Mevlana, aşkın ve hoşgörünün evrensel mesajlarını dile getiren şiirler ve öğretilerle tanınır. Anadolu’da yetişmiş ve eserlerini büyük ölçüde Farsça yazmış olmasına rağmen, Mevlana’nın etkisi küresel ölçekte olmuştur.
Mevlana’nın en bilinen eseri, kapsamlı bir şiir ve düşünce koleksiyonu olan Mesnevi’dir. Mesnevi, ahlaki ve manevi konuları ele alan hikayeler ve fabllar içerir. Mevlana’nın öğretileri, insanların birbirleriyle ve evrenle olan ilişkilerinde sevgi ve hoşgörüyü vurgular.
Mevlana ayrıca Mevlevilik tarikatının kurucusu olarak bilinir. Mevlevilik, müzik ve sema ritüeli aracılığıyla manevi gelişimi teşvik eden bir Sufi tarikatıdır. Mevlevi dervişlerinin sema töreni, dönerek ve müzik eşliğinde dua ederek Tanrı’ya ulaşmayı simgeler.
Mevlana’nın öğretileri ve şiirleri, yüzyıllar boyunca insanları etkilemiş ve ilham vermiştir. Onun düşünceleri, aşkın ve hoşgörünün evrensel değerlerini vurgulayan güçlü ve etkileyici bir miras bırakmıştır.
Mevlana’nın sözleri bugün bile birçok kişi için rehber niteliğindedir. “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözü, onun dürüstlük ve samimiyet üzerine vurgusunu gösterir. Mevlana’nın felsefesi, bugün bile birçok kişiye ilham vermeye devam etmektedir.
Mevlana’nın öğretileri ve düşünceleri, sevgi, hoşgörü ve insanlık üzerine yoğunlaşmaktadır. Peki, Mevlana bugün yaşasaydı, ne yapardı. Bize ne tavsiye ederdi?
Sevgi ve Hoşgörü: Herkesi olduğu gibi kabul edin ve sevin. İnsanları yargılamayın, onları anlamaya çalışın.
Kendini Bilme: Kendinizi tanıyın ve kendinizi geliştirmeye devam edin. Kendi hatalarınızı kabul edin ve onlardan ders alın.
Barış ve Uyum: Barışçıl bir yaşam sürün ve çevrenizdeki insanlarla uyum içinde olun.
Bilgelik: Bilgiye değer verin ve sürekli öğrenmeye açık olun.
Bu tavsiyeler, Hz. Mevlana’nın öğretilerinin temelini oluşturur ve bugünün dünyasında da geçerlidir. Ancak, bu yorumlar tamamen spekülatiftir ve Hz. Mevlana’nın gerçek düşüncelerini veya eylemlerini temsil etmeyebilir. Her zaman kendi bilgelik ve anlayışınızı kullanın.
HZ. MEVLANA'NIN KİMDİR?
Hz. Mevlana, 1207 yılında, bugün Afganistan olan, dönemin İran sınırlarında yer alan Horasan eyaleti, Belh şehrinde dünyaya geldi. Annesi Belh şehri emirinin kızı, babası ise şehrin ileri gelen bilginlerinden birisiydi. Mevlana, küçüklüğünden itibaren sorgulayan bir kişi olmuş ve felsefe alanında önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
Mevlana’nın hayatında önemli bir dönüm noktası, Şems-i Tebrizi ile tanışması olmuştur. Şems ile olan anılarını her zaman dillendirmiş, ilminin büyük çoğunluğunun kendisine borçlu olduğunu dile getirmiştir.
Mevlana, 1214 yılında ailesiyle birlikte Bağdat’a taşındı ve daha sonra 1218 yılında Konya’ya geldiler. Konya’ya geldiklerinde, Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat tarafından babası için medrese inşa edildi. Babası vefat ettikten sonra, Mevlana 24 yaşındayken akademide ders vermeye başladı.
