298 Sayılı "Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun"un 80'inci maddesi, 14 Mayıs günü olduğu gibi, bugün de 18.00'e kadar seçimler ve seçim sonuçlarına dair tahmin ve yorum yapmayı engelliyor.
Ülkenin geleceği açısından kritik bir önemi olduğunu düşündüğüm bu seçimde, sandıktan, demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti adına, en hayırlı sonucun çıkmasını temenni ederim.
Bir oy dahi kıymetli. Oy verelim…
Çaresizlik
Madem seçim hakkında yazamıyoruz, son zamanlarda görüntü ve istatistikleriyle her karşılaştığımda üzüldüğüm bir konuya eğilelim bugün.
ABD Gümrük ve Sınır Koruma Dairesi'nin son paylaştığı verilerine göre, 2020 yılında bin 944, 2021 yılında 4 bin 989 Türk vatandaşı Meksika sınırından kaçak yollarla ABD'ye geçerken yakalanmışken, 2022 yılında bu sayı 24 bin 362 olmuş.
Genel olarak, Honduras, El Salvador ve Guatemala gibi ülkelerin vatandaşlarının suç çetelerinden kaçış yolu olarak kullanılan Meksika'dan ABD sınırına yasa dışı yollardan girmeyi en çok tercih eden milletlerden birinin Türkler olacağını 10 yıl önce, hatta 5 yılda duysak, belki de inanmazdık.
Zira bu yöntem, çoğunlukla Meksikalı çetelerin hâkimiyet kurduğu yerler üzerinden ve onların aracılığıyla gerçekleştirilirken çok da risk barındıran, korkutucu ve yorucu bir yöntem. Adeta bir çaresizlik göstergesi…
Meksika tarafında insan kaçakçılığı yapan çeteler tarafından dolandırılma ihtimalinin yanı sıra, bu çetelere verilen paraların ardından, zorlu yolculuklar ve tüm tehlikeler atlatıldıktan sonra sınırı geçmekle de süreç sona ermiyor.
Sınırdan kaçak olarak giren ve tutukevinde bir süre tutulan Türkler, mahkemeye çıkarıldıklarında siyasi nedenler, cinsel veya dini tercihleri nedeniyle Türkiye'de ayrımcılığa uğradıklarını ileri sürerek iltica talebinde bulunuyor. Talep mahkemece kabul edilmezse, sınır dışı edilme ihtimali de mevcut yani…
Bu ayın 12'sinde eski ABD Başkanı Trump tarafından Covid-19 döneminde salgın endişesiyle çıkarılan ve aynı kapsamda şimdiki Başkan Biden tarafından da geçerlilik süresi uzatılan, sınırdan kaçak geçiş yapanların hızlı bir şekilde ülkelerine dönmesini sağlayan yasanın yürürlük süresi doldu. Bu da önümüzdeki günlerde başta yazdığım verilerdeki sayıların çok daha artacağı anlamına gelebilir.
Ancak bu hususta en çok üzüldüğüm ve etkilendiğim veri şu oldu:
Son üç yılda bu tehlikeli yolla ABD'ye giriş yapan Türklerden, 253'ü ailesiyle, 23'ü de yalnız başına geçen çocukları kapsıyor.
Bu veriyi okuduğumda aklıma doğrudan Valeria Luiselli'nin "Bana Sonunu Söyle" isimli kitabı geldi.
Pazar Okuması: "Bana Sonunu Söyle"
ABD'de yaşayan Meksikalı bir yazar olan Valeria Luiselli, "Bana Sonunu Söyle" isimli kitapta, mahkemede gönüllü tercümanlık yaptığı dönemde Meksika, Honduras gibi ülkelerden gelerek ABD sınırını geçen çocukların yaşadıklarını anlatıyor. Dolayısıyla bu bir roman değil, hikâyelerini ilk ağızdan dinlediği çocukların yaşamlarından onu en çok etkileyenlerinden bir kaçı…
Çocuklara cevaplamaları için nereden geldin, neden geldin, neyden kaçıyorsun, gelirken neler yaşadın ve benzeri 40 sorunun yer aldığı bir form veriliyor ve çocuklar tarafından bu forma verilen cevaplar, onların cevap verirkenki "geri gönderilme" endişeleri ve oraya gelirken şahit oldukları olumsuzlukların izleri kitapta aktarılıyor.
Yazar Luiselli de genel olarak İngilizce bilmeyen bu çocukların formu doldurmalarında onlara yardımcı olurken, onların çaresizliğine yardımcı olamamanın acısını yaşayan ve bu duyguyu okuyucuya geçirmeyi iyi başaran bir yazar.
Bu açıdan, kitapta hikâyesine yer verilen Honduraslı bir çocuğun "Kendi ülkende hükümetle sorun yaşadın mı? Yaşadıysan, ne oldu?" sorusuna yanıtı enteresandı: "Benim hükümetim mi? Defterine yaz: Benim gibiler için bir b*k yaptıkları yok, sorun da bu."
Çocukların hükümetlerin kötü yönetimlerinden bu denli etkilenmesi, hangi milletten olursa olsun insanı etkiliyor.
ABD'ye yasa dışı yollardan -özellikle de yalnız başına- giren Türk çocuklarını duyduğumda kitaptaki bu ve diğer çocukların aklıma gelmesi de bu yüzden.
Anayasamızın 2. maddesi, sosyal bir devlet olduğumuzu belirtir. Sosyal devlet, toplumun en zayıf kesimi olan çocukların mağduriyetlerini gidermek adına ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuki önlemleri almakla yükümlüdür.
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetiminde kim olursa olsun, Anayasa'nın emri, sosyal devlet ilkesi gereği, çocukları konu alan sosyal politikalarla çocukların korunması, eğitilmesi ve en iyi şartlarda yaşatılması sağlanmalıdır.