Müftü, işçileri camiden kovabilir mi?

Şanlıurfa’da Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Özak Tekstil işçileri, sendika değiştirdiği için işten atılan arkadaşlarının geri alınmasını sağlamak için iş bırakma eylemi yapıyor, jandarma, işçileri fabrikanın bulunduğu sokağa sokmuyor... Yağmur yağdığı için işçiler, Organize Sanayi Bölgesi’nin girişinde bulunan caminin avlusundaki tentelerin altına sığınıyor... Kim haber verdiyse Şanlıurfa İl Müftüsü Ramazan Tolan camiye geliyor ve merdivenlerde bir konuşma yapıyor; caminin eylem yapılacak yer olmadığını ve işçilerin buradan ayrılması gerektiğini söylüyor.

İşçiler ise camide eylem yapmadıklarını, caminin kimsenin şahsi malı olmadığını, Allah'ın evine sığındıklarını söyleyince müftü camiden ayrılmak zorunda kalıyor. Caminin kapıları kilitleniyor ama bir müddet sonra açılıyor...

***

Şu işe bakın, nerede bir işçi eylemi varsa devlet gücü onlara karşı kullanılıyor. Devletin jandarması, fabrika sahibinin isteklerine göre mi görevlendirilir? Jandarma işçinin de sendikanın da jandarması değil midir?

Ya müftüye ne demeli? Müftünün görevi, işçileri, cami avlusundan atmaya çalışmak mıdır? Caminin imamı, işçileri kovmaya yanaşmadığı için mi müftü çağrılmıştır? Müftü, kendi işini bırakıp camiye gelerek, işçilerin camiden ayrılmasını istemek gibi bir rolü nasıl üstlenmiştir? Müftü, caminin sahibi midir? Müftü, fabrika sahibinin müftüsü müdür? İslam, sadece patronların dini midir? Bu nasıl din anlayışıdır?

Anlaşılıyor ki bu bir iktidar politikasıdır. İktidar, devletin ve milletin güvenliğini sağlamakla görevli jandarmayı işçilerin üzerine sürmüş; yetmeyince müftüyü de göndermiştir...

***

“Şanlıurfa” ve “müftü” denilince daha iki ay önceki iğrenç olay da akla geliyor...

Şanlıurfa’nın Akçakale Müftüsü, Halil B. (37) Fatih Sultan Mehmet Ortaokulu'nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verdiği sınıfta 12 yaşındaki kız öğrencisine cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı.

Tabii ki il müftüsü bu olaydan sorumlu değildir ama ilçe müftüsünün sicil amiri olduğuna göre atanmasında da herhalde görüşü alınmıştır değil mi? Öyleyse işçiyi camiye sokmamakla uğraşacağına il bazında din görevlilerinin hizmetlerini düzenlemek ve denetlemekle uğraşmalıdır.

AYM: Gazeteci

toplumun sözcüsüdür

Anayasa Mahkemesi, önemli bir karar verdi ve köşe yazılarında kaymakamı eleştiren gazetecinin iftira suçundan hapisle cezalandırılmasıyla ifade ve basın özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine hükmetti.

Resmî Gazete'de yayımlanan karara göre, Adıyaman'dan yayın yapan bir internet sitesinde muhabir olarak çalışan kişi, "Gerger ilçesinde nüfus müdürlüğünün evlendirme yetkisi kullandığına, TOKİ projesi için para toplanan ilçede TOKİ projesi bulunmadığına, ihalelerin usulsüz biçimde kaymakam tarafından bazı kişilere verildiğine" ilişkin yazılar kaleme aldı.

Kaymakamın suç duyurusu üzerine hakkında dava açılan gazeteci, iftira suçundan 12 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay da yerel mahkemenin hükmünü onadı.

Gazeteci, hak ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, gazetecinin Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine ve gazeteciye 30 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi, dosyanın, yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine de karar verdi.

Anayasa Mahkemesi’nin kararında, başvurucunun gazeteci olarak toplumun sözcülüğünü yaptığı belirtildi.

Gazetecinin, kaymakamın birtakım işlem ve davranışlarının toplum nezdinde sorgulanmasını amaçladığı aktarılan kararda, kaleme aldığı yazılar nedeniyle cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğu ifade edildi.

***

Karar ne kadar doğru ise yerel mahkemenin, kaymakamı eleştiren gazeteciye hapis cezası vermesi, Yargıtay’ın da bu kararı onaması o kadar yanlıştır. Yargı, adaletle hükmetmek zorundadır; vatandaşla kamu görevlisi arasındaki bir davada, kamu görevlisinin değil adaletin yanında taraf olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları