Şüpheli şekilde ölen Türk bilim adamlarının sırrı Prof. Engin Arık’ın son açıklamasında saklı

Şüpheli şekilde ölen Türk bilim adamlarının sırrı Prof. Engin Arık’ın son açıklamasında saklı

Türkiye’de şüpheli kazalarda hayatını kaybeden Türk bilim insanlarının ölümlerinin arkasındaki sis perdesi yıllardır gizemini koruyor. Bunlardan biri de Türkiye'deki zengin toryum yatakları konusunda çalışmalarıyla bilinen ve 2007 yılında Isparta'da düşen Atlasjet uçağında hayatını kaybeden Prof. Engin Arık'tı...

erman-cimen.pngErman Çimen - YENİÇAĞ

2007 yılında Isparta’da düşen Atlasjet uçağında 57 kişi hayatını kaybetmişti.

Uçağın düşmesinin ardından herhangi bir patlama olmamasının kısa parkurda uçulduğu için uçakta fazla miktarda yakıt bulunmamasından kaynaklandığı ifade edilmiş, ayrıca uçağın acil durum sinyali göndermediği de belirlenmişti.

UÇAKTAKİ 6 ÇOK ÖNEMLİ BİLİM ADAMI

Isparta’da düşen uçağın yolcuları arasında çok önemli 6 isim vardı. Bu kişiler Türkiye’nin yetiştirdiği değerli bilim adamlarıydı.

Nükleer fizikçiler, Isparta’da yapılan kongreye gidiyorlardı. Nükleer Fizik Kongresi, gelen acı haber ile ertelendi. Uçak kazasında yaşamını yitiren 6 nükleer fizikçiden 3′ü Boğaziçi Üniversitesi’nde, 3′ü ise Doğuş Üniversitesi’nde görev yapıyordu. Yaşamını yitiren 6 fizikçiden 2′si alanlarında uzman olan profesörlerdi.

O isimler Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, Araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden, Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma görevlisi Mustafa Fidan’dı

isparta-ucak-kaza.jpeg

ÇOK ÖNEMLİ BİR PROJEDE ÇALIŞIYORLARDI

İstanbul-Isparta seferini yaparken iniş sırasında düşen Atlasjet uçağında hayatını kaybeden 6 bilim adamının 2 yıl önce başlatılan ve DPT tarafından desteklenen ”Türk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı Ve Test Laboratuvarları” projesinde görevli oldukları bildirildi…

Projede, malzeme bilimi, biyoteknoloji ve tıp gibi alanlarda yeni teknolojilerin kullanıldığı bir Ar-Ge alt yapısı oluşturmak amaçlanıyordu. Projede ayrıca Ulusal Hızlandırıcı Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Enstitüsünün de kurulması hedefleniyor.

CERN’DE GÖREVLİ BİLİM İNSANI PROF. DR. ENGİN ARIK

14 Ekim 1948′de İstanbul’da doğan Prof. Dr. Arık, İstanbul Üniversitesi Fizik-Matematik Bölümünden mezun oldu. 1985 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapıyordu.

Engin Arık, ”Deneysel Yüksek Enerji Fiziği” alanında yaptığı çalışmalarla 1981 yılında doçent, 1988 yılında profesör oldu. Prof. Dr. Engin Arık, İsviçre’nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu nükleer araştırma merkezi ”European Organization for Nuclear Research (CERN)”deki ”Atlas Deneyi”nde çalışıyordu.

engin-arik-toryum1.jpg

PROF. ENGİN ARIK'IN KAYIP BİLGİSAYARI BULUNAMADI

Engin Arık’ın eşi Prof. Dr. Metin Arık, eşinin eşyalarını almak için Isparta'ya gittiğinde tüm şahsi eşyaların kendisine verildiğini ancak içinde laptop bulunan bavula ait hiçbir bulguya rastlanmadığını söyledi. Arık yaptığı açıklamada "Bütün çalışmalarının yer aldığı laptopun da içinde bulunduğu bavul kaybolmuştu. Halbuki olay yerinde bulunan eşyalarla ilgili çok titiz çalışılmıştı. Kuruşu kuruşuna banknotların numaralarına kadar detaylı bir liste çıkarmışlardı. Bu kadar özenle çalışılmasına rağmen, laptopun içinde bulunduğu bavulla ilgili hiçbir bulguya rastlanmaması bana garip geldi. O laptop olmayınca işleri toparlamak çok zor olacak." dedi…

