Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, ekonomist Meriç Köyatası Youtube kanalından ekonomist Selçuk Geçer’i konuk etti. İkili, ortak gerçekleştirdikleri yayında önemli açıklamalarda bulundular.
“KESTANEYİ ÇİZDİLER”
Programın açılış konuşmasını yapan ekonomist Selçuk Geçer’in ilk olarak değindiği konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘şifa reçetesi’ oldu. Geçer’in “Rabbim herkese akşamları kestane balı yemek nasip eylesin. Sayın cumhurbaşkanının ‘Ben bunu bunu yiyorum’ diye tarif ettiği şey aslında her mutfağa rahatlıkla girmesi gereken ürünler. Buradaki asıl tepki orta gelir seviyesinin rahatlıkla alabileceği ürünlerin pahalıymış lüksmüş gibi görünmesi insanlara. Ulaşamıyoruz artık.” sözleri üzerine Köyatası “Kestaneyi çizdiler. Bursa’da kestane şekeri çok meşhurdur. Bursa’da her taraf kestane ağacıydı. Peki, Bursa’da kestane ağacı kaldı mı? Kalmadı. Hepsini kestiler TOKİ binaları yaptılar. Kestane bir tek İzmir’in Bayındır ilçesinde kaldı. Şimdi bunu söyledik TOKİ orayı hedefleyebilir.” dedi.
“AÇLIK SINIRIYLA ASGARİ ÜCRET KIYASLANMAZ”
Selçuk Geçer TÜRK-İŞ ve KAMU-AR tarafından açıklanan açlık ve yoksulluk sınırlarını masaya yatırdı. Geçer, “Mart ayı açlık sınırı yani 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı 4 bin 928 lira. Burada bir şaşırtmaca var. Açlık sınırıyla asgari ücret kıyaslanmaz. Asgari ücreti yoksulluk sınırıyla kıyaslamak zorundasınız. Çünkü açlık sınırı sadece gıda giderinizi içeriyor. Yoksulluk sınırı tüm giderlerinizi içeriyor. Bu illüzyondan vazgeçelim.
TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre mutfak enflasyonundaki artış aylık yüzde 8,29. Amerika’daki yıllık enflasyonun yüzde 7,90 olduğunu düşünürseniz aylık artışın ne kadar yüksek olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Son 12 aylık enflasyon gıdada sadece yüzde 76,39 olmuş.” dedi.
“TÜRK-İŞ’E GÖRE ASGARİ ÜCRETİN MİNİMUM 8 BİN LİRA OLMASI GEREKİYOR”
TÜRK-İŞ’in yoksulluk sınırı verilerine de değinen Geçer, “TÜRK-İŞ ‘Yaşamak güçleşmeye devam ediyor yoksulluk sınırı 16 bin 52 lira.’ demiş. Asgari ücretin belirleneceği nokta işte tam burası. Hadi evde iki kişinin çalıştığını kabul edelim o zaman bölü iki yapacaksınız asgari ücretin minimum 8 bin lira olması gerekiyor. Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti ise 6 bin 474 lira olarak gösterilmiş. Zaten bu da çok net bir şekilde ücretin nereye doğru evrilmesi gerektiğini gösteriyor.” dedi.
“KAMU-AR VERİLERİ 8 BİN 500 LİRA ASGARİ ÜCRETİ İŞARET EDİYOR”
TÜRK-İŞ verilerinin ardından KAMU-AR verilerini de masaya yatıran Geçer, “KAMU-AR’IN verilerine göre 2022 Mart’ta açlık sınırı 5 bin 738 lira oldu. TÜRK-İŞ’in hesabından 800 lira daha fazla. Buradaki açlık sınırı asgari ücretin bin 500 lira üzerine çıkıyor. KAMU-AR’a göre yoksulluk sınırı 17 bin 349 lira. 8 bin 500 liralık bir asgari ücreti işaret ediyor. Biz bu koşullarda hala asgari ücret artışı gerekli mi değil mi diye tartışıyoruz.” dedi.
Geçer son olarak TÜİK verilerine göre hizmet üretici enflasyonu şubat ayında yıllık yüzde 78, aylık ise yüzde 3,78 oranında arttığını belirterek sözü Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, ekonomist Meriç Köyatası’na bıraktı.
