Türk Askerinin, 2011’deki sınırlı NATO görevinin dışında 107 yıl sonra Libya topraklarına gönderilmesi tezkeresi tartışılırken ne kadar asker gönderileceği, görevinin ne olacağı, sahada dost ve düşman kuvvetler olarak karşısında kimi bulacağı, bölgedeki dengelerin nasıl değişeceği gündemdeki yerini koruyor.
2011 LİBYA TEZKERESİ VE MEHMETÇİK’E LİBYA YOLU
Arap Baharı sanılan dönemin başlarında, Fransa, Kaddafi'ye karşı savaş açtığında Türk dış politikasında çelişkiler başladı. Ankara önce dönemin Fransa Cumhurbaşkanının başlattığı bu operasyona karşı çıktı ama çok kısa süre sonra destek verdi. 2011’de Kaddafi’nin çekilmesi için çağrı yapan Erdoğan’dı. Bu çağrıdan kısa süre sonra da Kaddafi’nin devrilmesinde Türkiye, NATO ile bizzat rol aldı. 2011 yılında NATO’nun düzenlediği operasyonla Türk askeri 99 yıl sonra Libya’ya yine bir tezkere ile geri dönmüştü. Ancak bu operasyon sınırlı ve süreliydi. 5 gemi ve 1 denizaltı ile 1028 asker gönderen Türkiye kara harekatına katılmadı. Hem NATO, hem de TSK kısa süre sonra ülkede kontrolün Trablus'taki Ulusal Geçici Konsey'e geçmesiyle ayrıldı.
Ancak 2014 yılında yeniden başlayan çatışmalar Libya’nın devlet kurumları da dahil fiilen üçe bölünmesiyle devam etti. Libya'da ikinci iç savaş dönemi başlarken bugün Libya’daki iki hakim güç olan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayis es Sarraj ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi tarafından desteklenen Halife Hafter arasında, Fas’ın Suheyrat kentinde 2015'te uzlaşma sağlandı.
Bu anlaşma da sürdürülemedi ve oluşturulan Temsilciler Meclisi bir süre sonra ikiye bölündü. Bir kısmı Trablus’ta kalıp Sarraj’ı desteklerken diğer kısmı Hafter’e destek vermeye başladı. Temsilciler Meclisi’ndeki bölünmeye kadar, yani 2015’e kadar, Türkiye iki tarafla da görüşen ve uzlaşı arayan bir ülkeydi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da tezkere için siyasi partilere yaptığı ziyarette bunun altını çizdi.
BU ACELE NEDEN?
7 Ocak’ta Meclis’in açılmasını beklemeden sunulan bu tezkerenin nedenini Çavuşoğlu CHP ve İyi Parti’ye yaptığı ziyarette, “Biz sahadaki savaşın tarafı olmak niyetinde değiliz. Tüm amacımız hızla ateşkesin sağlanması. Ancak sahadaki durum çok hızlı değişiyor, bizim biran evvel ateşkes sağlanması için asker göndermemiz lazım. Ateşkes sağlanmazsa bu savaş 10 yıl daha devam eder. Bizim çıkarlarımıza olan tehdit de hızla artabilir. Uluslararası toplum son dönemde hareketlendi. Berlin’de taraflar arasında başlayan sürece de destek veriyoruz. Amacımız en kısa sürede ateşkesi sağlamak” mesajıyla açıkladı.
Çavuşoğlu ile bu görüşmelere katılan bir yetkili bu sözlerin satır arasını şöyle yorumladı: “AKP hükümeti Sarraj’ın düşmesini Türkiye’nin çıkarlarının aleyhine görüyor. Çünkü Libya ile imzalanan deniz yetki alanlarıyla mutabakat muhtırasının Hafter’in galip gelmesi halinde geçersiz olacağını düşünüyorlar”
Bu teze karşın Hafter ya da Libya’da kurulacak yeni bir hükümet Türkiye ile yapılan mutabakatı yok saymak zorunda değil çünkü anlaşmayla Libya’nın da deniz yetki alanı genişledi ve menfaatleri kollandı. Öte yandan Türkiye’nin Libya ile yaptığı mutabakatın Libya’daki savaşta Hafter’den yana tutum alan Mısır’ın da deniz yetki alanını genişlettiği düşünülürse Türkiye’nin Akdeniz’de hedeflediği yeni paylaşımda düşmanlıklarını değil, dostluklarını artırmaya ihtiyacı var.
