Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU
Hulki CEVİZOĞLU

Musalla taşındaki Türkiye

Türkiye artık neredeyse “musalla taşına yatırıldı.”
Türkiye’de Türkler Mustafa Kemal Atatürk’ü anmaktan çekinir hale getirildi.
Böyle bir ortamda, daha kıl-tüy tartışmaları ile oyalanıyoruz. Muhalefet de buna ortak oluyor. Karşılıklı kavgalarla halk uyutuluyor.

Eski numaralar
AKP’yi iktidara ve Çankaya’ya taşıyanlar, yine “eski numaralara” başvuruyorlar. Yine “eski hesap sorma numaraları” gündeme getiriliyor. Halkın gazını alalım, seçimler yaklaşıyor yerimizi koruyalım diye.
Daha önce de hep hesap sormaktan söz ettiler, sonra hesap verdiler!..
Ama, politika cilvesiz olmuyor demek ki, yine aynı cilveleri görüyoruz.
Çözüm üretmek yerine, kavga en
kolayı tabii.
Birinde akıl, diğerinde ağız dalaşı ve kaba kuvvet kolaycılığı söz konusu.
En son tartışmalardan biri “Türbanla askeri hastaneye girilip girilmemesi” konusu.
Oysa, bu milletvekillerinin tümü de biliyor ki, bulundukları TBMM’ye de hanımlar istedikleri giysilerle giremiyorlar.
Örneğin, özgürlüklerin olması gereken ve bu konuda yasaların yapıldığı TBMM’ye kadın milletvekilleri normal bir pantolonla giremiyor.
Bunu dile getirmiyorlar.
AKP’nin elinde haksız elde ettiği ezici bir milletvekili çoğunluğu var. “Askeri tesise türbanla giremiyoruz” diye bağırarak yine oy toplamaya çalışıyor ama, bu gücüyle önce “Meclis’e girme” yolunu açmıyor.
Bunda da mı asker suçlu acaba?
Ayrıca, Sayın Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Başbuğ buna da üzülüyor mudur?

“Yücelik belgesi”
Başbakan Tayyip Erdoğan ve ekibi, kutsal değerlerin arkasına sığınarak politika yapmayı sürdürüyor.
Geçtiğimiz birkaç gün içinde de bunları yaşadık. Öfkeleriyle toplumu ve Meclis’i yine gerdiler.
Onlara birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Kendi anlayacakları dilden.
Şeyh Ebebâli’nin Osman Gazi’ye
vasiyet gibi öğüdünü artık nerdeyse
herkes biliyor.
Hani, “Ey Oğul, Beysin... Bundan sonra öfke bize, uysallık sana... Kırılmak bize, gönül almak sana... Suçlamak bize, katlanmak sana... Geçimsizlikler bize, adalet sana...” sözlerinin yer aldığı öğüt.
Şimdi bir de, Kanuni Sultan Süleyman’ın bir yöneticisine yazdığı ve “Yücelik Belgesi” diye anılan öğütlerini hatırlatayım.
Bakın bırakın “Peygambere benzetilmeyi”, nasıl “iyi insan” ve “iyi yönetici” olunuyormuş?
Her iyiliğin kaynağı adalettir. Adil olmayan kişinin elinden çıkan iş kötüdür.
Peygamberimiz, “Bir günün adaleti, yetmiş yıllık ibadetten üstündür!”
buyurmuştur.
Öyle insanlar var ki, ellerinde fırsat yokken salih, abit ve zahit (iyi, sürekli ibadet eder, hayırlı kul-HC) görünürler. Ellerine fırsat geçince nemrut (zalim-HC) kesilirler.
Hizmetinde kullandığın adamların dış hallerine aldanma! Mala muhabbet göstereni devlet hizmetinde kullanma! Zira o adamlardır ki, Allah’ın bana emanet ettiği halkı ezerler... Kıyâmet günü sorumlu benim!
Ey Gazi Bali Bey;
Mansıbımın (memurlarımın-HC) geliri masrafıma yetmez diye gam çekme! Ne dileğin varsa benden iste!
Sana emanet ettiğim askerlerimin ve tebaamın gençlerini evlat, ihtiyarlarını baba yaşlılarını da kardeş bil! Bilhassa fukaraya şefkat ve muhabbetle ihsan kapılarını aç!

400 yılın hesabı...
Ne diyordu Atatürk?
“Bizimle 3-4 senelik bir hesap görmüyorlar. 300-400 senelik bir hesabı görmeye başlıyorlar.”
Osmanlı’nın çöküş dönemi karikatürlerine bakarsanız, devlet çökerken, birbiriyle yumruklaşan vekilleri görürsünüz.
Şimdiki gibi!..
Yok mudur, Türkiye’yi yatırıldığı musalla taşından kaldıracak bir parti?

Yazarın Diğer Yazıları