Savaşı başlattı, 50.000 kişi öldükten sonra Hamas ateşkesi kabul etti

Savaşı başlattı, 50.000 kişi öldükten sonra Hamas ateşkesi kabul etti

İsrail'in Gazze'de sivilleri hedef almaya devam ederken uluslararası eleştiriler de giderek sertleşiyor. Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre, İsrail'in bombardımanları ve kara saldırıları resmi olan rakamların aksine 50.000'i çoktan geçmiş durumda.

Hamas'ın 7 Ekim'de yaklaşık 1.200 kişiyi öldürdüğü ve yaklaşık 250 kişiyi de kaçırmasıyla başlayan savaş, ABD'nin yön değiştirmesiyle farklı yöne doğru ilerliyor. İsrail hükümeti Hamas'ın elinde yaklaşık 100 rehinenin bulunduğunu iddia ediyor. Söz konusu rehineler ABD'nin liderliğindeki ateşkes görüşmelerinin de tam merkezinde bulunuyor.

İsrail'in Refah işgalini önlemesi umuduyla yürütülen barış diplomasisi Netanyahu hükümetince sürekli olarak reddedildi. Hamas son birkaç haftadır sert tutumunda ciddi bir yumuşamaya giderek tüm rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail birliklerinin Gazze'den tamamen çekileceğine dair garanti verilmesi halinde ateşkese hazır olduğunu bildiren çeşitli açıklamalar yaptı. İsrail ise bu talebi kesinlikle reddediyor. Son zamanlarda basına yansıyan haberler, Başkan Biden'ın İsrail hükümetini eleştiren açıklamalarına odaklandı ve bunun ikili ilişkiler üzerinde yaratabileceği sonuçlar üzerine spekülasyonları arttırdı. Ancak önemli bir çatlağın oluştuğunu iddia eden manşetler, Biden’ın asıl eleştiri odağının Netanyahu'nun kabinesindeki aşırı sağcılara yönelik olduğundan pek bahsetmiyor.

Biden’ın ateşkes dayatan açıklamaları ve Netanyahu hükümetinin Biden’a kamuoyu önünde sert çıkışlarını uzmanlar, iki tarafın da aleyhine yapılan hareketler olarak değerlendiriyorlar.

7 Ekim'den bu yana Hamas liderleri, İsrail'i yok edip yerine özgür bir Filistin devleti koyana kadar savaş vaat eden açıklamalarda bulundu. Ancak son zamanlarda bazı Hamas yetkilileri daha ılımlı açıklamalar yapmaya başladılar hatta İsrail ile 1967 temelleri üzerinde beş yıllık bir ateşkes yapmayı düşünebileceklerini bilke açıkladılar. Bazıları bu tür açıklamaları “önemli bir taviz” olarak görse de Hamas'ın siyasi yollarla "direnişi” sürdürebilmek için uluslararası destek kazanmanın bir yolu olarak ılımlılığı ima etme konusunda uzun bir geçmişi var.

f141214ark06.jpg

HAMAS’IN DEĞİŞEN TUTUMU

Hamas, başından beri İsrail'in güneyine saldırmayı, İsrail'in tepkisini çekmeyi ve Hizbullah ile diğer müttefiklerinin hızla katılacağını umduğu bir savaşı tetiklemeyi amaçlıyordu. Saldırı planlanandan daha az başarılı olsa da Hamas’ın üst düzey yetkililerinden Halid Meşal'in ifade ettiği gibi 7 Ekim saldırıları “İsrail'i ortadan kaldırmaya giden yolun açıcısı” olarak planlanmıştı. Gazi Hamad ise Hamas'ın "İsrail yok edilene kadar 7 Ekim saldırının benzerlerini tekrarlamaktan vaz geçmeyeceği” sözünü vermişti.

Saldırıdan bir ay sonra Hamas Şura Konseyi üyesi Halil el-Hayya, grubun Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) katılmak istediğini ilan etti. Bundan kısa bir süre sonra FKÖ ile Hamas arasındaki görüşmeler yoğunlaştı. Görüşmeler sonrasında Hamas, hem Batı Şeria'yı hem de Gazze Şeridi'ni yöneten birleşik bir Filistin hükümetini öngören, İsrail ile 1967'deki ateşkes hatlarına dayalı olarak beş yıllık bir ateşkes fikrini gündeme getirdi. Hamas’ın üst düzey yetkilierinden İsmail Haniye, geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada FKÖ'nün tüm Filistinli grupları kapsayacak şekilde yeniden yapılandırılması teklifi bütün Filistin'de büyük bir umudun yeşermesine neden olmuştu.

thumbs-b-c-7f890f7cd4c189fd69ffc6ff30b2abb5.jpg

HİLE Mİ ZORUNLULUK M?

