Özal’ın başarı ve hataları örtülüyor!
Vefatının 18. yıldönümünde 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal anılıyor ve “gürültü koparmadan” tartışılıyor.
Aradan geçen yıllar Özal’ı yavaş yavaş unutturuyor, böylece başarı ve hataları da adeta “derin derin” örtülüyor.
Özal yâd edilirken, sevap ve günahları birbirine karışıyor.
Nitekim, büyük isteğine rağmen oğlu Ahmet Özal, özellikle AKP’den milletvekili adayı gösterilmeyerek, rahmetli babasının siyasi mirası gömülmek isteniyor.
Aslında, Özal’ı tam anlamıyla anlatmaya bu tür kısa yazılar ve sütunlar yetmiyor.
Objektif bir gözle araştırmalar yapmak gerekiyor.
Rahmetli Turgut Özal’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olduğunu hemen hatırlamak icap ediyor.
Özal her şeyden önce, cesur ve yürekliydi.
Sonra barışseverdi.
En önemli vasfı ise, inançlarından “zerre” kadar taviz vermemesiydi.
Üç şeye önem verilmesini istiyor ve her fırsatta bunları dile getiriyordu.
Din ve vicdan hürriyeti,
Birlik ve beraberliğin korunması,
Hür teşebbüs ve serbest ekonomi.
Yaşına ve kilosuna rağmen, çok çalışkan, çok enerjikti.
Fazla dinlenmez, saatlerini ya okumak, ya televizyon izlemek, ya bilgisayarla işlem yapmak, ya da dost ahbaplarıyla görüşmekle geçirirdi.
13 yıl, temel atmadan temel atmaya, toplantıdan toplantıya, konferanstan konferansa, geziden geziye koşturdu.
O çok sevildi.
O çok sayıldı.
O çok eleştirildi.
O çok itham edildi.
Canına bile kıyılmak istendi.
Fakat o, hiçbir zaman heyecanını yitirmiyordu.
İstifini bozmuyordu.
Coşkusuna coşku katıyordu.
Ne var ki, ikibinli yılların Türkiye’sine her bakımdan geçişi de planlayanların başında yer aldığı öne sürülüyor.
Dopdolu bir hayat geçiren Özal’ın kalbi, bunca “fırtına” ya dayanamıyordu.
Onun anılarını kaleme alan Mehmet Barlas’ın dediği gibi, “Turgut Özal vizyon, misyon ve aksiyon kavramlarını tüm boyutları ile birleştirmiş bir devlet adamı, politikacıydı”
Özal için çok şey söyleniyor, yazılıyor.
Daha da çok şey söylenecek, yazılacak.
Ancak, asıl değerlendirmeyi tarihe bırakmak gerekiyor.
Hangi gazeteci ve yazar milletvekili adayı oldu?
Gazeteniz Yeniçağ’ın yazarları Ümit Özdağ ve Özcan Yeniçeri beklendiği gibi MHP’den milletvekili adayı olarak listeye girdi.
AKP Star gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’ı memleketi Gaziantep’ten 3. sırada aday gösterirken, Star gazetesi Yazarı Mehmet Metiner’i ise yine memleketi Adıyaman’da 2. sıradan listeye aldı. Zaman gazetesi Yazarı Mümtaz’er Türköne ise listeye giremedi.
CHP’de Ergenekon tutuklusu Gazeteci Mustafa Balbay İzmir 2. bölge 2. sıradan aday gösterilirken,Hürriyet gazetesi eski başyazarı Oktay Ekşi ise İstanbul 3. bölge 4. sıradan listeye girdi. Yazar Aydın Ayaydın CHP listesine İstanbul 2. bölge 4. sıradan alınırken, gazeteci Veli Özdemir ise Ankara 1.bölge 9.sıradan aday gösterildi.
Yazar arkadaşımız Hulki Cevizoğlu ise bağımsız olarak seçime girmeye müracaat etti.
Tuncay Özkan da bağımsızlar arasında yer aldı.
Cari açık mı, enerji açığı mı korkutuyor?
Son dönemde büyük hız alan Bab-Ali Toplantıları’nın konuğu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyarıları, başta iktidar olmak üzere herkesi yakından ilgilendiriyor, daha doğrusu Türkiye için hayati bir önem taşıyor.
Maliye Bakanı Şimşek’in: “Cari açığın 60-65 milyar dolar aralığında olacağını tahmin ediyorum” uyarısı her kurum ve kuruluşun çok ciddiye alması gerekiyor.
Her ne kadar Şimşek cari açığın 90 milyon doları bulamayacağını ifade ediyorsa da, enerji fiyatlarının istikbali ekonomimizi tehdit ediyor.
Gerçekten de, geçen haftalarda Dubai’de katıldığımız bir konferansta, enerji fiyatlarının istikrarında dünya çapında güçlük çekildiğine dair konuşmalar ve karamsar tahminler etrafı kaplıyordu.
Nitekim Maliye Bakanı da Türkiye’nin en çok cari açık konusunda enerjiden kaynaklanan bir riskle karşı karşıya bulunduğunu itiraf ediyor.
Şimşek, “Türkiye’nin cari açığı bu yıl 90 milyar doları bulur mu?” sorusu üzerine de “Hayır kesinlikle mümkün değil. Cari açığın 60-65 milyar dolar aralığında olacağını tahmin ediyorum” diyordu.
Maliye Bakanı Şimşek, cari açığın son açıklanan verilerle yaklaşık 54.8 milyar dolar olduğunu belirtirken şöyle konuşuyordu:
“Bu çok yüksek bir rakam. Bunun 40 milyar dolardan fazlası, yaklaşık 41 milyar doları doğrudan doğruya enerjiyle ilişkilidir.Yani petrol doğalgaz ve türevleri.”
Kim ne derse desin, Türkiye’nin bu global konjonktürde giderek zorlaşan bir enerji sorunu ve açığı bulunuyor. Dengeleri sarsan bu durumun ister istemez cari açığı azdıracağı görüş ve tahminleri de özellikle ekonomistlerin beynini kurcalıyor.