Oktay Ekşi olayına farklı bakış...
Hürriyet Gazetesi’nin 35 yıllık “başyazarı” Oktay Ekşi, AKP Hükümetinin “savaşma kararı” alması üzerine istifa etti/rildi..
Olayın çeşitli boyutları var. Ekşi’nin tepkilere neden olan yazısı, hükümetin ve tabii Başbakan Erdoğan’ın tavrı, güç gösterisi, gazetecilik, medyaya müdahale, patronların direnci vb..
Şimdi çeşitli açılardan değerlendirelim.
Başyazarlık açısından
Burada, bırakın hakaret etmeyi, kimseyi kırmak bile istemem. (Meslek yaşantımda da buna çok dikkat ettim.)
Şimdi önce, Sayın Oktay Ekşi’nin durumuna bakalım.
Bir kere “35 yıllık” başyazarlık olur mu?
Bence olmaz, olmamalı.
Sayın Ekşi, neredeyse “bir ömür” süren “başyazarlık tahtından” (!) indi ya da indirildi.
Gerekçe ne?
Veda yazısından bir önceki yazısında, hükümet için “Analarını bile satan ZİHNİYET” demesi.
Tamam ifade ağır. Ama, gazetecilik mesleğindeki etik ve küfür konusunu bir televizyoncu ele alsa da konuşsak!.. Bu meslekte, özellikle hükümet yandaşı kimi yazarların kimlere neler söylediğini birer birer ortaya döksek.
Ayrıca, bir gazeteci olarak Sayın Ekşi’nin bu yazısından benim bile haberim olmadı. Yine, incinmesini istemem ama, Oktay Ekşi artık “okunmayan bir yazar”dı. Buna az sonra tekrar değineceğim.
“Okunmayan yazar” olmak, hepimiz için mümkün. Değişik dönemlerde hepimizin başına gelir. Ya gündem değişir, ya okuyucu artık sıkılmıştır, ya da en önemlisi yazarın kendisi sıkılmıştır.
Hükümet açısından
Yukarıda saydığım nedenlerin hiçbiri bir gazeteciye baskı uygulanmasını, hele hele Başbakanın “Ben bu zihniyetle mücadele etmem, savaşırım” diye tehdit etmesini gerektirmez.
Gider dava açarsınız. Zaten herkese açıyorsunuz.
Bakınız daha önce, üstelik sınırlı bir çevrede değil, televizyonların önünde, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, hükümet için “Meşe ağacının dalları nerenize battı, sayın hükümet?” dememiş miydi?
Baydemir hızını alamayıp, daha da ileri gitmiş ve “Hast...in diyorum, hast..in!..” diye devam etmemiş miydi?..
Baydemir’e karşı hangi hükümet üyesi(bakan) “Savaşırım” diyerek dava açmıştı, ya da Başbakan?..
Demek ki mesele başka!
Öte yandan, “Öfke bir hitabet sanatıdır” diyen Başbakan çiftçiye “Hadi al ananı da git” dememiş miydi? Bu ne anlama geliyordu peki?
Bugün kendisini yine ortaya atıp, “İstifa yetmez” diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir gazeteci için “Şeyini şey ettiğimin şeyi..” dememiş miydi?
Aynı zamanda, manken Aysun Kayacı’ya en ağır sözlerle AKP’liler yüklenmemiş miydi?
Dedim ya amaç başka!
Asıl neden
Gelelim asıl amaca.
İş, “Kelle isteme” boyutuna gelmiştir. Sayın Ekşi’nin gazeteden istifasını ve açılan davaları yeterli bulmayanlar, Basın Konseyi başkanlığından da ayrılmasını istemektedirler.
Yani, Oktay Ekşi’ye hiçbir yerden ekmek verilmemelidir!..
Yoksa, çok az okunan ve Başbakan söylemese neredeyse kimsenin duymayacağı bir yazı yüzünden, bir yazara bu kadar büyük tepki gösterilmesinin başka anlamı yoktur.
Erdoğan, gazete patronlarına daha önce şöyle demişti:
“Ben de şimdi o gazetelerin patronlarına sesleniyorum, ‘Ne yapayım köşe yazarı, hakim olamıyorum’ diyemezsin. ’Sen bunun sorumlususun arkadaş’ diyeceksin. (...) Buna biz de müsaade etmeyiz. (...) O zaman köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiğin zaman da feryat etmeye hakkın yok!.. (...) Ama o insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki, ’Kusura bakma kardeşim bizim dükkanda sana yer yok! Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar.”
Demek ki asıl amaç, bir “Güç gösterisi” , ve eldeki gücün hiçbir sınırının olmamasıdır...
++
HAYAT DEĞİRMENİ
CNN’de Ahmet Hakan KCK(PKK) avukatına soruyor:
“Taksim’deki olayı PKK içindeki şiddet yanlısı bir grup yapmış olabilir mi?..”
Demek ki, terör örgütünün şiddet yanlısı olmayanı da var!..