ŞANSAL BÜYÜKA
Önce bir görevi yerine getirelim. Türkiye'de iyi giden tek şey Kadın Voleybol Milli Takımımız'dır. Bu ülkeye kelimenin tam anlamıyla tatlı bir yaz rüyası yaşatılar.
Yıllar önce uluslararası maçlar için başka ülkelere giden "Takımımız yok. Burada ne işimiz var" diye adeta şamar oğlanına döndürülen bizim nesil spor yazarları o günleri yaşadıktan sonra bugünlerin değerini ve bu takımın kıymetini çok daha iyi biliyorlar.
Türk insanı eşiyle sevgilisiyle ailesiyle anasıyla babasıyla tatil yapıp yazın tadını çıkarırken, Atatürk'ün kızları analarından babalarından kocalarından çocuklarından sevgililerinden özel hayatlarından sosyal yaşamlarından yoksun bu destanı yazdılar.
Çocuğum yaşındaki Atatürk'ün kızlarının önünde bu ülkenin bir vatandaşı olarak saygıyla eğiliyorum.
Galatasaray tarihinin en kaliteli takımını kurdu. Bu takım oynarsa sorun yok. Zaten kazanıyor. Oynamazsa bir iki yıldız ortaya çıkıyor gene kazanıyor. Sonuçta Galatasaray ya kazanıyor ya da kazanıyor. Galatasaray'ın bir Anadolu takımı karşısında puan kaybedeceğini pek düşünmüyorum.
Ancak hep söylüyorum; gaz veren gazetecilerden değilim. İyiyi de görürüm kötüyü de. Adım gibi biliyorum transfer sihirbazı Erden Timur şimdiden yeni sezon için en az Muslera kadar iyi bir kaleci arıyordur.
İlk maçında Sanchez'i beğendim. Eğer böyle oynamaya devam edecekse Nelsson devre arası için kendine erken bir Kopenhag uçak bileti alsın.
Sol bek Angelino alındığında çok iyi transfer denmişti. Bir maç, iki maç, üç maç bakıyorum; öyle çok iyi transfer falan değil. Hücumda kötü görünmüyor ama savunmada arkasına çok top kaçırıyor. Stoper Abdülkerim Angelino'nun kademesine girmekten neredeyse sol kasığından fıtık olacaktı!
Galatasaray'ın yeni transferlerine baktığımda Tete antrenmanı yedikçe gücünü çok ciddi bir şekilde hissettirmeye başladı. Henüz hazır olmamasına rağmen Hakim Ziyech de öyle. Bu iki futbolcu Galatasaray'ı bir başka seviyeyle taşıyabilir.
Ancak Zaha'dan henüz aradığımı bulmuş değilim. Zaha adının karşılığının sahaya koyamadı.
Galatasaray için bir tehlikeyi belirtmeliyim. Sanki Kerem Aktürkoğlu'nun üstüne bir oyunlar oynanıyor gibi. Çabuk unutuyoruz. Kerem bir kaç hafta önce "Türk futbolcusunu bu kadar değersizleştirmeyin" demişti. Bu ifadenin altında çok şey yatıyor. Aynı mevkide oynayan Zaha geldi diye Kerem ikinci plana itilirse bundan Galatasaray büyük zarar görür.
Kerem, savurnmadan geçiş oyununu süpher hızlı yapıyor. Hücumu organize ediyor, Icardi'yi besliyor, etkili vuruyor, goller atıyor. Elbette kaçırıyor da. 3 tane gol kaçırdı diye Kerem'i ıslıklamak, protesto etmek futbol seyirciliği olamaz. Bu akıllara zarar bir durum. Zaha kariyer olarak belki 100 tane Kerem eder. Ama ben bugün Kerem'i Zaha'ya değişmem. Çünkü takım için daha yararlı oynuyor.
Sonuç olarak Galatasaray tarihinin en zengin kadrosunun hakkını henüz verebilmiş değil. Sanki yüzde 50 ile oynuyor. Bu kadro şampiyonlar Ligi'nde Kopenhag'ı deplasmanda yenmeli, Manchester United'tan 6 puan almalı, Bayer Münih'le grup birinciliği için mücadele yapmalı.
Eğer Şampiyon Ligi'nde iddialı olamayacaksanız Süper Lig için bu kadroyu niye kurdunuz? Galatasaray'dan çok daha fazlasını bekliyorum.
