Yeni bela, ‘Aedes sivrisineği’ çocuklara büyük tehlike

Yeni bela, ‘Aedes sivrisineği’ çocuklara büyük tehlike

Alerji ve Astım Derneği Başkanı Prof. Dr. Akçay, "Aedes sivrisineğinin ana belirtilerini gözlemlediğimizde çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığını görmekteyiz." dedi.

"Aedes" türü sivrisineklerin insanları ısırdıklarında normal sivrisineğe oranla daha büyük yara formunda belirtiler bıraktıkları, alerjik ve immünolojik rahatsızlıklara neden olduklarına ilişkin uyarı yapan uzman doktorlar, vatandaşlardan önlem almalarını istedi. Uzmanlar, İstanbul çevresinde görülmeye başlanan ve bulaştırdığı zika virüsüyle sarıhumma hastalığına neden olan "Aedes" türü sivrisineklere ilişkin açıklamada bulundu.

Prof. Dr. Ahmet Akçay, "Aedes" türü sivrisineklerin Doğu Karadeniz bölgesinde, Artvin''den başlayarak Giresun sınırına kadar yerleşik bir popülasyona ev sahipliği yaptığı ve Batum''dan Kırım Yarımadası''na doğru yayılım gösterdiğini açıkladı.

"Aedes albopictus" türünün Türkiye''nin batısında İstanbul ve Trakya''dan, doğu tarafında ise Doğu Karadeniz bölgesinde Giresun''a kadar yayılım gösterdiğini anlatan Akçay, batı tarafta Kocaeli ve Giresun arasında yayılım gösteren bu vektörün 5-7 yıl içerisinde Orta Anadolu bölgesine kadar yayılım gösterebileceğinin tahmin edildiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Akçay, tek seferde 200''den daha fazla yumurta bırakabilen Aedes sivrisinek türünün, spesifik olarak ağaç kovuklarında, ağaç kök noktalarında oluşan su birikintilerinin içlerinde, atık lastiklerin iç kısımlarında ve longozlarda ürediğine işaret etti.

Yaz aylarında geceleri daha sık görülebilen sivrisinekler için yapılan ilaçlamaların yeterli olmadığını vurgulayan Akçay, "Aedes türü, tipik olarak kapalı yerlerde bekleyen ve gizlenen bir tür olup, en fazla 100 metrelik bir menzilde uçabiliyor. Yumurtalarını bina çevrelerinde yer alan su depolarında, yağmur suyunu muhafaza edebilen araç lastiklerinin içlerinde, dekoratif havuzlarda, boş içecek ve yiyecek kaplarında, çatı katı veya saksı gibi yerlere bırakıyor." bilgisini verdi.

"İLAÇLAMA UZUN VADELİ VE NET BİR ÇÖZÜM YOLU DEĞİL"

Akçay, Aedes cinsi sivrisineklerin, başlıca dış mekanlar olsa da hem iç hem dış alanlarda kan emen, saldırgan bir sivrisinek türü olduğunu açıkladı.

Aedes sivrisinek ısırığının nasıl geçeceği konusunda spesifik bir bilgi bulunmadığını, ancak herhangi bir sivrisinek ısırığı için yapılan uygulamaların aynılarının uygulanabileceğini bildiren Akçay, "Bunların dışında kökten çözüm odağından bakıldığında ilaçlama uzun vadeli ve net bir çözüm yolu değildir. Çok daha farklı çözüm yöntemlerinin birlikte kullanılması bizi esas sonuca götürür. İlk olarak bataklıkların kurutulması gerekir. Biyolojik yöntemlerin oluşması gerekiyor, zira sivrisinek larvalarını yiyen balıklar hala var." dedi.

Prof. Dr. Akçay, bu türe özellikle dere kenarlarına yakın bölgelerde rastlandığına işaret ederek, "Aedes sivrisineğinin ana belirtilerini gözlemlediğimizde çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığı sonucunu görmekteyiz. Sivrisinek ısırığından sonra ısırılan bölgelerin kaşınması sonrası kalan izleri incelediğimizde ise normal sivrisinek izlerine oranla daha derin ve büyük formda olduğu rastladığımız bulgular arasındadır." açıklamasında bulundu.

" BÜYÜK LOKAL REAKSİYONLARIN ÖNLENMESİ İÇİN ANTİALERJİK İLAÇLAR KULLANILABİLİR"

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Doç. Dr. Fatma Merve Tepetam da Aedes türü sivrisineklerin halk sağlığı alanında en iyi tanımlanmış sivrisinek türlerinden biri olduğunu söyledi.

Bu sivrisisinek türünün ısırdığında özellikle tropikal bölgelerde sarı humma hastalığına sebebiyet verdiklerine dikkati çeken Tepetam, "Dişi sinekler, yumurtaları olgunlaşsın diye konakçıdan kan emiyor ve ısırdıklarında konakçıya bulaştırdıkları tükürük bezi sıvısı da alerjik ve immünolojik rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Bu konuda vatandaşlarımız çok dikkatli olmalı." Uyarısı yaptı.

Sivrisinek ısırığında "normal reaksiyon" diye tabir edilen, ısırık yerinde yaklaşık 20 dakikada zirveye ulaşan, kızarıklık ve şişliğin oluştuğunu aktaran Tepetam, kaşıntılı, sert, nohut tanesi kadar şişliklerin 24 ila 36 saat içinde zirve yaptığını ve en geç sonraki 7 ila 10 gün içinde düzeldiklerini hatırlattı.

Doç. Dr. Tepetam, bazı kişilerde sivrisinek tarafından ısırıldıktan sonra 8-10 saat içinde bu ısırıkların kötüleştiğini ve "skeeter sendromu" olarak adlandırılan ve 10 santimetreye uzanan kaşıntılı, ağrılı, kızarık, büyük lokal şişliklerin ortaya çıktığını, bu şişliklerin 3 ila 10 gün içinde düzeldiğinin altını çizdi.

Doç. Dr. Tepetam, sivrisinek ısırıklarında korunmak içinsözlerine şunları ekledi:

"Sivrisinek ısırıklarını önlemek için aktiviteler değiştirilmelidir. Karanlıkta dışarı çıkılmamalı, sulak alanlardan kaçınılmalı. Sivrisineklerin üreme alanlarını azaltmak için ev veya diğer yakın çevredeki su birikintileri ortadan kaldırılmalı. Böcek öldürücü ilaçlar insan derisine doğrudan uygulanmaya uygun değildir. Ancak Permetrin (böcek ilacı) emdirilmiş giysiler ticari olarak temin edilebilir. Çeşitli formülasyonlarda ve konsantrasyonlarda farklı böcek kovucular mevcuttur. Büyük lokal reaksiyonların tedavisinde antihistaminikler ve şiddetli reaksiyonlar için kortizonlu kremler öneriyoruz."

İlgili Haberler