KAÇ ASKER GİDECEK
Türkiye’nin Libya’ya göndereceği asker sayısı konusunda bugüne kadar bir veri paylaşılmadı. Çavuşoğlu, Hafter’i caydıracak ve sahada bu işi kazanamayacağını anlayacağı şekilde TSK’nın varlık göstereceğini belirtti.
Hükümete yakın medyaya göre 4 tabur yani 4000-5000 asker gönderilebileceği belirtilirken, bölge ülkeleri 200 kişilik eğitim verecek özel harekat ekibi ile Suriye’deki muhalif güçlerin gönderilmesini bekliyor. Suriye’de Türkiye’nin desteklediği gruplardan bazılarının Libya’ya çoktan gönderildiğine dair videolar ve uçak seferleriyle ilgili haberlere ise Ankara henüz açıklama getirmedi. Çavuşoğlu ise yaptığı görüşmelerde Suriye’den Türkiye destekli grupların Libya’ya gönderildiği iddialarının doğru olmadığını söyledi.
TÜRKİYE TEZKERE İLE NE HEDEFLİYOR?
Askerin yanı sıra sahada dengeyi değiştirecek en önemli unsur gönderilecek silahlar. BM’nin silah ambargosu kararına karşın, Ankara’nın Sarraj ile imzaladığı mutabakat muhtırası, Türk ordusundan denizaltı dahil her türlü silahı göndermeye imkan veriyor. Türkiye’nin ağır silahların yanı sıra uçaksavar da göndermesi bekleniyor. Çünkü komutasındaki uçaklar, General Hafter’e Libya’da hava sahasında üstünlük sağlıyor. Türkiye de bu dengeyi değiştirmeyi hedefliyor.
SICAK SAVAŞ RİSKİ VAR MI?
Bu soru muhalefet partileriyle yaptığı görüşmede Çavuşoğlu’na da soruldu. Çavuşoğlu, amaçlarının savaşın tarafı olmak olmadığını, ateşkes sağlamak olduğunu belirtti ancak Türk ordusuna Libya’da saldırı olması halinde buna yanıt verileceğini de ekledi. Çavuşoğlu, TSK’nın Libya’da ne kadar süreyle kalacağına, nasıl çıkacağına dair sorulara ise yanıt vermedi.
ÇIKIŞ PLANI VAR MI?
TSK’nın gitmemesi halinde savaşın 10 yıl daha süreceğini söyleyen Çavuşoğlu, Türk askerinin gitmesi halinde savaşın ne kadar süreceğine yanıt vermedi. Çünkü Çavuşoğlu'nun iddia ettiği gibi Türkiye’nin askeri varlığı eğer Libya’da ateşkesi sağlayacak olursa, çıktığı anda da ateşkesin bozulması kaçınılmaz olacak.
TSK HEDEF OLUR KAYGISI
TSK, ilk defa yabancı bir ülkede görev yapmayacak. Ancak ‘meşru müdafaa” teziyle dahil olduğu Suriye savaşı dışında Türkiye, bugüne kadar uluslararası bir kurumun şemsiyesi olmadan savaş halindeki bir ülkeye asker göndermedi. Irak’ta Türkiye’nin meşru müdafaa teziyle yaptığı operasyonlar uluslararası örgütlerin kararlarıyla paralel gitti.
MEŞRU MÜDAFAA DEĞİL DAVET
AKP, Libya’ya gidiş nedenini olarak UMH’dan gelen davet ile açıklıyor. Bunun için de örnek olarak Rus askerlerinin Suriye’ye gitmesi gösteriliyor.
Ancak Libya’nın daveti, Türk askerine bir koruma sağlamayacak.