Hamas’ın bu açıklamalarını bir kenara koyup 7 Ekim saldırısından iki yıl öncesine gidelim. O tarihlerde Hamas'ın üst düzey isimlerinden Yahya el-Sinvar “silahlı cihad ve mücadele yoluyla İsrail'in kökünü kazımak” için çabaladıklarını ancak İsrail'in, parçalanmayı da içeren talepler listesini kabul etmesi halinde uzun vadeli bir ateşkese varabileceğini açıklamıştı. Sinvar yaptığı açıklamada yapılacak bir ateşkesin olmazsa olmazları arasında tüm Hamas mahkumlarının serbest bırakılması, Filistinli mültecilere “geri dönüş hakkı” tanınması ile İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi gösterilmişti. Sinvar teklif edilen ateşkesin geçici olacağının da altını çizmişti.

7 Ekim saldırısından sadece dört gün sonra Hamas yetkilisi Ali Baraka, Russia Today'e “iki yıldır bu operasyonu planladığını” itiraf ettikten sonra “İsrail’e, Hamas'ın Gazze'yi yönetmekle meşgul olduğunu ve Gazze'ye odaklanmak istediğini düşündürdük. 2,5 milyon Filistinli Gazze'de direnişi tamamen terk etti. Bu arada masanın altında bu büyük saldırıya hazırlanıyorduk” ifadelerini kullanmıştı.

gettyimages-1712282735.jpg

Hamas yetkilileri özellikle son 20 yıldır, hangi koşullar altında silahlarını bırakıp iki devletli çözümü kabul edebilecekleri sorularına muhatap oluyor. 1993 yılında Hamas'ın kurucusu Ahmed Yasin, İsrail'in 1967'deki ateşkes hatlarına çekilmesi halinde geçici bir anlaşmaya varmaya hazır olduğunu ifade etmişti. Yasin, günah saydığı İsrail'le tam barış ile düşman güçlü olduğunda ve Müslümanların bir sonraki çatışmaya kadar güç toplamak için zamana ihtiyaç duyduğu durumlarda uygulanan geçici ateşkes arasındaki ayrıma vurgu yapmıştı. Onun yaklaşımına göre ateşkesler on yıldan fazla sürmemeliydi.

Kabul etmek gerekir ki Hamas'ın barış anlayışı, Batı'nın anlayışından oldukça farklıdır. Hamas'a göre İsrail'le barış kalıcı olamaz çünkü bu, cihadın temel ilkesini ihlal anlamına gelir. Ateşkes, yalnızca uzun savaş yolundaki taktiksel bir hamle olarak kullanılmalıdır.

telemmglpict000259548787-17074075943750-trans-nvbqzqnjv4bqvcbzmxx-vcpvwlovyij3ivaom1aprpiz55ziip-jjtw.webp

"TEK ÇARE CİHAT"

1990'ların ortalarında Avrupa Komisyonu, Hamas ile bir görüşme gerçekleştirerek onlardan “hedeflerini, değerlerini ve ideallerini” açıkça belirtmelerini talep etti. Hamas bu talebe gayet barışçıl ve terörü neredeyse lanetleyen bir cevap verdi. 2000 yılında, tüzüğünden daha ılımlı görünmesini sağlayan başka bir mutabakat yayınladı. Ancak her iki belge de Hamas'ın “Filistin'in kurtuluşuna” olan bağlılığını ve İsrail'in var olma hakkını reddettiğini ifade ediyordu.

2017'de Hamas "Filistin sorununun tek çözümünün cihat olduğunu" öne süren ve müzakere yoluyla barış anlaşmalarına açıkça karşı çıkan 1988 tarihli sözleşmesini güncelledi. Hamas’ın yeni stratejisi 1967'deki ateşkes çizgisinde bir Filistin devletinin kurulması ihtimaline izin veriyordu ama “Hamas'ın Siyonist varlığı reddetmesinden taviz vermeden ve Filistinlilerin haklarından feragat etmeden” oluşturulacak bir barış müzakeresine sıcak bakıyordu. Hamas’ın açıklamasındaki en önemli nokta "Hamas'ın, nehirden denize kadar Filistin'in tam ve tam olarak özgürleştirilmesine yönelik her türlü alternatifi reddettiği" ifadeleriydi.

Batılı uzmanlar Hamas’ın bu dönemlde Müslüman Kardeşler'den uzaklaşmayı içeren ılımlılığını, Gazze'deki iç karartıcı ekonomik durum ve Mısır'la süren gergin ilişkiler de dahil olmak üzere çok sayıda zorlukla karşı karşıya olduğu bir dönemde uluslararası çekiciliğini artırmayı amaçladığını kabul ediyorlardı.

news-010522-palestine-hamas-0.jpg

KISA SÜRELİ ATEŞKESLER UZUN VADELİ PLANLARA KAPI ARALAR MI?

