Türk rönesansının emekçisi, Bozkurt Güvenç
Geçen hafta bilim dünyamızdan iki önemli yıldız kaydı.
Biri antropolog, tarihçi ve mimar Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, diğeri ise astronom Prof. Dr. Berahitdin Albayrak idi.
Prof. Güvenç, bizim Ceviz Kabuğu programımıza katılan ve bilgilerinden çok yararlandığımız bir bilim insanı idi. Ankara'daki hızlı tren (YHT) kazasında vefat eden Prof. Albayrak'la ise 2006 yılında, Popüler Bilim dergimizin bilim ödülleri töreninde ödül verirken tanışmıştık (O tarihte doçent idi). Sonra dost ve arkadaş olmuştuk. Her iki hocamızla da hemşeri idik.
Bu yazıda, Prof. Bozkurt Güvenç'i biraz anlatmak istiyorum (Berahitdin hocamızı da başka bir yazıya bırakıyorum).
Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, yıllar önce Ceviz Kabuğu'nda kendisini, bir kültür devrimi olarak gördüğü "Cumhuriyetimizin koruyucusu" ve "gecikmiş Türk rönesansının emekçisi" olarak tanımlamıştı.
Çok başarılı özgeçmişini anlatsak buraya sığmaz. O nedenle, bugüne de ışık tutan özel açıklamalarından kısa başlıklar paylaşıyorum (Geniş bilgileri Tarih Türklerde Başlar kitabımda bulabilirsiniz):
YENİ BİR -TÜRK- TARİH TEZİ
Tarih, bir anlamda geçmişten seçtiğimiz belgelerin bir yorumudur; ideolojiden tamamen masun olamaz, bağımsız olamaz. Yani, çalışılır objektif olması için, ama öyle bir tarih de henüz yazılamamıştır ve bu anlamda tarih tehlikeli de bir bilim sayılabilir. Çünkü, eğer geçmişte olanları kötü kullanırsanız bazı çöküntülere, kötülüklere sebep olabilirsiniz.
Türkler tarihlerini bilmiyorlar, öğrenmeleri gerekir, tarihimizi biz Batı'dan aldık ve Batı'nın önyargılı tarihlerinden aldık. Onun için, kendi tarihimizi kendimizin araştırması gerekir, tarihimizle barışmadığımız sürece bu kimlik sorunlarının altından kalkamayız, diyorum.
"BATILI TARİHÇİ ÖNYARGILIDIR"
Kitabımda bir Türk Tarih Tezi de var. Yani, oradaki boşluğa değiniyorum ve Avrupalılara diyorum ki, "Sizin görüşleriniz önyargılıdır. Eğer bilim yapacaksanız, saygın bir bilim yapacaksanız önce bu önyargıları bir tarafa bırakın, ondan sonra konuşalım" diyorum.
UYGARLIK (MEDENİYET) TANIMI
Medeniyet, birkaç kültürü içine alan ve yerleşmeden sonra yazıya geçmiş, yazılı belgeler bırakan, toplu hayata yönelik bir kültür biçimidir. Meselâ bir Hıristiyan Medeniyetinden söz edilir, bir İslâm Medeniyetinden söz edilir, bir Mısır Medeniyetinden söz edilir, ama her kültür için medeniyet denmiyor. Bu, benim yaptığım bir sınıflama değil, bu kültür tarihçilerinin veya kaynaklara bakılırsa kullandıkları bir ayrımdır.
BATI'NIN TÜRKLERLE İLGİLİ ASIL AFFEDEMEDİĞİ ŞEY
Batı'nın Türklerle ilgili ve asıl affedemediği husus şudur: Batı, 200-300 yıldan beri dünya tarihini yapmaktadır ve hep kazanmıştır, dünyayla olan çatışmalarında. Birinci Dünya Savaşı'nı da kazanmıştır ve Osmanlıyı da yıkmıştır, parçalamıştır. Fakat, tam "Osmanlı mirasını gömüyorum ve Türkleri de geldikleri yere gönderiyorum" derken yaptıkları bir savaşta yenilmişledir ve bu yenilgiyi de içlerine sindirememişlerdir.
TÜRK TARİHİ'Nİ YABANCI KAYNAKTAN ÖĞRENMEK!
İlk defa olarak Osmanlı'da Süleyman Paşa bir "Tarihi Kadim"le Osmanlı Tarihi'ni o dünya tarihi içerisine koymaya çalışmıştır. Bu da Batı'dan aldığı ilhamla olmuştur, yani Osmanlı'da bir dünya tarihi yazılmamıştır.
Cumhuriyet'in de yönelimi, oryantasyonu Batı'ydı, yani Batı kaynaklarına yönelik olarak bu tarihler yazılmıştır. Ama bunun yanında Doğu kaynakları, İslâm kaynakları da vardır. Meselâ size şunu söyleyeyim: Benim kitabımın arkasında bir Türk dünyası haritası vardır. Buraya bakarsanız, bir Türkçe değil de, belki 40'tan çok daha fazla Türkçeden bahsetmektedir Kaşgarlı Mahmut; bunun da nerelerde bulunduğunu göstermektedir, Asya'nın her tarafına dağılmış olan. Yani, yalnız Batı kaynağı dersek işi biraz basitleştirmiş oluruz, o kadar da basit değil.
"TARİH YAPMIŞ AMA YAZMAMIŞIZ"
Tarih yapmışız, ama yazmamışız. Bugün yaşayan kuşaklar olarak da kendi soyumuzun birkaç kuşak öncesini bilmiyoruz. Bu doğrudur, çünkü yazılı kayıtlar yoktur, bu kayıtlara da başvurmadan daha fazlası bilinemez. Bu doğru bir tespittir.
GALAT-I MEŞHUR (ÇOK YAYGIN YANLIŞLA MÜCADELE ZORDUR)
"Galat" diye bir şey vardır Osmanlı'da, bir kavram vardır. Eğer bir yanlış çok yaygın hâle gelmişse onunla mücadele etmek, onu değiştirmek çok kolay değildir. Buna karşı bir direnç vardır, bir savunma vardır.
Yani bu Batı'yı Batı yapan güç, Batı'ya tarihi de yazma yetkisini vermiştir. Kendileri dahi bu momentumun, bu gidişin gücünden, etkisinden kolay kolay kurtulamıyorlar. Yani, bu bir zaman alacaktır.
***
Düşünen bir toplum yaratmaya kendilerini adayan her iki hocamıza da Allah'tan rahmet diliyorum.