PETROLE ALTERNATİF ENERJİ: TORYUM

Prof. Engin Arık, nükleer enerjinin temelini oluşturan parçacık fiziği konusunda dünya çapında bir isimdi. Ve en önemlisi Türkiye’de bol bulunan toryumu, petrole alternatif enerji kaynağı olarak gösteriyordu.

“50 TON TORYUM İLE TÜM ENERJİ İHTİYACIMIZ KARŞILANABİLİR”

Prof. Engin Arık ölümünden önce yaptığı açıklamada dünyanın en zengin toryum yataklarının Türkiye’de olduğunu belirterek; “Türkiye tüm enerji ihtiyacını senede 50 ton toryum ile karşılayabilir. 1 ton toryum un enerjisi ile 1 milyon ton petrolün enerjisi eş değer. Kuracağımız merkeze bir proton hızlandırıcısı düşünülüyor. Bu da ilerde toryum nükleer santrali yapmamız için ön çalışmalara olanak sağlayacaktır…” demişti.

Bu konuda Yeniçağ Gazetesi Yazarı Arslan Bulut Dr.Arık’ın ardından aşağıdaki makaleyi yazdı:

Isparta uçağında şehit olan Engin Arık’ın kurtarıcı toryum projesi

Isparta’daki uçak kazasında şehit olan vatandaşlarımızdan Prof. Dr. Engin Arık’ın 5 Kasım 2002 tarihinde Ekonomik Varlıklarımızı Değerlendirme Derneği’ne yaptığı açıklamalar var.

Röportajı bana Yavuz Selim Mert gönderdi.Arık’ın sözlerinden, Türkiye’nin toryum rezervlerinden faydalanarak radyasyon tehlikesi olmayan ve trilyonlarca varil petrole eş değerde nükleer enerji üretebileceği anlaşılıyor.

Arık, toryumu “kurtarıcı” olarak nitelendiriyor ve özetle şöyle diyordu:

-Toryum, saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde bir element.

Toprakta toryum oksit halinde bulunuyor. Dünya rezervlerinin yarıdan fazlası Türkiye’de, Batı Anadolu’da bulunuyor. Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören yörelerinde.

-Dünyada ise: Avustralya’da 300 bin ton, Hindistan’da 290 bin ton, Norveç’te 170 bin ton,

ABD’de 160 bin ton, Kanada’da 100 bin ton, Güney Afrika’da 35 bin ton, Brezilya’da 16 bin ton toryum var. Neredeyse bütün dünyada toplam 1071 bin ton, Türkiye’de ise 800 bin ton.

-Toryum 21. yüzyılın en stratejik maddesi olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak.

Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek imkanına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak.

– Şu anda planlanan yeni tip reaktörlerin prototipinden söz edecek olursak: Yerin yaklaşık 30 metre altında, kurşun bir hedefin içinde bulunacak toryum. Bu hedefe dışarıdan, yeryüzünden hızlı protonlar gönderiyorsunuz. Bu protonlar kurşundan nötron üretiyor. Bu nötronlar da gidip toryumla birleşerek enerji üretiyor. Bu tip reaktörlerin eskileriyle mukayese edilmesi mümkün değil. Kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil. Radyoaktif kalıntı minimum nispetinde. Bu da nötronlarla yok edilebiliyor. Reaktörün fişini çektiğinizde her türlü işlem duruyor. Doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil. Toryumun, uranyumun yerini alabileceği kanıtlandı. Dokuz yıl öncesine kadar toryumun bu tip bir reaktörde yakıt olarak kullanılabileceği bilinmiyordu.

