Usuldür.. Dinleteni de dinlerler!..
Türkiye "tele kulak skandalları" ile çalkalanıyor.
En son yaşanan iki olaydan biri, Ergenekon savcısına Ergenekoncu muamelesi yapılması!..
Yani, dinletenin dinlenmesi..
Herkes şok oldu ama, geçmiş gazeteleri okuyup da unutmayanlar bilir, usuldür, "dinleteni ya da dinleyeni de dinlemek!"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in dinlendiği ortaya çıktı. Hem iş ve ev telefonları, hem de sokaktaki her adımının görüntüye alındığı deşifre oldu.
Ergenekon savcıları da bu başsavcılığa bağlı çalışıyor. A. Cengiz Engin'i Ergenekon savcılarının mı, yoksa başka savcıların mı; ya da Adalet Bakanlığı müfettişlerinin mi dinlettiği tartışılıyor...
Bakanlık üzerine alınmıyor, "biz dinletmedik" diyor. Doğru da olsa, artık o kadar güven yitirdiler ki, kimse inanmıyor..
"Ergenekon" denen ve Türkiye'dekilerin inisiyatifinden çıkmış bu olayın, çok daha büyük bir "hesaplaşmanın" ürünü olduğuna yemin edenlerin sayısı artıyor.
Türkiye çok büyük bir darbe süreci yaşıyor..
Adaletin bu mu Adalet Partisi?
Adı "Adalet" ve "Kalkınma" Partisi!..
Oysa 7 yıldır Türkiye'de ne "adalet" kaldı, ne de "kalkınma" söz konusu!..
Seçim Kanunu'nun adaletsizliği sonucu haksız elde edilen ezici milletvekilliği çoğunluğu ile tek başına Türkiye'yi yönetiyor..
Diğerinin adı "Adalet" Bakanlığı..
Adalet çiğneniyor, telefon dinlemeleri Yargıtay'a kadar uzanıyor, bakanlık seyrediyor...
Yargıtay'ın dinlenmesi için yazı yazılmış, işlem başlamış, ama güya santralin özelliği nedeniyle dinleyememişler!..
Bu ise, yoğun ve azimli uğraşlar sonucu ortaya çıkıyor.
Bunu kim itiraf ediyor? Kısa adı TİB olan Telekomünikasyon İletişim Başkanı.
Bu açıklamanın ne kadar doğru olduğu ise, önümüzdeki günlerde yapılacak yeni bir yasal araştırma sonucu ortaya çıkacak..
Bu durum karşısında "Adalet"(!) Bakanlığı seyrediyor!..
Bilmiyor ki, adaletin olmadığı yerde kaos olur ve bu kaostan kendileri medet umuyorsa çok yanılırlar.
Bu kaostan her türlü yasa dışı ve demokrasi dışı iç ve özellikle dış unsurlar yararlanır ve bu bulandırdıkları bu suda pek çok şeyi avlarlar...
Yada taşı
Cuma geceki Ceviz Kabuğu'nda terör açılımlarına inat "Türk açılımını", Türk Mitolojisi'ni işledik.
Orada gündeme geldi.
Eski Türkler'de "yada taşı" varmış.
Bu büyülü taş, bereket ve verim elde etmenin yanı sıra; düşmanların üzerine yağmur yağdırmak ve fırtına çıkarmak için de kullanılıyormuş. Göktürkler ve ataları bu taşı kullanmışlar.
Türk Mitolojisi'nde anlatılan bu taş, sadece Türkler'e özgü imiş.
Bunları duyunca, dedim ki, "Tam da şu anda Türkler'in ihtiyacı olduğu taş" dedim.
Artık, medet umacağımız bir yer kalmadığı için gerçekten çok ihtiyacımız var, değil mi?..
İngiliz Vodafone!..
Türkiye'de faaliyet gösteren İngiliz Vodafone cep telefonu şirketi var. Eski Telsim şirketi.
Şimdi bazı abonelerine mesaj gönderiyor: "Vergi numaranız güncel olmadığı için hattınız yasa gereği aramalara kısıtlanmıştır!"
Yani, önceden hiçbir duyuru ve uyarı yapmadan telefonunuzu kapatıyorlar.
Arayıp sorunca, bilmem ne sayılı kanundan söz ediyorlar. Yeni çıkan bir kanun değil bu. Ama nedense, tekel olduklarına inanıyorlar ya, müşteriye saygı maygı gözetmeden her şeyi yapacak gücü kendilerinde buluyorlar.
Türkiye için...
Bir bulut ne zamandır üstümüzde
Yurt genişliğinde bir bulut kurşun ağırlığında
Nilüferler sularımızda açar mevsimsiz
Dolanır ayaklarımıza, boğum boğum.
Yapraklarında iri leş sinekleri uçuşa hazır,
Göz göz oyulmuş gözlerimiz, biz körüz
Göz çukurlarımızda radarlar fırıl fırıl döner,
Körüz, el yordamıyla yaşıyoruz bu yüzden
Yeni körler peydahlarız uyur uyanır
Ayak altında ezile dursun, karınca sürüleri
Ezenlerle bir olmuş yaşıyoruz, ne güzel
Çizme onlardan, içindeki ayak bizden, ne iyi
Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan,
Körüz, göz bebeklerimize mil çekilmiş, mil
Acımasız bir namlu şakağımızda, soğuk,
Tetikte kendi parmağımız, yabancının değil.
(Rıfat Ilgaz'ın "Körüz biz!" şiirinden)