapan bir romandır Don Kişot. Elbette bir mizah romanı değildir ama başından sonuna hicivdir. Trajediyi ironiyle anlatır. Yani dönemi eleştiren bir kurmacadır aslında. 400 yıl önce yazılmasına rağmen hala başyapıt olarak yaşamaya devam etmesinin sebebi de aslında işte budur. Çünkü Cervantes'in ironiyle resmettiği o kendini kahraman zanneden karakterler, kahraman olmadığı halde kendisini etrafa kahraman olarak göstermeye çalışan karakterler, sadece o zaman ait değildir.

“ŞU ANDA TÜRKİYE OLARAK DURUMUMUZ TAM OLARAK DON KİŞOT ROMANI”

İnsanlık tarihi boyunca her yerde her zaman vardır romandaki Don Kişot. Malum hayalci bir insandır. Hayal aleminde yaşayan bir insandır. Habire böyle eski çağlardaki şövalyelik hikayelerini okuya okuya sonunda kendini şovalye olarak görmeye başlar. ‘Ben de şövalyeyim’ der. Eski paslı bir zırh bulur üstüne geçirir, başına da bir şey geçirir falan… Bir de kılıç kuşanır, sütçü beygiri gibi sıska bir atı vardır. Ona biner mazlumları kurtarmak için yollara düşer. Kendine bir de uşak ayarlar. Sancho Panza kurnaz bir köylüdür aslında. Aslında Don Kişot'un şövalye olmadığını gayet iyi bildiği halde sırf şahsi menfaati için ona şovalye gibi davranır. Hatta onun ne kadar kahraman bir şövalye olduğunu filan anlatır. O da eşeğine biner Don Kişot’un peşine takılır yollara düşerler, böyle sanki canavar gibi yel değirmeniyle savaşır, yel değirmenleriyle boğuşurken kendi kendini yaralar. ‘Saçmalama birader, Yapma etme’ filan diye böyle kendisini uyarmaya çalışanlara asla kulak asmaz, gerçekleri kabullenmez. ‘Beni kandıramazsınız’ filan der. Düşman ordusu zannederek böyle koyun sürüsüne saldırır, koyunların sahibi olan köylülerden fena halde dayak yer. Şarap fıçıların dev olarak görür, onlarla savaşır filan… Neticede nihayet hayaller kurduğunu kavrar gerçekleri görür evine döner. Hadisede böyle tatlıya bağlanır. Teşbihte hata olmaz derler, şu anda Türkiye olarak durumumuz tam olarak Don Kişot romanı.

“BİZ DE MÜSLÜMANLIK ADINA HER YERE SAVAŞ AÇIYORUZ. ADIMIZ DİNK KİŞOT”

Neden derseniz bakın şimdi, Asrın liderimiz hafta sonunda Rize'ye gitti. Partisinin İl Başkanlığı toplantısına katıldı. Orada konuşurken durup dururken İsrail'e dalacağımızı filan anlattı. ‘Biz nasıl Karabağ’a girdiysek nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen İsrail'e de yaparız’ dedi. Ona saldırırız, buna saldırırız. 3 günde Suriye'yi alırız, Şam'da namaz kılarız, Bir gece ansızın Yunanistan'a dalarız, Ey ABD, Ey Sisi falan Libya'ya nasıl girdiysek işte Kudüs'e de öyle gireriz falan… Ya tam Don Kişot romanı değil mi Allah aşkına ya? Bakıyoruz sosyal medyaya mehter marşları çalıyor kimisi öyle Kağan Savaş uçağımızda İsrail'i vuruyor, kimisi insansız hava araçlarımızla falan Kudüs'ü ele geçiriyor. Hatta bizim durumumuz Don Kişot'tan ziyade Din Kişot şeklinde. Din Kişot! Müslümanlık adına her yere savaş açıyoruz. Dink Kişot.