Hamas, Filistin siyasetine girdiğinde ve 2006'da kurulan Ulusal Birlik Hükümeti’nin kurulmasına yol açan seçimlere katıldığında, bazıları onun ılımlılaşmasını bekliyordu. Fakat Hamas bütün bu beklentilerin aksine Filistin siyasi sistemini içeriden değiştirmeye çalıştı. Hamas’ın üst düzey yetkililerinden Mahmud el-Zahar'ın o dönemde “Bazı İsrailliler, Batı Şeria ve Gazze'den bahsetmediğimizde bunun tarihi savaşımızdan vazgeçtiğimiz anlamına geldiğini düşünüyor. Durum böyle değil… Silahlarımız hala elimizde” açıklaması söz konusu geçiş dönemini yansıtan en iyi özet olarak hala hafızalarda.

İsrail hapishanelerinde Hamas ve El-Fetih mahkumları tarafından temel konularda fikir birliğine varmak amacıyla formüle edilen 2006 tarihli “Tutuklular Protokölü” hayati konuları halının altına süpürdü. Protokde terörün durdurulması, İsrail'in tanınması ve İsrail'in haklarının tanınması da dahil olmak üzere İsrail'in müzakere edilemez taleplerinden hiç bahsetmedi. Varolması ve İsrail ile Filistinliler arasında daha önce yapılan anlaşmaların tanınması gibi konulardan hiçbir şekilde bahsedilmemesi uluslararası kamuoyunda ciddi endişeler yaratmış ve endişelerin isabetli olduğu da kısa bir süre sonra ayyuka çıkmıştı.

000-333n6xu-1-jpg.webp

Hamas liderleri, 1967 çizgisinde bir Filistin devletinin geçici olarak kabul edilmesi gibi konularda gerçekten daha pragmatik pozisyonlar benimsemeleri gerekip gerekmediğini yıllarca tartıştı durdu. Fakat şimdiki savaşta bu tür tartışmalar, Gazze'deki Hamas liderleri ile savaşı sona erdirmek ve Hamas'ı FKÖ'ye dahil etmek için diğer Filistinli gruplarla müzakere masasına oturmaya çalışan yurtdışındaki liderler arasında uzun süredir devam eden bir gerilimi daha da artırdı. Ancak Gazze'deki Hamas kuvvetlerini komuta eden ve kartların çoğunu elinde bulunduran Sinvar, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın 2006 Lübnan Savaşı’ndan sonra yaptığı gibi, grubun hayatta kalmasını ve “ilahi zafer” ilan etmesini sağlamakta kararlı gözüküyor. Hamas'ın şartlarına uygun bir ateşkes olmadığı sürece bu tür uzlaşma görüşmelerini “çirkin” bulduğu da her fırsatta dile getiriyor. Bütün bu gerilimler, Hamas’ın rehine-mahkum takası, çatışmalardaki duraklamalar ve nihayetinde tam ateşkes müzakere etme becerisini de doğrudan etkiliyor.

palestinian-militants-from-hamas-march-during-a-hamas-rally-in-nosirat-refugee-camp-in-gaza-strip-april-1-2005-islamic-militan-001.webp

HAMAS, FİLİSTİN'İ DÖNÜŞTÜREBİLİR Mİ?

Hamas, sınırları “nehirden denize” ulaşan tam bağımsız bir Filistin’in tanıtılması için çabalamaktan ne olursa olsun vaz geçmeyeceğe benziyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Misak-ı Milli”ye benzettiği ve Filistinlilerin çoğu tarafından bir “kurtuluş” hareketi olarak görülen Hamas, dini bir toplum inşa etmeye çalışan klasik bir Müslüman Kardeşler hareketi olmadığını gösterdi. Hamas, silahlar aracılığıyla “kurtuluşu” teşvik etmek için aktivizmi ve kendince meşru gördüğü şiddeti savunan bir hareket. 7 Ekim sonrası durumu bile, grubun temel kimliğinin ve amacının bir fonksiyonu olan ve dolayısıyla esnek olmayan politikasını değiştirmeye yetmedi. Hamas'ın Filistin devleti hakkındaki son açıklamaları, temel kavramsal çerçevesini değiştirmeden tekrardan pragmatizme yelken açtığının en açık göstergesi.

Hamas muhtemelen savaş zamanında kazanılan uluslararası kamuoyu desteğini siyasi kazanca dönüştürmenin yollarını arayacak. Özellikle, Lübnan'daki Hizbullah'a benzer şekilde, silahlarını muhafaza ederken bir süre “bekleyecek”. Uzun vadede ise Filistin arenasının tamamına liderlik etme nihai hedefinden kolay kolay vazgeçmeyecek. Hamas, İsrail tarafından gayri meşru olarak gösterilmeye ve mümkün mertebe izole edilmeye çalışılırken, FKÖ'nün bir parçası olmaya ve Filistin toplumunu iki devletli çözümden İsrail'in varlığına karşı kalıcı muhalefete doğru kaydırmaya odaklanacağa benziyor.

indir.webp

İlgili Haberler