Ortaylı, burada yaptığı konuşmada, bütün dünyada milletlerin kendi kaynağını merak ettiğini belirterek, geçmiş hakkında en sıhhatli kalıntının dil olduğunu söyledi.
Bir toplumun dili kaybolduğu zaman kendisinin de kaybolduğunu ifade eden Ortaylı, yeryüzünde mevcudun üstünde kaybolmuş diller tespit edildiğini kaydetti.
Ortaylı, bugün diyalekt hariç 5 bin lisanın konuşulduğunu dile getirdi.
İslam dünyasında en önemli özelliğin dillerin tetkiki olduğunu anlatan Ortaylı, Türk dilinin ilk lügatının bu ortam içerisinde doğduğunu bildirdi.
Ortaylı, Türk tarihinde Çin kenarındaki Hunlar'dan gelenlerin kendi metinleri olmadığını aktararak, sözlü edebiyatın uzun süreli yaşamasının mümkün olmadığını ve verilerin kayıt altında tutulması gerektiğini söyledi.
Bunların konuştukları dille tespit edilen kayıt olmadığını ifade eden Ortaylı, Çinliler'in o dönemde Türkler'den bahsettiğini kaydetti.
Ortaylı, Türkiye'de harf devriminin zaruretin getirdiği bir değişiklik olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Oturursunuz Osmanlıca öğrenirsiniz. 15 günlük faaliyettir. Biraz merakınız, biraz sabrınız varsa öğrenirsiniz ama bizim millette bu merak ve sabır yoksa o işi öğrenmektense kahve köşesinde oturup dedikodu yapmayı tercih ediyorlar. Fevkalade ayıp bir görünüm. Böyle çalışmayan, tembel insanlar vardır. Eline geçen parayı har vurup harman savurur, sonra büyükbabasıyla babasına küfreder. 'Falan yerdeki arsayı almamış da alsaydı milyoner olmuştuk da.' O adamı gözünüzün önüne getirin, hayatımızda tanıdığımız böyle insan ne kadar zavallıysa bu gibi konuşanlar kültür tarihimiz üzerine de o derecede akılsızdır, ahmaktır. Realiteyle alakaları yoktur. Bir memlekette harf değişir."
"İŞİN TADINI KAÇIRIYORSUNUZ"
Her memlekette eski metinleri okumanın kolay olmadığını anlatan Ortaylı, şunları kaydetti:
"Mesela oturuyorlar ayıp bir şey... Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın romanları sadeleştirilmez. Eğer bu sadeleştiriliyorsa bazı yayınevleri bunu yapıyorsa çok kusura bakmayın milletin ahmaklığından istifade ederek para kazanıyorlar. Başka bir şey değil. Yani 'siz aptalsınız, sizin aklınız ermez, bak ne güzel sadeleştirdim.' diyor ama sadeleştirdiği metnin o adamla alakası yok. Çok büyük saygısızlık. İşin tadını kaçırıyorsunuz. Bizim yüzyılın dönemecindeki yazarlarımız Reşat Nuri Bey olsun, Hüseyin Rahmi Gürpınar olsun o dillerinin çeşnisiyle müzikalitesiyle tatları vardır. Onu anlamak zor bir şey değildir. Ben ortaokuldayken birkaç kelimeyi sorarak anlıyordum. O zaman öyle bir moda yoktu. Türkiye, çok büyük bir eski metin katliamı içindedir. Bunların sorumlusu harf devrimi değildir. Dil meselemizde büyük problemlerimiz vardır. Dilcilerimiz dil bilmezler. Normal olarak bir filoloğun birkaç dil bilmesi lazım, bu bir deha meselesidir. Ortalama bir adam da bunu öğrenebilir ama metin okumanın filoloji yapmanın metodu budur. Böyle oturup da her lehçeye lisan demek hiçbir şekilde akıllı bir iş değildir."
Ortaylı, "Türklüğü dil olarak, idare olarak, medeniyet olarak, kitleyle temasta en iyi yerleştiren, en mükemmel devlet Osmanlılardır." diyerek, şöyle devam etti:
"Bugün, garip bir şekilde bir milliyetçilik çıkmış. 'Osmanlı Türk değil, Türkler'in düşmanı, Türklük 2 bin sene evvel var, sonra yok.' O zaman nasıl yaşadın? 2 bin sene arada cıvıma olursa kalır mı bir millet? Bunu nasıl izah edeceksin. Bu tip bir tarih yaklaşımı çok yanlıştır. Osmanlı İmparatorluğu Türklerin imparatorluğudur. Adının hanedan adını taşıması mensubu olduğumuz İslam dünyasında bir adettir. Hep kurucu hanedanın adıyla anılır devlet fakat Türk'tür. Fransızca, İtalyanca ve Almanca'da hep Türk diye bilinir. Anadolu Helenler'in ülkesi değildir."
Konuşmanın ardından Ortaylı, "Türklerin Altın Çağı" adlı kitabını imzaladı.