“TÜRKİYE’DE PATRONLARIN KEYFİ YERİNDE”
Köyatası, Geçer’in açıkladığı rakamları şu şekilde yorumladı:
“Hizmet üretici enflasyonu yüzde 78 düşük kalmış. TÜİK’in tüketici enflasyonu tamamen palavra. Ama üretici enflasyonuna baktığınız zaman gerçeğe biraz daha yakın olduğunu görüyoruz. Nitekim üretici fiyatlarıyla enflasyonu yüzde 104 açıklamış şubat ayında. Dolayısıyla burada aşağı yukarı doğru olduğunu varsayıyoruz. Hizmette de yüzde 78’de şunu görüyoruz: sanayi ve tarım üretimindeki üretici fiyatları çok daha hızlı arttı, fiyat artışları hep yüzde 100’ün üstünde.
Hizmet sektörü biraz daha geri kalmış. Son iki yıldır turizm başta olmak üzere çok ciddi bir şekilde dışarıda yeme içme fiyatları öyle bir artış gösterdi ki orada da ciddi bir daralmaya tanık oluyoruz. Müzik ve eğlence zaten yasak.
Bankacılık sektöründe karlar artıyor ama bankacılık sektörünün milli gelir içerisindeki payı sanayi kadar artmıyor. Demek ki üretici fiyatlarıyla TÜİK’in ölçümünü daha doğru kabul edeceksek hizmet sektörü Covid’den kaynaklanan yaralarını daha saramamış. Ama sanayi sektöründe işveren açısından bu yaraların sarıldığı aslında işlerin de çok iyi olduğunu görüyoruz. Karlar artarken iş gücünün milli gelirden aldığı pay düşüyor. Yüzde 32 olan işgücünün milli gelirden aldığı pay yüzde 29’a düşüyor. Hizmet sektöründe bu daha da düşmüş. Türkiye’de patronların keyfi yerinde gözüküyor bu rakamlara baktığımızda.”
“ASGARİ ÜCRET VAHŞİ BİR ŞEKİLDE AŞAĞIDA KALDI”
Geçer’in TÜRK-İŞ ve KAMU-AR rakamlarıyla açıkladığı asgari ücret düzeyini yorumlayan Köyatası, “Selçuk’un iki kişiden hesabına geldiğimiz zaman 500-600 dolarlık bir asgari ücret. Peki, Türk sanayisi bu parayı verebilecek bir güçte mi? Bana göre verebilecek bir güçte. Yani şu son yılın karlarına baktığımız ve2021’deki büyüme hızına baktığımız zaman Türkiye’de asgari ücretin çok vahşi bir şekilde aşağılarda kaldığını görüyoruz.
İş gücünün istihdama katılma oranı Türkiye’de 50-53 arasında dolaşıyor. Batı Avrupa ülkelerinde 60’larda. Yüzde 60’ta işgücüne katılma oranı olan ülkelerde işçinin milli gelirden aldığı pay yüzde 55-65 arasında değişiyor. Biz yüzde 55 çalışıyoruz işgücünün milli gelirden aldığı pay yüzde 29.
Normal kapitalist sistemin olduğu bir ülkede yüzde 53 istihdama katılma oranında işgücünün alması gereken pay en az yüzde 45’ler olması lazım. Bu da bizde ortalama hizmet seviyesinin en az iki kat artabileceğini gösteriyor.
“TÜRKİYE ÇÖP SANİYELER ÜLKESİ”
Ama bu sakat milli gelir dağılımı ve kötü bütçe nedeniyle Türkiye rekabet gücünü sadece baskılanmış işgücü üstüne uygulanan polis copu, jandarma dipçiği, Avrupa pazarına ve Kuzey Afrika ülkelerine yakınlık nedeniyle elde etmiş bir çöp sanayiler ülkesi.
“İŞVEREN FUHUŞA SÜRÜKLENİYOR”
Biz burada işveren düşmanlığı yapmıyoruz. İşveren normalde elde ettiği karlarla yeni yatırım peşinde koşması lazımken maalesef Türkiye’nin çok kötü yönetilmesi nedeniyle farklı bir yol izliyor. Sistemin içerisinden faizi çıkartmanız, ‘Biz piyasa ekonomisi uyguluyoruz’ deyip de piyasada oluşan her türlü fiyata özellikle faize ve özellikle kurun dövizin fiyatına müdahale ederseniz her şey yanlış oluşur. O zaman da işveren doğal olarak kazandığı parayla tasarruflarını veya karlarını yatırıma yöneltmez, sermayesini artırmaz gider bu sistemi fuhuşa düşmüş insanlar gibi gider elde ettiği artı değerlerini araziye betona yatırır. İşverenin bir kısmı devletin uyguladığı bu politikalarla fuhuşa sürükleniyor.