– CERN araştırması ile Avrupa, ilk prototip toryumlu nükleer santralini yapmaya çalışıyor. Ayrıca Japonya ve ABD de kendi santrallerini kurmak istiyor. Araştırmaların içinde olursak, biz kendimiz daha iyisini de üretebiliriz. Bu yeni reaktör, mevcut reaktörlerin sorunlarını da çözümleyecek.

– Hızlandırıcı üzerinde çalışan bir tek araştırma grubumuz var Ankara’da.

Hızlandırıcı proton ve elektron gibi temel parçacıkların ve atom çekirdeklerinin hızını çoğaltan alet.

Tıpta, sanayide, savunma sanayiinde de kullanılıyor. Fakat araştırmayla ilgili hızlandırıcı yok.

– Türkiye’de, 2010 yılında hızlandırıcı, deneysel yüksek enerji fiziği ve nükleer fizik konularında 1200 bilim adamının çalışıyor olması gerek. Şu anda sadece 80 kişi var. Önce bilime ve bilim adamına yatırım yapmak lazım.

-Üniversitelerin fizik bölümlerinin bu alanda çalışmasını sağlamak, çalışma yapacak olanları yüreklendirmek lazım. Büyük bir servetin üzerinde oturuyoruz, küçük bir bilimsel yatırımla toryumla enerji üretme alanının dünya devleri arasına girebiliriz.

290 bin tonluk rezervi bulunan Hindistan, enerji geleceğini toryumda arıyor. Türkiye’nin elindeki toryum rezervleri ise sonsuza kadar yeter!

Prof. Dr. Engin Arık, Isparta’daki Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki bilim adamlarına bilgilerini aktarmaya gidiyordu. /ARSLAN BULUT / YENİÇAĞ. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/isparta-ucaginda-sehit-olan-engin-arikin-kurtarici-toryum-projesi-1643yy.htm

ULUSAL GÜVENLİKLE İLGİLİ PROJEDE ÇALIŞAN BİLİM ADAMLARININ ÖLÜMÜ

Bir başka olay 14 Temmuz 2004’te yaşandı.

Gelibolu yakınlarında yaşanan bir kazada, Yücel Kenter (32) ve Ercan Kuruoğlu (31) hayatını kaybetti. Ağır yaralı Mustafa Aktekin (54) ise hastanede yaşamını yitirdi.

Görünürde, hemen her gün görülen trafik kazalarından biri olarak olay kayıtlara geçti. Ancak, hayatını kaybedenlerin kimlikleri ortaya çıktığında binbir türlü senaryolar tartışıldı.

Zira ölenlerden, Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun damadı Ercan Kuruoğlu ile Mustafa Aktekin, ‘ulusal güvenlikle ilgili stratejik çalışmalar yapan’ iki isimdi.

Yüzbaşı Kenter de, TÜBİTAK’ın, Kara Kuvvetleri ile ortak yürüttüğü bir projede görevliydi.

Üç isim, TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nde geliştirilen askeri bir cihazı denemek için Çanakkale’ye gitmişler ve dönüyorlardı. Cihaz, gizlilik dereceli bilgilerin korunması konusunda üretilmişti.

ASELSAN’DA İNTİHARLAR ZİNCİRİ

Şüpheli ölümlerin bir diğeri de ASELSAN’da yaşanan 3 sır intihardı.

İntiharların ilki 7 Ağustos 2006 günü meydana geldi.

ODTÜ mezunu Makina Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), Pursaklar yolunda otomobilinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulundu. Başbilen’in ‘Elveda‘ başlıklı mektup bırakarak intihar ettiği öne sürüldü.

İkinci isim, yine ODTÜ mezunu olan ve ASELSAN’da bir süre çalıştıktan sonra görevinden ayrılan ve Miteks adlı savunma şirketinde görev yapan Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal‘dı (30).

17 Ocak 2007 günü Ünal, Eymür Gölü kenarında ölü bulundu.

Kafasından tek kurşun almıştı. Olay, intihar olarak kayıtlara geçti.

Üçüncü olay ise, 26 Ocak 2007 günü Batıkent’te oturduğu binanın 6. katından atladığı belirtilen yine ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken‘di (26).

