CNN Türk’te yer alan habere göre; Diyetisyen Pınar Demirkaya, porsiyon sınırlaması olmadan Kalorisiz Beslenme modeli ile sağlıklı, kalıcı ve kolayca kilo vermenin yolları hakkında bilgiler verdi.
Diyetisyen Pınar Demirkaya, kilo vermenin aslında kolay olduğunu ancak diyete girme psikolojisinin insanları olumsuz etkilediğini söyledi.
“Diyet psikolojisinin kilo verme süreçlerini çoğu zaman olumsuz etkiler. Diyet değil de sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Kilo vermek aslında kolaydır. Defalarca diyete başlayıp başarısız olmuş ve verdiği kilonun iki, üç katını geri almış insanlarla çalışıyoruz. Bu insanlar diyet yapmaktan yorgun düşmüş, psikolojik olarak yıpranmış, kilo veremeyeceğine inanmış kişiler oluyor ve bu durumda bile ilk haftadan itibaren kolayca kilo vermeye başlıyorlar. Danışanlarımızın yaşadığı mutluluktan çok şaşkınlık oluyor çünkü kilo vermenin zor olduğunu düşünüyorlar çünkü diyet yapmak ve diyete sadık kalmak çoğu zaman zor geliyor ve haksız da sayılmazlar.”
Diyet kelimesinin insanlarda “aç kalma korkusu”nu tetikler” diyen Dyt. Pınar Demirkaya, kilo vermeyi asıl zorlaştıran bu açlık korkusu olduğunu belirtti. “Kalorisiz beslenme ile kilo vermek kolay çünkü aç kalma ihtimali yok, yoksunluk hissi yok. Bunu yerine sağlıklı besinlerle porsiyon sınırlaması olmadan doyana kadar yiyerek sağlıklı ve kalıcı bir şekilde kilo vermek var.”
KALORİSİZ BESLENME NEDİR?
Dyt. Demirkaya, kalorisiz beslenme sistemini şu şekilde açıklıyor:
“Kalori hesabına dayanan diyet listeleri ile kilo verilse bile sonradan geri alınabilir, Kalorisiz Beslenme modelini kalıcı ve sağlıklı olarak kilo vermek amacıyla geliştirdiğini ve Kalorisiz Beslenme planını bir diyet listesi olarak değil bir tür sağlıklı beslenme farkındalığı olarak tasarlar. Yakın zaman kadar yaygın olarak kullandığımız diyet listeleri ve kalori hesabı, yani klasik diyet yaklaşımı artık yerini kişiye özel beslenme içeriklerine bırakıyor. Bu noktada kişiye iyi gelen ve yaramayan besinlerin analiz edilmesi gerekli.”
“Kalorisiz beslenme, bu analiz üzerine kurulu bir sistem.” diyen Dyt. Demirkaya, “Kişiye iyi gelen sağlıklı besinlerden oluşan, öğünlerde porsiyon sınırlaması ve kalori hesabı yapmadan, özellikle doyana kadar yemek yemesini istiyoruz çünkü asıl hedefimiz pankreasın sağlıklı bir şekilde çalışması. Böylece ani şeker düşmeleri olmuyor, açlık krizi, yeme atağı, sürekli açlık gibi durumlar yaşanmadığı zaman da kilo vermek konforlu hale geliyor.” diyor. Kalorisiz beslenme insülin dengesini destekliyor.
Dyt Demirkaya, “Kalorisiz Beslenme” modelini tercih edilmesinin en önemli nedenini ise şöyle açıklıyor; “Açlık-tokluk hormonları iyileştiğinde beslenme bozukluklarının da iyileştiğidir. Peki bu neden önemli? Kilo verememek ya da diyete devam edemiyor olmaktan şikâyet eden çok sayıda kişiden aynı şeyi duyarız “Hep açım, hiç doymuyorum, sürekli yemek yemek istiyorum, sanki midemde bir kala delik var…” bu gibi yakınmaların altında yatan neden de genellikle aynıdır: İnsülin Direnci veya bir adım sonrası olarak Diyabet.”
Dyt. Demirkaya bu beslenme sisteminin kilo vermede çok etkili olduğunu anlatıyor. “Kalorisiz beslenme işte bu noktada işimize yarayan bir beslenme modeli çünkü bu beslenmede amacımız sofradan doyarak kalkmak ve bir sonraki öğüne kadar, ara öğün yapmadan tokluk hissini koruyarak açlık hissine karşı direnci yükseltmek. Bu da şu yüzden önemli açlık hissi oluşmadan tokluk hissine ulaşamayız.”
“Uzun açlık süreleri yaratmanın sağlıklı ev uzun bir yaşam ve doğal olarak formunu korumanın en basit yoludur.” diyen Dyt. Demirkaya, günde iki ya da en fazla üç ana öğün şeklinde beslenmenin en doğru sistem olduğunu söylüyor. “Kalori hesabına dayalı diyetlerde uygulanan az az ama sık sık yeme, öğünler arasındaki süre kısaldığı için açlık tokluk hormonlarının çalışma sistemine zarar veriyor. Üstelik bedenin tek işi, günde altı öğün beslendiği için, vücuda giren besini işlemekten ibaret oluyor. Oysa metabolizmanın hücre yenilemek gibi çok daha önemli görevleri vardır.”
“Aralıklı Oruç (İF- İntermediate Fasting), öğün modeli olarak tercih edildiğinde 8-16 veya 18-6 ya da 14-10 gibi beslenme aralıkları ile uzun açlık süreçleri elde ederiz. Bu sayede otofaji dediğimiz ölü hücre temizliği ve yeni hücre üretimini aktif hale getirir.”