Türkiye’de son günlerin en çok gündeme gelen isimleri Şeyh Said ve Seyit Rıza gibi Cumhuriyet düşmanı şahıslar oldu.
Diyarbakır’da kayyım belediyesinin bir bulvara Şeyh Said’in ismini vermesi üzerine başlayan tartışmalar siyasete de sıçramıştı.
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Salim Ensarioğlu, Şeyh Said tartışmaları hakkında sosyal medya hesabından açıklama yaparken, bu açıklamaları sebebiyle disipline sevk edildi. Şeyh Said ve Seyit Rıza gibi isimler hakkında tartışmalar daha da büyüdü.
Bu tartışmalar yaşanırken Diyarbakır’da yeni bir skandala imza atıldı. Kentte bulunan surlardan aşağıya aralarında Şeyh Said ve Seyit Rıza gibi isimlerin yer aldığı Cumhuriyet düşmanı hainlerin posteri açıldı.
Posterde Şeyh Said ve Seyit Rıza’nın yanı sıra Leyla Kasım, Qazi Muhammed, Musa Anter gibi bölücü unsurların da yer aldığı görüldü.
ŞEYH SAİD KİMDİR?
Şeyh Said, 1865 yılında Şeyh Mahmud Rıza ve Gûle Hanım'ın oğlu olarak Elazığ'ın Palu ilçesinde dünyaya geldi. Doğduğu şehir olan Elazığ Palu'da, Diyarbakır'da, Muş'ta ve çeşitli yerlerde eğitimler gördü. Uzun yıllar Erzurum'un Hınıs ilçesinde yaşadı.
Şeyh Sait, babası Şeyh Mahmud Fevzi'nin vefat etmesinden sonra Nakşibendi Tarikatı'na lider olarak getirildi. Hınıs'ta yaşarken I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla birlikte buradan Piran'a göç etmek zorunda kaldı. Savaştan sonra tekrardan Hınıs'a yerleşti.
Şeyh Said, ilk evliliğini Şeyh Ahmed-i Çani'nin kızı Amine Hanım ile yaptı. Piran'a göç ederken eşi Amine Hanım rahatsızlanarak vefat etti. Amine Hanım'ın vefatının ardından Fatma Hanım ile evlendi. Şeyh Said'in beş kız, beş erkek olmak üzere 10 çocuğu oldu.
Şeyh Said'in oğlu Mehmet Fuat Fırat, 1978'de meclise milletvekili olarak girdi. Şeyh Said'in günümüzde yaşayan tek torunu eski milletvekili ve siyasetçi Abdulilah Fırat'tır.
ŞEYH SAİD AYAKLANMASI
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra, işgal güçleri ülkeden çıkarılmış, yeni devletin kuruluşunu uluslararası düzeyde kayda geçiren Lozan Antlaşması imzalanmıştı. Ardından Cumhuriyet ilan edilmiş ve Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine taşıyacak köklü adımlar atılmaya başlanmıştı.
Ülkede siyasal, ekonomik, toplumsal, hukuksal ve kültürel alanlarda kapsamlı değişiklikler yaşanırken, eski düzenin kurumlarına ve değerlerine bağlı olan ve onlardan çıkar sağlayan kesimler duydukları rahatsızlığı çeşitli tepkilerle ortaya koyuyorlardı. Özellikle hilafetin kaldırılmasından sonra tepkiler yoğunlaştı.
Şeyh Sait Ayaklanması, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin merkeziyetçi ve laik bir anlayışla yapılanmasına karşı bu dönemde gösterilen tepkilerden birisidir. Ayaklanmanın düzenleyicileri arasında “bağımsız Kürdistan” hayalini kuran kişilerin de bulunması, zaman zaman farklı değerlendirmelere yol açsa da, ayaklanma özü bakımından devletin merkeziyetçi/laik yapılanmasına karşı dinsel simge ve söylemler kullanılarak gerçekleştirilen dış destekli bir irticai tepki hareketidir.
Şeyh Sait Ayaklanması, 13 Şubat 1925 günü, Diyarbakır’ın Eğil bucağına bağlı Piran (Dicle) köyünde saklanan mahkûmları almaya gelen jandarmalara ateş açılmasıyla başladı. Şeyh Sait’in emriyle telefon ve telgraf hatlarını kesen ayaklanmacılar 16 Şubat’ta Darahini’yi (Genç) ele geçirerek vali ve diğer resmî görevlileri etkisiz hale getirdiler. Şeyh Sait halkı din adına ayaklanmaya çağırdı. Halka dinsel içerikli bildiriler dağıtıldı. “Halife sizi bekliyor.”, “Halifesiz Müslüman olmaz.”, “Halife memleketten çıkarılamaz.”, “Şiarımız dindir”, “Hükümet dinsizdir”, “Şeriat isteriz.”, “Kadınlar çıplaktır.”, “Mekteplerde dinsizlik ilerliyor” gibi bildirilerin ve bölgede yeterli askeri güç bulunmamasının etkisiyle ayaklanma hızla yayıldı. Çapakçur (Bingöl), Muş ve Diyarbakır olmak üzere üç cephede savaşmaya karar veren Şeyh Sait kendisi Diyarbakır cephesi komutanlığını üstlendi.