“TÜRK ORDUSUNDA GÖREVLİ ARAP BİR SUBAY ‘YAŞASIN İNGİLTERE’ DİYE BAĞIRIYOR”

Halbuki bakın 1917'ye Aralık 1917. İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Allenby otomobilinden indi yürüyerek tören bölüğünü selamlayarak Kudüs'e girdi. Yafa kapısı aslında Kanunu Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştı. General Allenby o Yafa kapısından Kudüs'e girerken Londra'da Westminster Katedrali’nin çanları çalıyordu. Paris'te Katedral’de ayinler düzenleniyordu. Papa İtalya'da tüm dünyaya mesaj gönderiyordu. Türklere yardım eden herhangi bir Hristiyan Devlet olursa derhal aforoz edileceğini falan duyuruyordu. 30.000 evladımızı şehit verdik orada. 30.000! Kudüs'ü kaybetmemize en çok bu Araplar Filistinliler sevinmiş. Arap ahalisi böyle Türkler Kudüs'ten gittiği için, İngilizler geldiği için dua ediyordu. The Daily Telegraph Gazetesi mesela, o gazete adına Kudüs'te bulunan İngiliz gazeteci var hazin örneklerle anlatıyor. Türk ordusunda görevli Arap bir subay Kızılhaç hastanesine getirilmişti, ‘Yaşasın İngiltere’ diye bağırıyordu. Evet böyle yazmıştı İngiliz gazeteci. Osmanlı ordusunda görevli Arap subaylar ‘Yaşasın İngiltere’ diye bağırıyor hatta Araplar böyle kendi kendilerine bir kehanet uydurmuşlardı. O kehanete göre bir peygamber Nil’in suyunu Filistin'e getirdiği zaman Türkler Kudüs'ten sürülecek. Bu palavradan kehanet çerçevesi. İşte bu General Allenby’e ‘Allah Nebi’ diyorlardı yani Türkleri Kudüs'ten çıkaran İngiliz Generale peygamber muamelesi yapıyorlardı. İşte o Allenby Kudüs'e girdi çok kısa bir konuşma yaptı. Dedi ki ‘Halk sevinçle karşıladı yerel halk sevinçle karşıladı. Haçlı Seferleri sona erdi.’

MUSTAFA KEMAL O DÖNEMİ NASIL ANLATTI?

Mustafa Kemal o sırada Filistin'deydi. Şeria nehrinin kıyısında vuruşuyordu. İstanbul’daki arkadaşlarına mektup gönderiyordu o sırada. Dramatik gözlemlerini aktarıyordu bölgeden, ‘Bu topraklar Şayan-ı Merhamet haline gelmiştir’ diyordu, yani acınası hale gelmişti. ‘Vali yok, Kumandan yok, İngiliz propagandası çok. İngiliz Teşkilatı hafiyesi her tarafta faaliyette’ diyordu. ‘Yerel ahali bizim hükümetten tiksiniyor, İngilizlerin yolunu gözlüyorlar’ diyordu. İngiliz tayyareleri her gün bombadan ziyade beyannameler atıyor bunlara. Düşman çok kuvvetli, biz onun karşısında pamuk ipliğiyiz’ diyordu.

“GAZZEDE YAŞANANLAR ASLINDA BUDUR! KAHRAMANLIK DEĞİLDİR DİNK KİŞOTLUK…”

Kudüs'te bugün yaşananlar, Gazze'de falan yaşananlar aslında işte budur. Filistinlilerin bize ihanetinin sonucudur. Bugün orada yaşananlar bizi sırtımızdan hançerleyen Filistinlilerin eseridir. Bu gerçek ortaya konmadan yani bu gerçekle yüzleşmeden, bu gerçeklerin ışığında hareket etmeden Filistinliler işte İsrail'e atıp tutmak Filistinliler için bir kelime bile tarih bilmemek demektir. ‘Ecdat mecdad’ diyenlerin ecdada falan saygısının olmadığının kanıtıdır. Hayatı Ankara penceresinden bakmak yerine dini referanslar uğruna Türkiye'nin ulusal çıkarlarının ateşe atılmasıdır. Kahramanlık değildir Dink Kişotluk…

