Nimet Nevzad Hanım (Nimet Seferoğlu) ( d. 2 Mart 1902, İstanbul - ö. 23 Haziran 1992, İstanbul). VI. Mehmet Vahdeddin''in 5. ve son eşidir. Vahdeddin''in padişahlığı sırasında 1 Kasım 1921''de Yıldız Sarayı''nda evlenmiştir.
Nevzad Hanım aslen Türk olup Bartınlı Bahçıvan Şaban Efendi''nin kızıdır.
Babasının erken ölümünden sonra Sultan V. Mehmet Reşad Sarayında büyümüştür. Sultan Reşad''ın ölümünden sonra Sultan Vahdettin''in sarayına girerek Padişah''la tanışmış daha sonra son eşi olmuştur. Sultan Vahdettin''den çocuğu olmamıştır.
1924 senesinde kocasının yanına San Remo''ya sürgüne gitmiştir. Vahdettin''in ölümünden sonra Türkiye''ye geri dönerek 1927 senesinde ikinci evliliğini yapmıştır.
Bir kızı ve bir oğlu olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olunca Nimet Seferoğlu adını almıştır.
1901 doğumlu ve Vahdettin ile evlendiğinde sadece 21 yaşındadır. Nevzad Nimet, bir sene kadar sarayda durmuştur. 1922 yılında Vahdettin’in ardından ülkeyi terk ederek kocasının talebi üzerine yanına gitmiştir. Nevzad Hanım, Osmanlı İmparatorluğunun son gelini olarak tarihe geçmiştir.
NİMET NEVZAT HANIM''IN ATATÜRK AÇIKLAMASI
Birgün Nimet Nevzat Hanım ile iletişime geçen dönemin kadınlarından biri Hanım’a şu soruyu sormuş:
-Nimet Hanım Allah aşkına, Allasen söyle! Atatürk’e kızgın mısınız? Sizi saraydan sürdü, memleketten çıkardı. Eski günleri, sarayı arıyor musunuz?
Dinleme cihazı, kayıt aleti, jandarma, kolluk kuvveti gibi şeylerin bulunmadığı, yani Nimet Hanım’ın rahatça konuşabildiği ailevi bir ortamda dudaklarından dökülen sözler şunlardır:
-Hayır. Eski günleri hiç aramıyorum. Vahdettin Efendi hatalıydı. Sağ olsun Atatürk bizi kurtardı.
NİMET NEVZAT HANIM HAYATININ SON GÜNLERİNİ ANLATIRKEN ŞU İFADELERİ KULLANMIŞTIR:
"Penceremden bakıyorum. Mavi deniz, palmiyeler, bahçeler, birbirinden güzel köşkler, ufukta kotralar. San Remo’nun bu manzarası cenneti andırıyor; fakat ben kendim cennette değilim. Bu manzarayı cehennemin bir köşesinden görüyorum. Kendime mahsus bir cehennem. Bulunduğum katın bir odasında bir tabut var. Günlerden beri burada duruyor. Bu tabutta Osmanlı hanedanının son hükümdarı sultan altıncı Mehmet han yatıyor. Mehmet vahdettin benim kocam. Talihin hayat yoldaşı diye karşıma çıkardığı insan. Ölümüne acıyor muyum? Bilmem. Ortada birden bire kırılmış itiyatların boşluğu var. Bu boşluğu etrafımda duyuyorum; fakat bu ölüye karşı bendeki asıl kuvvetli his, acımaktan ziyade gıpta etmek. Ne mutlu ona, diyorum. Ölüm gibi bir nimete kavuştu. Bazen içimden geliyor. Talihe yardım etsem, bu nimeti kendi elimle arasam. Ben dindar bir kadınım. Bütün benliğim böyle bir duyguya karşı isyan ediyor. Bu vücut bana emanet bir şey. El kaldırmaya ne hakkım var. Tüylerim ürpererek düşünüyorum. İki saat sonra gece olacak. Her tarafı karanlık basacak. Faturalar ödenmediği için elektrik, su ve hava gazı yok, hepsi kesik. Bütün bir gece karanlık geçecek. Günden güne etrafa bir kat daha yayılan ölüm kokusunu daha korkunç bir suretle duyacağım."