DHA’nın haberine göre; Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, insan vücudundaki tüm organlar gibi karaciğerin de çok önemli görevlere ve işlevlere sahip yaşamsal bir organ olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Toplumsal beslenme şeklimiz, kilo probleminin ve bununla bağlantılı olarak diyabetin (şeker hastalığı) giderek yaygınlaşması, kilo alma yaşının genç ve çocuk yaşlara kadar inmesi, hareketsizlik ve egzersizin yaşamımızın tam olarak bir parçası haline gelememesi karaciğer yağlanmasına zemin hazırlamaktadır”
Karaciğerin yağ sentezi yaptığını, yağ depoladığını, yağları metabolize ettiğini (yağ asitleri ve kolesterol dâhil), karbonhidrat depoladığını (glikojen) ve açlıkta glukozun kaynağı olduğunu ifade ederek Op. Dr. Alur, şu şekilde devam etti:
“Karaciğer vücutta açığa çıkan zararlı maddeleri elimine eder, uzaklaştırır. Eliminasyon iki türlü olur; ya parçalar (metabolize eder) ya da safraya salgılar. Karaciğer, karbonhidrat metabolizmasının düzenlenmesinde çok önemli görevlere sahiptir. Kan glukoz seviyesinin belirli seviyeler arasında tutulması başlıca görevlerinden birisidir. Karaciğer plazma lipitlerinin (kolesterol, trigliserit ve fosfolipidler vb.) metabolizmasında önemli rol oynar. Pek çok önemli proteinin sentezinde ve metabolizmasında da görev alır. Taşıma ve bağlanma proteinleri olan albümin, transferrin, seruloplazmin, haptoglobulin vb. proteinlerin sentezi karaciğer tarafından yapılır. Bazı proteaz inhibitörlerini (antitrombin III, alfa 1-antitripsin vb.) ve hemostaz (kan pıhtılaşmasını düzenleyen) proteinlerinin (protrombin, fibrinojen gibi moleküller vb.) sentezi de karaciğer tarafından yapılmaktadır”
HER 3 KİŞİDEN 1’İNDE KARACİĞER YAĞLANMASI MEVCUT
Op. Dr. Alur, klinik araştırmalarda alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın toplumdaki görülme sıklığının yüzde 30 civarında olduğunu vurgulayarak şu bilgileri açıkladı:
“Bu çok ciddi bir orandır. Yaklaşık nüfusun 3’te 1’inde bir şekilde (hafif-orta veya ileri derecede) karaciğer yağlanması bulunmaktadır. Bu hastalık obez hastalarda, diyabetiklerde, kan yağları yüksek olan dislipidemik bireylerde veya metabolik sendrom olarak çoğunlukla bulunmaktadır. Yani bu cümleyi tersten okursak, NAFLD (alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanma) tanısı bir alan hastada obezite, diyabet, dislipidemi (kanda kolesterol veya trigliserit yüksekliği), metabolik sendrom gibi bozukluklardan biri veya birkaçı bir arada bulunur. Aynı zamanda bu hastalarda (NAFLD) artmış kardiyovasküler hastalık riski (hipertansiyon, kalp krizi, felç-inme, periferik arter hastalığı, şah damarı (karotis) hastalığı, ölüm) artmaktadır. Yine yapılan araştırmalarda obezitesi veya diyabeti olmayan bireylerde NAFLD’ın insülin direnci ile ilişkili olduğu ve ileride gelişecek diyabet hastalığı veya metabolik sendromun erken habercisi olduğu bulunmuştur.”