Afganistan, Lübnan, Bosna, Kongo, Gürcistan gibi ülkelerde de Türk askerleri BM’nin, NATO’nun ya da AGİT’in şemsiyesi altında görev yaptı. Oysa Libya’da Türk askeri görev alırsa uluslararası bir kurumun koruyucu şemsiyesi olmayacak. Ve devam eden savaş nedeniyle Hafter güçleri için Türk bayrağı açık hedef haline gelecek. Örneğin Musul’da Türk personelinin esir alınması gibi bir süreç Libya’da Türk askerinin başına gelirse, Türkiye yalnız kalacak ve askerlerini kurtarmak için diğer ülkelerden yardım isteyemeyecek.
TÜRKİYE’Yİ LİBYA’DA KİM İSTİYOR, KİM İSTEMİYOR?
Rusya, Suriye’ye girdiğinde uluslararası toplum buna tepki göstermemişti. Türk askerinin Arap toprağına girmesine hem AB ve ABD, hem de çok sayıda Arap ülkesi ve Libya’nın komşuları karşı çıkıyor. Sudan'da Nisan ayında El Beşir'in devrilmesine kadar Türkiye-Katar ve Sudan işbirliği yapıyordu. Ancak bu denge Beşir sonrasında değişti.
Karşı çıkanlar arasında Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Tunus, Çad, Nijer, Sudan, Fransa, Yunanistan Hafter’e destek verdikleri için Türk askerine karşı. Yani Türkiye, asker gönderme kararı ile bu ülkelerle ilişkilerini daha da kötüleştirmeyi göze alıyor.
TÜRKİYE ATEŞKES Mİ İSTİYOR, MASADA KOLTUK MU?
Şubat ayında Berlin’de Libya’da ateşkes sağlanması için geniş katılımlı görüşmelerin yapılması hedefleniyor. Bu toplantıya kadar, Türkiye’nin hızla Libya’ya girerek, savaşta Hafter lehine esen rüzgarları kısa sürede tersine döndürmeyi hedeflediği ve ateşkes masasında sağlam bir koltuk hedeflediği konuşuluyor.
ASKERİN GİDİŞ NEDENİ İHVAN’A DESTEK Mİ?
Hükümet resmi olarak kabul etmese de İhvan dayanışması bugün Ankara’nın dış politikasındaki temel çizgi olduğu öne sürülüyor. Türkiye’nin bu savaşa girmesinin nedeni de uluslararası camiada Libya’daki ihvancı hükümetin düşmemesini sağlamak olarak yorumlanıyor.
LİBYA’DAKİ MEŞRU HÜKÜMET KİM?
Hükümet, BM’nin UMH’yi meşru hükümet olarak tanıdığını söylüyor. Oysa CHP ısrarla hükümetin çelişkisine dikkat çekiyor ve BM’nin Suriye’de tanıdığı Esad ile görüşmeyi reddettiğini, onun yerine Suriye’de ihvancı grupları desteklemeyi sürdürdüğünü söylüyor.
BM bugün de geçerli olan Libya'ya yönelik silah ambargo kararını 2011de aldı. 2015’te oluşturulan 9 kişilik başkanlık heyetinin Temsilciler Meclisi’nden onay alması hedeflenmişti. Ancak bu hükümet Meclis’ten onay almadı; üstelik heyetteki Hafter yanlısı 4 kişi zamanla istifa etti. Yani Sarraj’a meşruiyet kapısını açan mutabakat fiilen çöktü. Tobruk'taki Temsilciler Meclisi ise Hafter’i destekliyor.
Bugün başta ABD Başkanı Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere çok sayıda Batılı lider hem Hafter hem de Sarraj ile görüşüyor.
TEZKERE'DE NE VAR?
Hükümet, sürpriz şekilde UMH ile deniz yetki anlaşmasını imzaladıktan hemen sonra Askeri ve Güvenlik İşbirliği Muhtırasını da Meclis'ten geçirdi. Bu muhtırayı savunurken de Libya'ya asker göndermeyeceğini söyledi. Ancak 1 hafta sonra bu defa tezkere için düğmeye bastı.
