Röportaj: Mayis Alizade
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı(bence Ak Parti hükûmetlerinin kültür alanına en çok ve en derinden ilgi göstermiş üyesi) Ertuğrul Günay, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Cağaloğlu’ndaki lokalinde gazetecilerle kahvaltıda biraraya gelmişti. Arkeolojik kazılara verdiği verdiği önemle adından sık sık söz ettiren Ertuğrul Günay yeni turizm yatırımlarını anlatırken şu soruyu sormuştum:
-Neden hayattaki bir Türk ressamının tablosunu yüksek fiyata alıp dünyaya Türkiye’de de yaşayan ressamların eserlerinin pahalı fiyata satıldığını göstermiyorsunuz?
Günay: Bunu benim de istememe rağmen bakanlık olarak pahalı resim almaya paramız yoktur.
-O zaman hiç değilse beş yıldızlı otellerin duvarlarına reprodüksiyonlar değil orijinal tablolar asılsın. California’daki bir restorana müşteriler aynı zamanda Salvador Dali’nin dört tablosunu görmek için gidiyor.
Günay: Bakanlığımızın o konuda da yapacağı bir şey yoktur. Otellere talimat veremiyoruz.
-TÜRSAB böyle bir karar alsın. İşte Başaran Ulusoy burada.
Günay: Yaparlarsa çok seviniriz.
Topkapı müzesi yakınlarında çay molası verildiğinde de Türkiye’nin en çok takdir ettiğim siyasetçilerinden ve fikir insanlarından biri Sayın Ertuğrul Günay ile “Hayattaki bir Türk ressamının tablosunun pahalı fiyata satılıp-alınması” konusunu müzakere etmiştik.
Ve üzerinden 1 ay geçmişken haber kurumların sanat-kültür bölümlerini Türkiye’nin dünya çapında en çok tanınan modern sanatçılarından biri Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni tablosu 2 milyon 250 bin TL’le satılmıştı. Alıcının Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker olması şahsım için iki misli sevindiriciydi. Çünkü yaşayan bir Türk ressamının tablosuna bu ülkenin muhafazakar kesimine mensup bir ailenin evladının yine bu ülkede sanat eserlerine verilen değeri hesaba kattığımızda verdiği astronomik miktardaki para burjuvazi kültürünün toplumun daha geniş kesimi arasında yaygınlaştığına işaret ediyordu. Fazla değil 14 sene önce -2006 yılında- Sothbey’s, Gustav Klimt’in tablosunu 135 milyon dolara satmış ve dünya ölçeğinde ne kadar ses getirse bile bu satış Batı için belirli ölçüde normal sayılıyordu. Ancak iş Türkiye’ye gelince belki 1,5 milyon dolar, 135 milyon dolara eş değerde tutulabilecek gibi bir durum olarak da görülebilirdi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile aramızda geçen konuşmadan kısa süre sonra yaşayan bir Türk ressamının tablosunun 1,5 milyon dolara satılmasının heyecanı içinde sanatçı Burhan Doğançay’ı aramaya koyulurken nihayet, Mavi Senfoni’nin, Lütfi Kırdar Kongre Sarayı’nda yapılacak sanat fuarında sergileneceğini öğrendim ve...
Fuar salonunun kapıları açılır açılmaz Mavi Senfoni’nin sergilendiği bölüme koştum. Fotosunu çektikten sonra soyut sanatın bu derinden daha derin örneğini, düzeyimin yettiği yere kadar inceledim. Saat 12 gibi Burhan Doğançay salona gelerek diğer eserlerinin sergilendiği bölüme geçti. 1990 yılında daha SSCB dağılmamışken Lenignrad’daki Avrora Sanat Yayınları, Burhan Bey’in sert ciltli iri hacimli kitabını çıkarmış fakat kitabın kapağına sanatçının soyismini “Doğansay” olarak yazmıştı. Soru sormak için yaptığım her hamlenin başarısızılıkla sonuçlanmasına rağmen moralimi asla bozmadan bekliyor ve o arada ünlü sanatçıların, gazetecilerin, eleştirmenlerin Doğançay ile konuşmalarını dinleme fırsatından da yararlanıyordum. Hıncal Ağabey(Uluç) ile de bir süre konuşmuşlardı. Ayrıldığında:
“Ağabey, röportaj için bana da zaman ayırmasını kendisine söyler misiniz?”
diye ricada bulunduğumda Hıncal abi geri dönüp “Arkadaşıma röportaj için zaman ayırmayı unutma” deyiverdi.
İlk sorum “Biz 1 milyon dolar temenni ederken ilk kez yaşayan bir Türk ressamın tablosu 1.5 milyon dolara alıcı buldu. Bir sanatçı için nasıl bir duygu?” olmuştu.
“Benden daha ziyade Türkiye için önemli bir olaydır. Sayın Murat Ülker’e eserime verdiği yüksek değerden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu olay dünyada Türkiye’nin imajı için çok önemlidir. Dünyanın 12 ülkesinin müzeleri benim yapıtlarımı almıştır, bunu memnuniyetle karşılıyorum. Ancak Mavi Senfoni’ye Türkiye’de bu değerin verilmesinin tarihî bir olay olarak değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Şimdiye kadar 115 ülkede bulundum, incelemeler yaptım. Afrika kıtasının sanatından çok etkilendim. Tren gidiyordu ve Türkiye bu treni kaçırmak üzereyken son vagona binmeyi becerdi. Bu durum yurt içinde sanat eserlerinin fiyatlarını olumlu anlamda etkileyeceği gibi yurt dışında da “Türkiye’de güzel sanatlar” kavramının anlamına değer katacaktır. Mavi Senfoni’yi baş yapıtım olarak gördüğüm için bu eserimin Türkiye’deki bir koleksiyona girmesi sanatçı olarak beni çok mutlu etmiştir.”
Mavi Senfoni tablosunun 1,5 milyon dolara satılması, Burhan Doğançay tamamen hakkıydı, Türkiye’nin özellikle Batı’da bu veya diğer ölçüde tanınan sanatçılarına ilgiyi de artırdı ve üzerinden sadece 6 ay geçtikten sonra Erol Akyavaş’ın “En el Hak” tablosu (İstanbul Modern’in koleksiyonundadır) döviz bazında 1,5 milyon dolara satıldı.
Doğançay’ın koleksiyoncularını ise 1,5 milyon dolarlık satış fevkalade memnun etti. Çünkü onların ellerindeki tabloların değeri de belki hayal edemeyecekleri düzeyde değer kazandı.
Burhan Doğançay ile son röportajımı Mayıs 2012’de İstanbul Modern’de “Kent duvarlarının ellinci yılı” isimli retrospektif sergisinde gerçekleştirmiştim.
Sanata bakışı, entellektüel düzeyi ve seksen küsür yaşına rağmen çalışkanlığıyla hayranlık doğuran bu dünyaca ünlü sanatçıyı sadece 8 ay sonra kaybedeceğimizi nereden bilebilirdim ki?
Zerre kuşku duysaydım daha çok konuşturmak için her gün peşinden koşmaz mıydım?
Türk sanat galericiliğinin duayeni Sayın Yahşi Baraz ile biraraya geldiğimizde saygıyla andığımız sanatçılardan biri mutlaka Burhan Doğançay oluyor.
Bu kısa yazıyı da anısına saygıyla bitirirken Yahşi Baraz’ın başarılarının devamını diliyorum.