1621270613dbbdba.jpg

DON KİŞOTLUĞUN ASKERİ BOYUTU: 1967 LİBERTY GEMİSİ

1967 yılıydı Akdeniz'de yine işte böyle sıcak bir yaz günüydü. Arap İsrail savaşı başlamıştı. Birleşmiş Milletler Ateşkes için uğraşıyordu. ABD bir yandan İsrail'e silah veriyordu öbür yandan Arapları böyle komple kaybetmemek için ateşkese destek çıkıyordu. Yani tavşana kaç tazıya tut siyaseti uyguluyordu. Washington’un bu ikili tutumuna İsrail'in canı çok sıkılıyordu, işte tam o sırada Amerikan istihbarat gemisi Liberty ateşkese sadece 24 saat kala Gazze açıklarına geldi. Bugün hani İsrail'in işte yerle bir ettiği savaşın olduğu Gazze'nin açıklarına geldi Liberty. İsrail keşif uçakları sabahla öğlen arasında böyle 8 defa Liberty üstünden turladı, gemi ile pilotlar arasında iki defa irtibat kuruldu. Amerikan gemisi olduğu teyit edildi. Mevsim yaz görüş açık. Amerikan bayrağı apaçık yani belli. Saat 14 öğleden sonra Liberty telsiz frekansları bloke edildi. ‘Ne oluyor’ demeye kalmadı önce iki tane miraj göründü. Daldılar bummm, vurdular. Roketleri böyle sürpriz kroşe gibi suratına yiyen Liberty nereden geldiğini şaşırmıştı. ‘Ne oluyor’ demeye kalmadı üç savaş uçağı daha göründü. Daldılar peş peşe yangın bombaları bıraktılar. Liberty kaptanı böyle belki fark ederler diye cayır cayır yanan gemiye 5 metrelik tören bayrağını çektirdi. Nafile, mirajlar geri geldi gene vurdular. Hava saldırısı 22 dakika sürdü bitti sanılırken bu defa İsrail hücum botları göründü denizin ortasında. Adeta portakal kasası gibi duran Amerikan istihbarat gemisi Liberty torpillediler. Üçü ıskaydı ama ikisi tam isabetti. Gövdede delik açıldı hava saldırısında zaten savunma silahları darmadağın olmuştu. Liberty çaresizdi. Amerikan bahriyeliler botları indirmeye başladılar. İsrail hücum botları alenen savaş suçu olmasına rağmen kurtarma botlarını bile taradı. 1 saat 15 dakika aralıksız ağır ateş altında kaldı Amerikalılar. Cehennemden farksız, neticede böyle kıyıya vuran balina gibi Malta sahiline böyle güç bela kapağı attı Liberty. 34 Amerikalı ölmüştü 171 Amerikalı yaralanmıştı, geminin gövdesinde 82 roket 3000'den fazla mermi izi vardı ve ateşkes ilan edildi.

“İSRAİLLİLER LİBERTY’İ VURUP ‘PARDON’ DEDİ. MISIR GEMİSİ İLE KARIŞTIRDIKLARINI SÖYLEDİLER”

İsrail ‘Pardon’ dedi. ‘Pardon biz onu Mısır gemisi zannetmiştik, karıştırmışız kusura bakmayın’ dedi. Halbuki Liberty ile o İsrailli pilotların karşılıklı konuşup teyitleşmek zaten onu boşver, Al Kuseyri denilen gemi 80 metre, Liberty onun iki katı 152 metre. ‘Yanlışlıkla’ falan demek ikinci el Skoda'yı Porsche ile karıştırmaya benziyor. Tüm bunlara rağmen soruşturma bile açılmadı. ABD Kongresi tarafından ABD tarihinde soruşturması açılmayan ilk ve tek muamma olarak örtüldü.

“DON KİŞOT FİLAN OLURKEN KURBAN OLAYIM HERKESİN AĞZINDAN ÇIKANI KULAĞI DUYSUN”

Doğu Akdeniz'de şu anda ortam tam olarak yine böyle. Söz konusu olan yine Gazze, yine İsrail. Bakın anlattım açık açık İsrail denilen ülke İsrail'i korumak için gerekirse işte böyle ABD hedeflerini bile çatır çatır vurur, örnekleri var. Doğu Akdeniz'de artistlik yapayım filan diye savaş gemisi gezdirirsin. Marmara feribotuna benzemez mazallah geri dönülmez noktalara savruluruz. Don Kişot filan olurken kurban olayım herkesin ağzından çıkanı kulağı duysun. Ders alır insan biraz…

“…BURNUMUZU SOKTUK, …KAYBETTİK”

