Hükümete yakın Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren bugün kaleme aldığı yazıda İbrahim Uslu’nun yorumunu referans aldı. Uslu “Yürütme Yargı'nın tüm sorumluluğunu üstüne aldı.”demişti.
Taşgetiren de bu sözden hareket ederek bugün yargının tüm sorumluluğunu üstlenmenin sağlıklı olmadığını belirterek hükümete şöyle seslendi:
“Yani halk, erkler ayrılığı vs gibi şeyleri düşünmez, iktidarda olanı her şeyden sorumlu tutar.
Eğer siz de, kendinizi her alanı kuşatan bir konumda görüyorsanız, böyle bir halk algısının birebir muhatabı haline gelirsiniz.
Ergenekon- Balyoz davaları ile bütünleşmek gibi.
Bugün o bütünleşmenin çok da sağlıklı olmadığı anlaşılıyor. Aynı şekilde o dönemde polis operasyonları ile bütünleşmenin de problemli olduğu açık.
Neden?
Çünkü Ergenekon – Balyoz'u yürüten sözümona yargı kadrosu da güdümlüydü, o güdümlü yargıya malzeme hazırlayan Emniyet kadrosu da.
Bugün Yargı'nın tüm sorumluluğunu üstlenmek sağlıklı mı?
Ana muhalefet bir “Adalet sorgulaması” yaptığı için onun oluşturacağı negatif algılamaları göğüslemek adına böyle bir yol benimsenmiş, medya cephesine de bu yönde bir kampanya görevi verilmiş olabilir.
Peki ya Yargı'da çok ciddi sorun varsa.
Ya Emniyet'te çok ciddi sorun varsa.”
…
Doğu Perinçek’in “Yargı altın devrini yaşıyor” sözlerine de değinen Taşgetiren, bu sözleri sorunlu bulduğunu ifade etti ve Kılıçdaroğlu’na da yine destek verdi.. İşte yazısının o kısmı:
“Doğu Perinçek'in “Altın devri”ni yaşadığını iddia ettiği Yargı nasıl bir Yargıdır?
Yargı'da ideolojik farklılaşmalar olduğu gerçeğini mesela HSK seçimleri sırasındaki farklılaşmalar sırasında açık seçik gördük. FETÖ yargısı da zaten böyle bir farklılaşmayı sergiliyordu. FETÖ yargısı ile yaşanan facia, acaba şu andaki Yargı'da ideolojik farklılaşmanın hangi noktada olduğu sorusunu sordurmaz mı bize?
Sadece iş yükünün ortaya çıkardığı problemler ele alınsa ortaya yine de binlerce insanın mağduriyeti çıkar. 50 bin kişi içeri alınmış, ama ortada doğru dürüst iddianame yok. Bazı cezaevlerinde 20 kişilik koğuşlarda elli kişi, vardiya usulü yatıyor.
Gözaltına alınan ya da tutuklanan herkese suçlu olarak baktığımız için, hatta 50 bin belki 100 bin kişiyi şehadetlerden sorumlu gördüğümüz için onlara her türlü kötü ortamı da reva görebiliyoruz. Ama bizim inancımızın kutsadığı “Adalet” bu değil ki. “Velâ teziru vâziratün vizra uhrâ...”
Ya bu işleri siyasi iktidar'ın üzerinden “Doğu Perinçek'in Altın Yargısı” yapıyorsa...
Birimizin çıkıp Perinçek'in kefil olduğu Yargı ile Devletin kefil olduğu Yargı'nın aynı olmadığını söylememiz gerekmiyor muydu?
Kılıçdaroğlu'nu yerden yere vuralım, ona en küçük bir kredi açmayalım, ama “Adalet sorunu”nu önemseyelim. Perinçek'in kefaleti bile bir sorun.”