Mevlana’nın eserlerinin çoğu Farsça diliyle yazılmıştır. Ancak çok nadiren eserlerinin bir kısmında Türkçe, Rumca ve Arapça kullanmayı tercih etmiştir. Şu anda eserleri, başta İran, Türkiye ve ABD olmak üzere dünyanın her yerinde okunmaktadır.
Mevlana, 17 Aralık 1273 tarihinde vefat etti. Hoşgörü, barış ve sevginin simgesi olarak yüzyıllar boyu adından söz ettiren biri olmuştur.
MEVLANA'NIN EN ÜNLÜ ESERİ NEDİR?
Hz. Mevlana’nın en ünlü eseri, Mesnevi adlı büyük bir şiir koleksiyonudur. Mesnevi, İslam düşüncesi ve tasavvuf öğretileri üzerine yazılmış bir eser olup, insanın içsel yolculuğunu ve Allah’a ulaşma çabasını anlatır.
Mevlana’nın diğer önemli eseri olan Divan-ı Kebir, onun gazel ve rubai türündeki şiirlerini içerir. Bu eserler, Mevlana’nın tasavvufun evrensel değerlerini benimsemesini ve bu değerleri yansıtmasını sağlamıştır.
MEVLANA’YA NEDEN ‘RUMİ’ DENİYOR?
Mevlana’ya “Rumi” denmesinin sebebi, onun büyük bir kısmını Anadolu’da geçirmiş olmasıdır. “Rumi” kelimesi, Arapça’da “Roma” anlamına gelir ve bu durumda “Roma” kelimesi, Bizans İmparatorluğu’nun devamı olan Doğu Roma İmparatorluğu’nu ifade eder. Mevlana’nın yaşadığı dönemde, Anadolu “Rum” olarak adlandırılıyordu. Dolayısıyla, Mevlana’nın “Rumi” olarak anılması, onun Anadolu’da, özellikle de Konya’da yaşamasından kaynaklanmaktadır.
MEVLANA VE ŞEMS-İ TEBRİZİ
Mevlana Celaleddin Rumi ve Şems-i Tebrizi arasındaki ilişki, tarihin en önemli ve etkileyici dostluklarından biri olarak kabul edilir. Bu iki büyük düşünür ve mistik, 13. yüzyılda Anadolu’da karşılaştı ve birlikte geçirdikleri zaman, Mevlana’nın düşüncelerini ve şiirlerini derinden etkiledi.
Mevlana ve Şems’in ilk karşılaşmaları, Mevlana’nın Şam’da eğitim gördüğü bir dönemde gerçekleşti. Şems, Mevlana’ya yaklaşıp elini öptü ve sonra kalabalığın içinde kayboldu. Bu olay, Mevlana’yı derinden etkiledi ve Şems’i unutamadı.
Yıllar sonra, Mevlana Konya’daki medresesinde ders verirken, Şems ile tekrar karşılaştı1. Bu karşılaşma, Mevlana’nın hayatında bir dönüm noktası oldu. Şems, Mevlana’ya mistisizmin daha derin yönlerini öğretti ve onun düşüncelerini ve şiirlerini şekillendirdi.
Mevlana’nın Şems’e yazdığı mektuplar, ikili arasındaki derin bağın ve etkileşimin bir göstergesidir. Bu mektuplar, Mevlana’nın Şems’e duyduğu derin sevgi ve hayranlığı ifade eder. Şems, Mevlana’nın hayatında o kadar önemli bir rol oynadı ki, Mevlana onun anısına ‘Divan-ı Kebir’ adlı eserini adadı.
Mevlana ve Şems arasındaki bu derin dostluk ve etkileşim, Mevlana’nın düşüncelerinin ve şiirlerinin oluşumunda önemli bir rol oynadı. Bu ilişki, Mevlana’nın aşk ve birlik mesajlarını dünyaya yaymasında önemli bir etkiye sahipti.