İKİ TİPİ DE TEHLİKELİ
Karaciğerin iki tip yağlanmaya maruz kaldığına dikkat çeken Op. Dr. Alur şunları söyledi:
“Birincisi, alkol tüketimine bağlı olan yağlanma. İkincisi ise alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmadır (NAFLD, Non-Alcoholic Fatty Liver Disease). Her iki tip de tehlikelidir. Ancak alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanma (NAFLD), toplumda daha yaygın olması ve genellikle geç fark edilmesi (tanı konması) açısından ciddi sonuçları olan bir hastalıktır. Bu hastalığı önümüzdeki yıllarda daha sık duyacağımıza ve daha fazla karşılaşacağımıza şüphe yoktur”
AŞIRI YAĞLI BESLENME NEDEN OLABİLİR
Karaciğer yağlanmasının ne olduğunu anlatan Op. Dr. Alur şu sözleri söyledi:
“Eğer karaciğerimiz enfeksiyon, kanser veya başka nedenlerle işlevini yapamaz hale gelirse veya kapasitesini aşacak şekilde yağlı beslenilirse, başta yağ ve karbonhidrat metabolizmasında ciddi sorunlar çıkar. Bu sorunlar çözüme kavuşturulamazsa karaciğer yetersizliği başlar, bu da tedavisi zor bir durum demektir. Karaciğerde karbonhidrat ve yağ metabolizmasındaki dengenin bozulmasıyla yağlar karaciğerde depolanmaya ve uzaklaştırılamamaya başlar. İşte bu tabloya karaciğer yağlanması denir”
HAREKETLİ BİR YAŞAM TARZI TERCİH EDİLMELİ
Alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın nedenlerine de değinen Op. Dr. Alur şu ifadeleri kullandı:
“Toplumsal beslenme şeklimiz, kilo probleminin ve bununla bağlantılı olarak diyabetin (şeker hastalığı) giderek yaygınlaşması, kilo alma yaşının genç ve çocuk yaşlara kadar inmesi, hareketsizlik ve egzersizin yaşamımızın tam olarak bir parçası haline gelememesi karaciğer yağlanması hastalığına zemin hazırlamaktadır. Fast-food kültürünün hızla çoğalması, gençler ve çocuklar arasında yağlı beslenme alışkanlıklarının artması gibi daha da sayabileceğimiz birçok nedenden dolayı alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanma ileride rahatsız edici boyutlara gelecek ve birçok kişinin hayatını olumsuz etkileyecektir”
ERKEN TEŞHİS VE TEDAVİ ÖNEMLİ
Alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın kalp ve damar sağlığını ve sindirim sistemi sağlığını ciddi derecede olumsuz etkilediğini işaret eden Op. Dr. Alur şu sözleri kullandı:
“Zamanında önlem alınmalı ve tedavi edilmelidir. Erken fark edilen NAFLD’ın tedavisi ve geriye döndürülmesi mümkündür. Yaşam tarzı değişiklikleri oldukça önemlidir. Kilo verme, ideal vücut kitle indeksine ulaşma, egzersiz-yararlı spor aktiviteleri yapma, kan şekerinin düzenlenmesi, doğal beslenme, vücudun ihtiyacı kadar E vitamini alma, pioglitazon ilacını kullanma (tip 2 diyabetik hastalarda yüksek kan şekerini düşüren ilaç), kolesterol ve trigliserit düşürücü ilaçlar kullanma gibi önlemlerle NAFLD geri döndürülebilir. En ideal olan ise bu hastalık gelişmeden yani karaciğerimiz yağlanmadan bu alışkanlıkları kazanmak (kilo verme, ideal vücut kitle indeksine ulaşma, egzersiz-yararlı spor aktiviteleri yapma, kan şekerinin düzenlenmesi, doğal beslenme) ve değerli organımız karaciğerimizi korumaktır”
HİPERTANSİYON HASTALARI DİKKAT ETMELİ
ABD’de yapılan bir araştırmada yaklaşık 90 milyon NAFLD hastası tespit edildiğini ifade eden Op. Dr. Alur, şunları söyledi:
“Bu hastalardan 29 milyonunda portal hipertansiyon (karaciğer kan taşıyan toplardamarda yüksek tansiyon), karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri geliştiği bulunmuştur. Bir diğer deyişle NAFLD hastalarının yaklaşık 3’te 1’inde karaciğer sirozu, portal hipertansiyon, karaciğer kanseri ve ileri evre karaciğer yetmezliği gelişiyor. Diğer 3’te 2’sinde de diyabet, obezite, metabolik sendrom, kardiyovasküler hastalık riski (damar sertliği, hipertansiyon, miyokard enfarktüsü-kalp krizi), şah damarı hastalığı, felç, ve sonuç olarak ölüm gerçekleşir. Çoğu araştırmadan elde edilen verilere göre, NAFLD’ın metabolik sendromun erken bir göstergesi olduğu bulunmuştur.”