İsmail Kartal hocayı tebrik ediyorum. 12'de 12 yaptığı, lige 5'te 5'le başladığı için değil. Hafta içinde kamuoyuna yansıdı; İsmail Yüksek'i görüşme odasına çağırmış. "İyi bir kesicisin öne oynarken bu kadar çalım yapma. Bu kadar riskli oynama" diye uyarmış. Alanya maçında baktım İsmail Yüksek öne oynarken hoca ne dediyse onu yaptı. Bu görüntüsüyle benim için sahanın en iyi adamıydı. Kartal'ın yerinde olsam görüşme odasına bir de Osayi Samuel'i çağırırım. "Kardeşim" derim; "Hadi hücumda dripling yapıyorsun, top tutuyorsun ama savunmada bu kadar çalım yapmaktan, bu kadar riskli oynamaktan vazgeç." Osayi'nin böyle bir uyarıya ihtiylacı var.
Alanya maçında baktım iki stoper Becao ve Djiku rakiplerine çok yakın oynuyorlar. Geniş alanda yakalanmıyorlar. Hatta rakibe pozisyon vermediler.
Ancak Tadic çok dikkatimi çekiyor. Durarak oynuyor. Her geçen maç sanki biraz daha geriye gidiyor. Fenerbahçe'nin hücumdaki hızını kesiyor. Buna rağmen bakıyorsunuz her tehlikenin başlangıcı da yine Tadic'ten geliyor. Ayrıca Ferdi ile süper anlaşıyor. Öyle bir oyuncu ki atsan atılmaz satsan satılmaz. İsmail hoca başarıyla uyguladığı rotasyona Tadic'i de katmalı.
Alanya maçı sonrası gazetelere baktım; Fenerbahçe uçuyor kaçıyor manşetleri. Biraz az atın be kardeşim. Fenerbahçe gibi son yılların en kaliteli ve pahalı kadrosunu kurmuş bir takım Alanya'da son yarım saati 8 oyuncusuyla savunmna yaparak geçirir mi? Madem böyle bir kadron var orta sahada top çevirsen, ara ara savunmanın gerisine top atsan bir ikinci golü arasan daha doğru olmaz mı? Fenerbahçe bunları yapamadı.
Tek farklı galibiyet her zaman risk taşır. Fenerbahçe yıllardır son dakikalarda yediği gollerden çok şampiyonluklar kaybetti. Ayağına çarpar bacağına çarpar sırtına çarpar gol olur. Böyle tek farklı galibiyetlerle son yarım saati savunmana çekilerek geçirmeye çalışmak büyük riskler taşır. Fenerbahçe Alanya'daki bu görüntüsünü alışkanlık olmadan hemen değiştirmeli.
BEŞİKTAŞ
Beşiktaş'a baktıkça eski Maliye Bakanı Nureddin Nebati aklıma geliyor. "Gözlerimin içine bakın parıltıyı görecekseniz" derdi. Beşiktaş'ın da iki üç hafta öncesine kadar gözlerinde oyununda bir futbol parıltısı vardı. Nedenini bilemiyorum son maçlarda o parıltı gitti, adeta matlaştı.
Kadroya bakıyorum; milli takımın banko kalecisi Beşiktaş'ta. Türkiye'nin en iyi sağ beklerinden ikisi Onur ve Rosier Beşiktaş'ta.
Süper Lig'in en iyi iki sol bekinden biri Ferdi'yse diğeri Masuaku. Stoperler fena değil. Hatta Colly duran toplarda iyi bir golcü bile. Orta sahada Gedson Fernandes hem savunması hem hücumdaki etkinliği ile yani çift yönlü oyunuyla bugün yere göğe sığdıramadığımız Galatasaraylı Torreira'dan bile daha iyi. Salih gibi savunma arkasına çok iyi top atan bir orta sahan var. Aboubakar gibi bir golcüye sahipsin. Hızla düzeldiği görülen Ghezzal adeta pas atmıyor sol ayağı ile nakış işliyor. Böyle bir kadronun çok daha iyi oynamaya ihtiyacı var. Ama son maçlarda bunu beceremiyorlar.
Beşiktaş'ın en büyük handikapını kulüp içi ve tribünlerdeki huzursuzlukta görüyorum. Camiada ciddi bir kongre faaliyeti var. Adaysanız çıkarsınız planınızı programınızı ekonominizi açıklarsınız. Değilseniz mevcut başkan ve yönetimi drahat bıraksırsınız. Tribünlerde ikide bir yükselen "Başkan istifa yönetim istifa" lafları Beşiktaş'a 2 kuruşluk fayda getirmez. Yönetime bir şey olmaz ama sahadaki futbolcuyu bozar. Tribünlere gelen Beşiktaş seyircilerinin bir bölümü bunu hala anlayabilmiş değil.