Takiyye, kokuşma, kahtı rical / Kerim YILMAZ

Takiyye, kokuşma, kahtı rical / Kerim YILMAZ

Sözde uygar ve çağdaş dünya yönetimlerinin uluslararası kuruluşların gözü önünde İsrail soykırıma dönüşen katliamlarına devam ediyor.

Miting yapıp nutuk atan iktidarı, kahvede oturma eylemiyle Gazze mücahitliği yapan tabanı sorgulamıyor, içerideki kısık sesli mahçup itirazlar duyulmuyor. Parti içi iktidarını önceleyen siyasi muhalefetin de bu konuda sesi çıkmıyor. Çocuklar, yaşlılar, siviller ölüyor, şehirler yıkılıyor.

Hilal-Haç savaşı retorikli her gün şeytan taşlar gibi Batı’ya efelenip emperyalizm karşıtı nutuklar atıyor, ahali de alkışlıyor. Batıda yönetimlerinin ağır baskılarına rağmen, İsrail katliamlarına karşı her gün yürüyen yüzbinleri gizli bir hayranlıkla seyrediyor. Hikmet-i hükümetten ilham alan Müslüman coğrafyalarda milyonlarca mü'minden ne yazık ki cılız da olsa bir protesto sesi yükselmiyor.

Takiyye Ustası ve yakınlarının mahdumları gemicikleriyle demir, çelik, asker içliği vb İsrail ordusunun kullandığı çeşitli emtia ticaretine tam yol ileri diyor. Din kardeşliği konusunda pek hassas tarikat ve cemaatler dahil o cenahtan hiç kimse bu nasıl iştir diye düşünemiyor, düşünenler de bir şey diyemiyor. Bu kirli, kanlı ticaret sosyal medyada ortaya çıkarıldığında derhal sansürleniyor. Belki de başsavcının adeta resmi itiraf niteliğinde HSK'na ihbarıyla açığa çıkan o tarifeyle yayın, erişim yasağı kararı geliyor, o da olmazsa tvitler siliniyor.

Mavi Marmara'da insanlarımızın kanını, Suud'lu gazeteci Kaşıkçı cinayetinde dava dosyasını satanlar, İstanbul'da zavallı bir kuryeyi öldürüp serbest bıraktıkları Somali Cumhurbaşkanının oğlunu da kaçırtmışlar. Olayın görüntüleri sosyal medyaya düşmese kimsenin haberi olmayacaktı. Gerçeğe aykırı kaza tutanağı tanzim ederek yamyamı karakoldan salan, eşine de kocasının intihar ettiğini söyleyip kapatacaklarını sanan sadece oradaki polisler mi? Ya da serbest bırakın talimatı veren Savcınınki de basit bir takdir hatası mı?

Gün geçmiyor ki yargıda sansasyonel bir haber olmasın. Akla ziyan, hukuka açıkça aykırı uygulamalar ve kararlar olağanlaştı. Anayasa mahkemesi ile Yargıtay'ın ''bir yasayı anlamada'' anlaşamayıp, anayasa açıkça aykırı biçimde ama anayasal çerçevede ergen kavgasına tutuştukları ülkede vay vatandaşın haline.

Duruşmalarda hakime-heyete çatır çatır rüşvet verdiğini anlatan sanıklar, rapor satan bilirkişiler ile tarafların olduğu bir yargı düzeninde ne yazık ki tavandan tepeye kadar kokuşmuşluk zirvede. Bunları soran gazeteciye makul mantıklı bir cevap veremediği için ''arkadaşım konumuz Gazze'' diyen Adalet Bakanının yaptığı da takiyye. Dışişleri ya da Milli savunma bakanının ilgileneceği Gazze ne alaka?

Kahtı rical

Her alanda yaygınlaşan ahlaki çöküşün yarattığı bu kokuşmuşluğu perdeleyen takiyye, sebebi de kahtı rical yani devlet adamı yokluğu. Haksız kazanç sağlayanların fenomen, büyük siyasetçi, ulvi kanaat önderi olduğu ülkede, ürün kıtlığından çok daha yıkıcı olan adam kıtlığı. Yalanın makbul, gerçeğin mahzun olduğu bir toplumda siyasal zeminde giderek kuraklaşıp, çoraklaşıyor. Her siyasi mahallede hak ve hakikati savunacak ''devlet adamı'' kumaşından gelenler de gönüllü-gönülsüz uzaklaşıyor. Şahsiyet ve ahlak erozyonu, doğal erozyon ve heyelandan çok daha zararlı hale geldi ama fark edilmiyor.

Yerel hizmetler vermesi için seçileceklerin, Kudüs, Gazze, Mekke, Medine güzellemeleri ya da Cumhuriyeti kurtarma sevdaları gündemi esir alıyor. En küçük ilçede dahi kurtarıcılığa soyunan siyaset esnafının halka hizmet aşkının arka planında da kahtı rical sorunu yatıyor. Ulaşım, temizlik, sağlıklı gıda, doğal çevre vb yerel hizmetleri hızlı, kaliteli ve ucuza sunacak, eşitlikçi, adaletli kamu hizmeti yanında halkın dezavantajlı kesimine mali imkân açısından yardımcı olacak belediye başkanları seçilecek hepsi bu. Adeta yedi düvele meydan okuyan, bilmem kaçıncı kez fethe çıkılan, Esenyurt düşerse Kudüs düşer, İstanbul, Ankara kaybedilince ülke elden gider hamasetinin ardında, devasa şehir rantları ve bitmez tükenmez para hırsları yatıyor.

İlginç olan herkes her şeyi biliyor ama her defasında takiyyenin şahı, yolsuzluğun feriştahı bu siyaset esnafı bıkmadan usanmadan aynı yolda beraber yürüyorlar. Mayıstan sonra bir kez daha test edildiği üzere bu hamasi siyaset anlayışının cari pratiğinden hep ahali kaybediyor. Bir türlü aklileşemeyen toplum menkıbeleşen siyasetin mezesi oluyor.

İlgili Haberler