17.ocak 2015 günü haberlerde yine Aselsan Mühendisi ve yine ölüm haberi vardı. (2)

O da intihar etmişti ve rastlantıya bakın Erdem Uğur, füze savunma sistemiyle ilgili hazırladığı projenin sunumunu yapacağı gün evinde ölü bulundu

9 Ekim 2007’de ASELSAN’da yazılım mahindisi olarak görev yapan Burhanettin Volkan, askerliğini yaptığı sırada nöbet esnasında silahıyla intihar etmişti.

26 Ocak 2013’te ise ASELSAN’da mikroelektronik güdüm ve elektro-optik grubu projelerde çalışan Hakan Öksüz trafik kazasında yaşamını yitirmişti. O da intihar etmişti ve rastlantıya bakın Erdem Uğur, füze savunma sistemiyle ilgili hazırladığı projenin sunumunu yapacağı gün evinde ölü bulundu

YHT KAZASINDA ÖLEN ÇOK ÖNEMLİ BİLİM ADAMI

13 Aralık 2018'de Ankara-Konya seferini yapan Yüksek Hızlı Tren (YHT), Yenimahalle ilçesinde kılavuz lokomotife çarptı. Kazada 3’ü makinist olmak üzere 9 kişinin öldüğü, 47 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Kazada hayatını kaybedenlerden birinin de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Berahitdin Albayrak olması dikkat çekti.

TÜBİTAK tarafından Konya Bilim Merkezi’nde yapılacak “Bilim Cafe” programına katılmak üzere Konya’ya giden Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berahitdin Albayrak, YHT tren kazasında vefat etti.

Üniversite vefat eden Albayrak ile ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada,“Tübitak tarafından Konya Bilim Merkezi’nde yapılacak ‘Bilim Cafe’ programına katılmak üzere gelen hocamız YHT tren kazasında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin” ifadelerine yer verildi.

prof-berahitdin-albayrak-tren-kaza.jpeg

AYNI GÜN ‘TÜRK UZAY AJANSI’ KURULDU

Prof. Dr. Berahitdin Albayrak’ın öldüğü aynı gün çok önemli bir gelişme yaşanmıştı. Türkiye Uzay Ajansının kurulduğunu bildiren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Resmi Gazete’de yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile yayımlanan 23 numaralı Kararnamede tüzel kişiliği haiz, idari ve mal özerkliğe sahip, özel bütçeli Türkiye Uzay Ajansının kurulduğu bildirildi.

Yayımlanan kararnameye göre, ajansın merkezi Ankara’da yer alacak. Özel bütçeye sahip olacak olan kurumun idari ve mali açıdan da özerk olacağı belirtildi.

TÜRKİYE UZAY AJANSI NEDEN KURULDU?

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile ilgili olacak Ajans, uzay ve havacılık bilimi ve teknolojilerine yönelik orta ve uzun vadeli amaçları, temel ilke ve yaklaşımları, hedef ve öncelikleri, performans ölçütlerini, bunlara ulaşmak için izlenecek yöntemler ile kaynak dağılımlarını da içeren stratejik planlar hazırlayacak. Türkiye Uzay Ajansının görevleri arasında rekabetçi bir uzay ve havacılık sanayinin geliştirilmesi, toplumun refahı ve milli menfaatler doğrultusunda uzay ve havacılık teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılması, uzay ve havacılık teknolojileri alanında bilimsel ve teknolojik altyapıların ve insan kaynaklarının geliştirilmesi, kapasite ve yeteneklerin artırılması, uzaya bağımsız erişim imkanı sağlayacak tesis ve teknolojilerin kazanılması, uzay ve havacılık bilimi ve teknolojileri alanındaki uzmanlık ve bilgi birikiminden milli sanayinin diğer sektörlerinin de yararlanabilmesi için gerekli çalışmaların yapılması bulunuyordu.

Türk Uzay Ajansının kurulduğu günde konuyla ilgili çok önemli bir bilim adamının hayatını kaybetmesi diğer tüm olaylarda olduğu gibi suikast iddialarını da yine akla getirmişti.

İlgili Haberler