21 Şubat’ta Lice, 23 Şubat’ta Çapakçur (Bingöl) ve Palu, 24 Şubat’ta Elazığ, ayaklanmacıların eline geçti. Ancak 26 Şubat’ta Elazığ halkı birleşerek yağmacılık ve çapulculuğa girişen Şeyh Sait liderliğindeki ayaklanmacıları kentten kovdu. Hükümet, 24 Şubat’ta Doğu Anadolu illerini kapsayacak şekilde kısmi seferberlik kararı aldı. Aynı gün TBMM, hükûmetin önerisiyle Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van, Hakkâri ve Malatya illeri ile Kiğı ve Hınıs ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilan etti.
AYAKLANMA BASTIRILDI
Şeyh Sait’in emrindeki beş bin silahlı aşiret mensubu üç koldan Diyarbakır’a saldırdı. Ordu Müfettişi Kâzım (Orbay) Paşa, Vali Cemal (Bardakçı) Bey ve Kolordu Komutanı Mürsel (Bakü) Paşa önderliğinde gerçekleştirilen savunmaya kent halkı da etkin olarak katıldı. Saldırganlar bir ara kente girmeyi başarmış olmalarına karşın geri püskürtüldüler ve 8 Mart’ta Diyarbakır çevresindeki kuşatmayı kaldırarak çekildiler. Son olarak Varto, Bulanık ve Malazgirt’in de ayaklanmacıların eline geçmesiyle 12 Mart’ta ayaklanma en geniş sınırlarına ulaştı. Geniş çaplı bir askerî yığınağın ardından 24 Mart 1925’te Türk Ordusu tenkil operasyonuna başladı. 26 Mart’ta Varto, 27 Mart’ta Piran (Dicle) ve Maden, 1 Nisan’da Lice ve Silvan, 2 Nisan’da Hani, 4 Nisan’da Palu, Bulanık ve Malazgirt, 8 Nisan’da Kulp ve Çapakçur (Bingöl), 12 Nisan’da ise Darahini (Genç) ayaklanmacılardan tamamen temizlendi. Ayaklanma liderlerinden Hasenalı Halit ve Şeyh Sait’in oğlu Ali Rıza İran’a kaçarak Şikak aşireti reisi Simko’ya sığındılar. Diğerleri ise kaçmayı başaramadı. Şeyh Şerif Palu’da yakalandı. Şeyh Sait, 15 Nisan 1925 günü Bingöl ile Muş arasındaki Bağlan’da (Solhan) yer alan Çarpuh Köprüsü’nde sıkıştırıldı ve yanında bulunan ayaklanma liderlerinden Cibranlı Binbaşı Kasım Bey tarafından yakalanarak güvenlik güçlerine teslim edildi. Böylece ayaklanma sona ermiş oldu.
1925'TE İDAM EDİLDİ
Cibranlı Miralay Halit Bey ile eski Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey’in de bulunduğu lider kadrosu 14 Nisan 1925 tarihinde Bitlis’te kurşuna dizilerek idam edildiler. Aynı gün Şark İstiklâl Mahkemesi, “İsyan Bölgesi İstiklâl Mahkemesi” adıyla göreve başladı.
Ayaklanmayı el altından destekleyen ve bu amaçla İngiliz yetkilileriyle bağlantı kuran Kürdistan Teali Cemiyeti’nin başkanı Seyit Abdülkadir ve adı geçen Cemiyet’in on iki üyesi İstanbul’da yakalanarak Diyarbakır’a gönderildiler. Bunların duruşması 14 Mayıs 1925’te başladı ve 10 gün sürdü. Aralarında Seyit Abdülkadir’inde bulunduğu altı kişi 27 Mayıs 1925’te Diyarbakır’da asılarak idam edildiler.
Şeyh Sait ve ayaklanmaya katılanların duruşmaları ise 21 Mayıs günü başladı; mahkeme kararını 28 Haziran’da açıkladı. Buna göre Şeyh Sait’le birlikte kırk altı kişinin asılarak idam edilmelerine hükmolundu. Hüküm, 29 Haziran 1925 tarihinde Diyarbakır’da infaz edildi.