ŞAŞIRTAN İTİRAFLAR..
Öyle açıklamalar geliyor ki, her biri ayrı şaşkınlık yaratıyor..
Aslında bunlar birer “tarihi itiraf!..”
Bölgemizdeki meydanlarda yapılan “turuncu devrimler”, Türkiye’de masa başında gerçekleştirilen “turuncu devrimler”, itiraflar, açıklamalar..
Bunları sırasıyla verelim.
AKP’Lİ BAKAN’DAN 12 MART KORKUSU..
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ergenekon adlı operasyonun, en son, ağır kanser hastası Prof. Dr. Türkan Saylan’a yönelmesi konusunda 12 Mart benzetmesi yaptı.
Şu sözler AKP’li bakana ait:
“Çok tatsız. Çok saptırıcı bir şey oldu. 12 Mart geldi, darbecilik işine bulaşanları aldı. Sonra döndü, Tarık Zafer Tunaya’yı, Bülent Nuri Esen’i almaya başladılar ve iş sulandı. 12 Mart demokrasi düşmanı harekete dönüştü. Burada da, bu kadıncağız velev ki işin içinde olsun. Onu görme ya! Daha neler var, onu görme ya!” (Milliyet Gazetesi, 19 Nisan 2009, s.1, manşet)
Bir gün sonraki gazetelerde, şu haber çıktı:
“Savcılık kaynaklarına göre o iki ismi arama ve gözaltı listesine savcılık değil, polis ekledi!..” (Vatan Gazetesi, 20 Nisan 2009, s.1, manşet)
“AKP’Yİ AŞAN OPERASYON!..”
AKP ve Ergenekon operasyonlarının destekçisi, Sabah Gazetesi yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan yeğeni gazeteciye önemli açıklamalar yaptı. (Amcası Altan’ı konuşturan gazeteci Sanem Altan, Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın kızı.)
Vatan Gazetesi’nde yayınlanan bu açıklamalar hem “tüyler ürpertici”, hem de “büyük bir itiraf!..” (Sanem Altan’ı röportajından dolayı kutluyorum.)
Bugüne kadar beğenmediği gerçekleri ve açıklamaları “hamaset” (boş laf) diye eleştiren Mehmet Altan’ın “hamaset” yapmadığını kabul ediyorum. Diyor ki, “AKP’ye kalsa Ergenekon çoktan kapanırdı, ama bu iş onları aştı!..”
Ve devam ediyor: “Burada NATO’nun ve ABD’nin istemediği hiçbir darbe olmaz. Bu sefer darbeyi yapamadılar, çünkü Amerika istemedi.” (Vatan Gazetesi, 19 Nisan 2009, s.8-9)
Bu açıklamalar, AKP’ye ve savcılara hakaret mi?.. ABD darbe isterse mubah mı?.. ABD darbe istemediyse, ortalıktaki bu darbe iddiaları neyin nesi?..
Diyorum ya, tarihi açıklamalar, şoklar, şoklar..
SOROS İTİRAFI..
Bu arada, Azerbaycan’da muhalefette bulunan Musavat Partisi’nin Genel Başkanı İsa Gamber davet üzerine Türkiye’ye gelmiş. Arkadaşları bizi de aradı ve “Ceviz Kabuğu” na çıkıp çıkamayacağını sordu. Kabul ettik, 17 Nisan (2009) Cuma geceki programa konuk oldu.
Onunla konuşacağımız konu “Türkiye-Ermenistan sınır kapısının AB(D) dayatması ile açılıp açılmaması” idi. İsa Gamber’in Azerbaycan’daki kızgınlığı dile getireceğini, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev gibi Türkiye’nin kapıyı açmamasını isteyeceğini ve bunun somut gerekçelerini sıralayacağını sanıyordum.
Benim gibi izleyiciler de yanıldı.
Azerbaycan’ın muhalefet partisi Musavat, “Soroscu” çıktı!..
- İsa Gamber, “Ermeniler’e kolaylık sağlamayın” demekten çok, Aliyev’i topa tutmayı yeğledi. Oysa, Aliyev (göründüğü kadarıyla), halkı gibi düşünüyor ve Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgali bitmeden sınır kapısını açmamızı istemiyor.
- Gamber, “Azerbaycan’da ciddi yolsuzluklar var” diyerek sınır kapısından çok, iç politikayı Türkiye’ye taşımayı ve Batı’ya mesaj vermeyi tercih etti. Bunu fark edince kendisine “Böyle devam ederseniz, yakında Batı sizi Azerbaycan’da iktidara getirir” dedim. Yanılmamışım, meğerse o da çok yaman bir Batı’cı imiş. (Bu arada, izleyicilerden “İsa Gamber Azerbaycan’ın Tayyip Erdoğan’ıdır” diye iletiler gelmeye başlamıştı. Morali bozulmasın diye çoğunu kendisine göstermedim.)
- “Biz parti olarak AB’ye taraftarız” dedi. “AB’nin üstün değerlerini benimsiyoruz” dedi. “Batı’yla entegrasyon taraftarıyız” dedi.
- Türkiye’nin kapıyı açmasını ABD istiyor, İsa Gamber ise ABD’nin turuncu devrimcisi Soros’u destekliyor. (Önce, Soros’la, turuncu devrimlerle ilgisi olmadığını söyledi, izleyicilerden gelen bilgiler üzerine turuncu bayrak salladığını kabul etti ve savunmaya geçti.)
- Üstelik AB(D)’yi savunurken Rusya’yı Ermenistan’ı desteklemekle eleştirdi ama “Sınır kapısını açarsanız Rusya’nın da işine gelir” demedi.
- “Soros’a ve Açık Toplum Enstitüleri’ne karşı tavırlar abartılır” dedi. Azerbaycan’da büyük yolsuzluklar olduğunu iddia edip, bunlardan yakınırken “Soros’un parayı nasıl kazandığı önemli değil, açık toplum yaratmada kullanması önemlidir” diyebildi.
- Bana el yazısıyla şunları yazıp imzaladı: “Turuncu renk demokratik deyişimlerin (=değişimlerin) simgesi haline gelmişdi. 2005.ci yılda (=2005 yılında) ’Azadlıg’blokunun bu rengden istifade etmesinin nedeni dünyaya demokrasi mesajı vermesi amacı idi.”
* * *
Gelin de şaşırmayın ve işin içinden çıkın bakalım..