Washington'a Ankara'dan akın

Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarını dinlerken bugüne kadar yazdıklarımızda ne kadar haklı olduğumuza bir kez daha karar verdim. Gazetelerdeki son manşet, AKP tarafından Rauf Denktaş’a karşı pompalanan ve din gücüyle Kıbrıs’taki bir imamın da desteği ile onun yerine geçirtilen Talat, ağzındaki baklayı çıkardı. Toprak verebilirlermiş. Verin efendim verin, nasıl olsa Ankara’daki patronunuz da iki Kıbrıs büyüklüğündeki toprağı İsrail’e vermek için kavga ediyor.
Kıbrıslı olsam her halde Talat’ın kapısında gösteri yapmak için gece gündüz karargâh kurardım. Aslında bu durum Türkiye’de olduğu gibi onun suçu değil, onu işbaşına getirenlerde. Talat işbaşına getirilerek adı Annan olan ama aslında Washington tarafından hazırlanan plana Kıbrıslıların evet demesi sağlandı. Sonuç ne oldu? Limanlar ve havaalanları açıldı mı? Avrupa Birliği’ne girdiniz mi? Mallarınızı Avrupa pazarlarına sokabiliyor musunuz? Daha soracak çok soru var ama hepsinin cevabı aynı. Hayır, hayır ve hayır
Bu hafta Washington’da bir önemli toplantı var. Bu yazıyı bu toplantıya katılmak için Washington’a gelen konuklara Büyükelçilikte verilen bir resepsiyon sonrası yazıyorum. Gerçeği söylemek gerekirse, Türkiye güçlüyken önemli olan bu toplantı. Türk Amerikan Konseyi (ATC) Toplantısı, nedenlerini açıklayacağım. Bu toplantılarda Türkiye’ye verilen önemi biz, daima toplantıya katılan Amerikalı yetkililerin düzeyi ile ölçeriz. Ayrıca eskiden iş dünyasının, Koçları, Sabancıları falan bu toplantılara gelirdi. Bu kez onları göremedik. Ayrıca katılım da sanki daha da tenhalaşmış gibi geldi. Göreceğiz.
Genelde Amerikan savunma sanayii temsilcilerinin bir tür pazarlama alanı olan bu yıllık toplantılara geçmişte Amerikalı Bakanlar ve hatta Başkan Yardımcıları katılmıştı. Ancak bu yılki toplantılara, Türkiye’den üç bakan gelmesine rağmen ABD’den bakan düzeyinde katılım yok. Bu toplantılara Türkiye’den Dışişleri, Savunma ve Ulaştırma Bakanları katılıyor.
Genelde bu toplantılar en pahalı kalem olan askeri malzemelerin pazarlanması olduğu için Türkiye’den askeri yetkili katılımı da yüksek olurdu. Bugüne kadar bu toplantılara TSK Genelkurmay İkinci Başkanı ile katılırdı. Bu yıl ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Muller’in davetlisi olarak Washington’a gelecek olan Genelkurmay Başkanı Başbuğ da iştirak edecek. Bu yılki pazarlamanın kaynağını ise çıkarabildiğimiz kadarı ile helikopter ihalesinin oluşturması bekleniyor. Bir de Başbuğ’un Musevilere ait olduğu bilinen Washington Enstitüsünde bir konuşma yapacağı söyleniyor. Bana bu toplantı da ilginç geldi.
Washington yakınlarında Maryland eyaletinin Virginia eyaleti ile sınırı olan Potomac nehri kıyısında yapılan yeni yerleşim yeri National Harbor’da (Milli liman) Gaylord Convention Merkezindeki toplantıların bir özelliği de bu kez seminerlere herkesin katılmak zorunda olması. Zira otel şehre uzak. Aslında bir ilgi çeken nokta da bu otelin yapılış amacının Maryland eyaletinde açılması beklenen kumarhaneler merkezi olması. Şu tarihlerde Maryland eyalet meclisinden bu yasanın çıkıp otelin kumarhaneye dönmesi bekleniyor. Bu toplantıda dikkatimizi çeken konuları gelecek yazımda yazacağım.
Bu arada Ankara’daki bazı AKP’li liderlerin kankası olan Yunanlı gazeteci Lambros Papatoniou öldü. Bu adamın Türkiye için önemi, sürekli Beyaz Saray ve ABD Dışişleri Bakanlığında Kıbrıs, Ege ve kıta sahanlığı sorularını Türkiye aleyhine formüle ederek sormasıydı. Lambros Türk askerlerini sevmezdi. Generaller onun için bir başka düşmandı. Zaten gazeteciliğe da Kıbrıs Barış Harekâtının ardından başlamıştı.
Kendisini yıllardır tanıdığım Lambros, Ankara’dan tanınmış AKP’lilerden aldığı emailleri gösterirdi bize, yanımızda basın toplantılarında otururken. Bu sorular kendi yandaş gazetecilerine bile sorduramayacakları sorulardı. Genelde de Türk askerinin aleyhindeki sorulardı. Ben şahsen bu emaillerden ikisini gördüm ve okudum. Zaten bu durumu doğrulayan bu liderlerin Washington ziyaretinde yan yana ve neredeyse iki sevgili gibi el ele oturuşları hiç mi hiç aklımdan çıkmıyor, görüntü gözümün önünden gitmiyor.
İşin bir ilginç yanı ise Lambros’un Yunan istihbaratına çalışıyor olduğu yolundaki söylentilerdi. Doğruluğunu bilemem ama Papandreau yönetimini sevmediğini de biliyorum. Ne zaman bir Türk yetkili gelse bizleri arar Türk yetkilinin programını öğrenmeye çalışırdı. Biz de onun bir istihbaratçı olmasından kuşkulandığımız için elimizden geldiği kadar programı saklardık. İşin ilginç tarafı ise bizim sakladığımız programdan daha ayrıntılısını birkaç gün sonra elinde görmemiz olurdu.
Neyse toprağı bol olsun, 63 yaşında beynindeki bir tümör nedeniyle öldü. Yazık oldu AKP’li kankaları için, bir kaynaklarını, dostlarını kaybettiler başları sağ olsun.

Yazarın Diğer Yazıları