Irak’a burnumuzu soktuk ya Irak'ın kaybedeni biz olduk. AKP'den önce anca böyle Türk pasaportuyla dolaşabilen Barzani Petrol şeyhi oldu ya. Misak-ı Milli sınırlar içinde Kürdistan kurulmasına sebep olduk. Irak'ta Suriye'ye burnumuzu soktuk ya Suriye'nin kaybedeni biz olduk ya. Hem ne idüğü belirsiz cahil cühela böyle milyonlarca Suriyeli bize girdi hem de sınırımızda PKK'nın Garnizon devlet kurmasına sebep oldu. Kıbrıs'a burnunu soktu AKP zihniyeti iktidara gelir gelmez ya. Kıbrıs'ın kaybedeni biz olduk. Hem o ‘Yes be Annem’ referandumuyla ulusal onurumuz çiğnendi, hem Rumlar Avrupa Birliği'ne girdi hem de Doğu Akdeniz doğal gazına ortak oldular. Ege'ye burnunu soktu AKP zihniyeti. Ege'de de kaybeden biz olduk. Egemenliği bize ait olan adacıklarımıza göz göre göre oturdu Yunanistan ya. Bize vermedikleri f-35'ler Yunanistan'a veriliyor. Ege'de hem deniz hem hava hakimiyetimizi kaybettik, komşularla sıfır sorun dediler ya sıfır komşumuz kaldı ya.

"TURİST VİZESİ BİLE ALAMIYORUZ ARTIK RANDEVU BİLE ALAMIYORUZ"

Ukrayna'daki savaşa burnumuzu soktuk kaybedeni biz olduk, Kırım gitti. ABD Rusya dengesine burnumuzu soktuk kaybedeni biz olduk. Ortağı olduğumuz F-35 projesinden kovulduk ya paramızı bile vermediler. Mısır'a burnumuzu soktuk kaybedeni biz olduk. Rabia yapalım böyle ihvanı destekleyelim filan derken bölgedeki en eski en köklü dostumuzu kaybettik. Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan olduk. Libya'ya burnumuzu soktuk kaybedeni biz olduk. Libya'da on binlerce işçimiz çalışıyordu, milyarlarca dolarlık iş ortaklıklarımız vardı Kaddafi’ye sırtından hançerledi. Libya'daki bütün ticari haklarımızdan olduk. Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan olduk. Avrupa birliği ile ilişkilerimiz bozuldu. Avrupa Birliği üye olmaktan filan zaten artık kimsenin umudu kalmadı da yani turist vizesi bile alamıyoruz artık randevu bile alamıyoruz. Almanya ile ilişkilerimiz bozuldu ya, Fransa ile ilişkilerimiz bozuldu, Hollanda ile ilişkilerimiz bozuldu.

"BU ÜLKELERİN TEK TEK ALDIĞI BU KARARLAR TÜRK HALKINA DUYURULMUYOR"

AKP iktidara geldikten sonra bu saçma sapan dış politikayı böbürlenmek tanıyan ülkelerin sayısında patlama yaşandı. 11 ülke sözde soykırımı tanımıştı AKP'den itibaren şu anda 33 ülke soykırımı tanıyor. ABD’yi bile kaybettik ya Biden yönetimi resmen tanıdı. Sözde soykırım yetmedi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 50 eyaletin tamamı tek tek eyalet eyalet ayrıca tanıdılar. Birleşik Arap Emirlikleri ile güya kardeşiz soykırımı tanıdılar. Portekiz tanıdı, Lüksemburg tanıdı, Brezilya tanıdı, en son Meksika tanıdı ya 33 ülke. İskoçya, Kuzey İrlanda hepsi tanıdı. AKP hükümetine karşı ne pozisyon alabiliyor ne akılcı hamlelerle durdurabiliyor, yokmuş gibi davranıyor. Bu ülkelerin tek tek aldığı bu kararlar Türk halkına duyurulmuyor. Sadece bu işi yapıyorlar, sansürlemeyi biliyorlar.

“DON KİŞOT YEL DEĞİRMENLERİNİ DEV ZANNEDİYORDU, BİZ BU PEMBE İNCİLİ KAFTAN’LA KENDİMİZİ DEV ZANNEDİYORUZ”

Bu nedir aslında biliyor musunuz? Pembe İncili Kaftan zehirlenmesi. Bakın Cerantes Don Kişot'u yazdı ironik bir anlatımla kendini Şövalye zannedenlerle alay etti, Ömer Seyfettin ise maalesef Pembe İncili Kaftan’ı yazdı. Diplomasi adı altında böyle kendimizi dev aynasında görmemize sebep oldu. Don Kişot yel değirmenlerini dev zannediyordu, biz bu Pembe İncili Kaftan’la kendimizi dev zannediyoruz.

Yılmaz ÖZDİL'in bu anlattıklarını dinlemek için tıklayınız...
https://www.youtube.com/watch?v=FgVZEEq9QlI&ab_channel=Y%C4%B1lmaz%C3%96zdil

İlgili Haberler