Meclis'te perşembe günü görüşülecek olan tezkerede bir çok gerekçe yer alsa da Mehmetçik için görev alanının ucu açık. Tezkere Türkiye'nin Libya dışına da asker göndermesine geçit veriyor. Tezkerede şu ifadeler yer alıyor: "... sürekli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şumul, miktar ve zamanı cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, TSK'nın gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması.."
TUNUS ZİYARETİNDEN NE ÇIKTI?
Erdoğan’ın sürpriz Tunus ziyaretinde hedefi Libya’yı ateşkese götürecek süreçte Türkiye’nin atacağı adımlar için lojistik destek sağlamaktı. Ancak Tunus Libya savaşında Türkiye ile taraf olmadığını ziyaretin ardından yapılan açıklamayla da kayda geçirdi. Tunus’un bu açıklamasını Cezayir’e sağlanan vize muafiyetine karşın, Erdoğan’ın ziyaret talebinin reddedildiği iddiaları izledi. Ankara’ya göre ise hem Tunus, hem de Cezayirle ilgili bu haberlerin arkasında Hafter’i destekleyen Mısır medyası var. Libya’nın komşuları için durum öylesine hassas ki Türkiye Savunma Bakanlığı’nın Cezayir limanına yanaştığını duyurduğu gemilerle ilgili Cezayir anında Türkiye’den askeri gemi gelmediğini duyurdu.
TÜRKİYE’NİN İMAJI
TSK’nın Libya’ya gidişi, Arap dünyasında “ikinci defa işgalci güç olarak girişi” olarak yorumlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Arap dünyasındaki çatışmalara karşı hep mesafeli tutum takınan Türkiye, son Libya hamlesiyle ‘işgalci güç’ olarak yorumlanacak. Türkiye’yi bölgede isteyen tek güç ise Katar ve Libya’daki ihvancı gruplar. Bu durumun ileride Libya’da Türk iş insanları için de durumu zorlaştıracağı, asker yurda dönüp de Libya'nın yeniden inşası başladığında da Türkiye’nin açık hedef olacağı öne sürülüyor.
PUTİN’İN ZİYARETİNE HAZIRLIK MI?
Rusya Lideri Putin, Libya’da Hafter güçlerini destekliyor. Rusya’nın doğal kaynakları zengin olan Libya’da savaşın bitmesini istemediği bir sır değil. Bu aşamada Libya’nın doğalgazının çıkartılıp piyasadaki dengelerin değiştirilmesini istemiyor. Bu yüzden de Rusya’nın Türkiye’nin asker göndermesine yönelik itirazlarını dile getirmesine karşın Ankara’ya karşı çıkması beklenmiyor. Enerji koridoru olmayı hedefleyen Ankara'nın gelecek hesaplarında da elbette ülkenin doğalgaz kaynakları önemli yer tutuyor.
Putin, 8 Ocak’ta Türkiye’ye gelecek. Bu ziyaret öncesinde Ankara’nın tezkereyi hızlandırarak Libya’da elini güçlendirmeye çalıştığı ve Suriye’de Rusya ile sağlanan Astana mutabakatı benzeri bir ateşkes sürecini başlatmaya çalıştığı konuşuluyor. Yani Rusya’nın doğuda Hafter’i, Türkiye’nin de batida Sarraj’ı denetlediği bir sürece ulaşmak istediği kulislerdeki iddialar arasında. Ancak Putin’in bunu kabul edip etmeyeceği henüz bilinmiyor ve Türk askeri gidene kadar Hafter güçlerinin ilerleyip dengeleri değiştirmesi de sahadaki olasılıklar arasında. Tüm bu hesapların arasında Esad güçlerinin her gün bomba yağdırdığı ve gözlem noktalarındaki Türk askerinin hedef alındığı İdlib’te sürecin nasıl ilerleyeceği de bir başka soru işareti. Zira Ankara’nın İdlib’e yönelik saldırılara karşın Suriye muhalefetine son dönemde desteğini azalttığı da Suriyeli muhaliflerin yakınmaları arasında.