Tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısında Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ve manevi kızı Afet İnan'la ilgili son dönemde gündeme gelen hakaretleri değerlendirdi. ‘Atatürk'e, ailesine ve silah arkadaşlarına yönelik saldırılarda amiyaneliği anlamak güç değil" diyen Ortaylı, sorunun Türkiye'nin çağdaşlaşma serüveninde olduğuna vurgu yaparak, ‘kasabalara gerçek bir eğitim götüremedik' dedi.
'ANSİKLOPEDİLERDE DEDİKODU'
Ortaylı yazısında, "Mektep bitirenlerin gerçekleri yansıtan bir yorumuna rastlamak zor. Kulak dolgusu, dedikodu yöntemi tarihçiliğe de yansıyor. Sözü edilen insanların biyografilerinin ne kadar çarpıtılarak ve noksanla ele alındığını görünce dahi bunu anlarsınız. Afet İnan Hoca'nın akademik kariyerinin ciddiyetle tetkik edilmediği anlaşılıyor. Bizim millet biyografiyi takip etme alışkanlığına sahip değildir. Birisinden dedikoduyla bahsetmeyi tercih ederler. Aynı yöntemi gazetecilikte de kullanırlar, hatta ansiklopedicilikte de" ifadelerine yer verdi.
‘KAHVEHANE KÖŞELERİNDE…'
Ortaylı, Atatürk'le ilgili hakaretlerin dile getirildiği televizyon yayınlarıyla ilgili şu tespitleri yaptı: "Kahvehane köşelerinde, 50 yıldır tekrarlanagelen bazı yaveler ilk defa bu kadar açıklıkla TV ekranına da getirildi. Falanın annesi babası şu işi yapardı, filan şöyledir demek hiç kimsenin hak etmediği söylemlerdir. Her şeyi bir yana bırakalım, Türkiye cumhurbaşkanlarının ilki ve tabii bazılarının asıl rahatsız olduğu konu Kurtuluş Savaşı Başkomutanı, TBMM Reisi, Yeni Türkiye'nin kurucusu ve silah arkadaşlarının aralarındaki ilişkilerini abartarak yorum yapan çevreler, maalesef bu sefer de doğrudan doğruya Atatürk'ün ailesine el attılar."
Ortaylı, yazısında tarihi belgelerin çarpıtıldığını hatta sahte evrak üretildiğini belirterek, ilginç örnekler de verdi. Ortaylı'nın yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Çok yakın zamanda gazetenin biri ‘İnönü'ye Atatürk'ü öldürtmek' ve bunun için ‘Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'ya İnönü'ye destek ve koruma teklifi mektubu yazdırtmak' gibi dâhiyane bir sahte evrak üretti! Ne var ki 1930'lara ait bu mektubun TBMM rumuzu bilgisayardan çıkmaydı. Olaylar da saçmaydı, kurgunun aktörleri de yanlış tasnif edilmişti. Bu sefer de bağıra bağıra Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Zübeyde Hanım için yalan yanlış tasnifler yapılıyor."
'50 YILLIK PALAVRA NEYE DAYANIYOR?'
"'Bu 50 yıllık palavra neye dayanıyor?' derseniz, Türkiye'de nüfus kayıtlarının geç tutulması, mevcutların iyi korunamaması, hatta zaman zaman kasaba nüfus memurluğu arşivlerinin sözde yanmasından ileri gelen bir sorundur. Mevcut belgeliklerimizin çeşidi ve türü değişik. Katolik ve Protestan Avrupa'da herhangi bir köyün kilisesinde bulunabilecek vaftiz, nikâh ve cenaze kayıtlarına Doğu'da rastlanmaz. Sırf İslam dünyasında değil, Ortodoks Hıristiyan âleminin kiliselerinde de bu tür açıklar vardır."
'TARİH ÇARPITMAYLA SİYASET YAPMA EĞİLİMİ'
Ortaylı, Atatürk'e hakarete halkın tepki gösterdiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu son programla devlet mekanizması ama esasen de halk harekete geçti. Belirli yayınlar ve dergiler toplatıldı veya mağazalar satıştan kaldırıldı. Sosyal medya tepki gösterdi, Başbakan Binali Yıldırım ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik malum programı protesto etti. Tarih çarpıtmayla siyaset yapma eğiliminin de böylelikle eriyeceğini umarız."