İktidara yakınlığı ile bilinen Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas’ın “Allah’ın seven defansa gelsin” havasındaki Erdoğan savunmaları ve Erdoğan’ın yerine geçebilecek muhtemel adaylarla ilgili fantezilerinin, risk alamadığı için yazılarına hiçbir “tehlikeli” konuyu sokmayarak gerçek kimliğini saklayan ve sadece Bakire Kraliçe Elizabeth’ten sonra tahtın nasıl el değiştireceğine dair senaryolar yazan Shakespeare’i hatırlattığını savunan Beki, “Bakire Kraliçe’nin gitme vakti yaklaşıyordu ve tahtını bırakacak bir varis getirmemişti dünyaya. Hanedanını sürdürecek meşru bir veliahtı da yoktu. Ondan sonra, İngiltere’yi nasıl bir gelecek bekliyordu? Kaos mu, felaket mi, daha iyi günler mi? Olaylar tarihte, hayali veya gerçek başka krallıklarda geçse de dramlarında hep buna cevap aradığı söylenir. Barlas üstat da benzer kaygılarla yatıp kalkıyor, senaryolarında aynı sorunları işliyor gibi görünmüyor mu?.. Shakespeare komedilerle başladı ama başyapıtlarını tragedya türünde verdi. Barlas üstatsa kariyerini, komedya türünde eserlerle taçlandırmaya yöneliyor” ifadelerini kullandı.
Akif Beki’nin Karar’daki yazısının ilgili kısmı:
Barlas nereye koşuyor?
Sabah yazarı Mehmet Barlas, dikkat çekici çıkışlarıyla gündemde.
İktidar psikolojisi ve zamanın ruhunu yansıtan müthiş eserler kaleme alıyor.
2023’ü ölüm-kalım seçimi ilan ettikten sonra, ardı ardına senaryolar patlatıyor.
Vatanını seven herkesi, kayıtsız şartsız Erdoğan’ı desteklemeye çağırmıştı.
Ama hep “Allah’ın seven defansa gelsin” havasında yürütmüyor kampanyasını. Muhalefet saflarına yalın kılıç daldığı da oluyor.
CHP ile İYİ Parti’yi kapatma fantezisini bile yazmıştı.
“Barlas neyin peşinde” sorusunu, ilk o zaman sordurdu.
Cengaver atakları sürüyor. Ardı arkası kesilmeden.
Geriye dönük birkaç örnek şöyle:
“İnsanların biraz utanması varsa son dönemde Tayyip Erdoğan’ın ekonomide sağladığı başarıları alkışlaması gerekir.”
“Herkes aklını başına toplasın, elini vicdanına koysun ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakkını teslim etsin. Eğer bugün dünyada Türkiye konuşuluyorsa bunun mimarı Erdoğan’dır.”
“Kazara iktidar değişirse, Erdoğan çapındaki bir devlet adamının kenara çekilmesinin bedeli ne olur?”
“Erdoğan çekilmiş ve yerine Kılıçdaroğlu veya Abdullah Gül yahut Ali Babacan geçmiş... Türkiye’nin halini düşünebiliyor musunuz? İşte bu gerçekleri hiç unutmayalım. 2023 seçimi Türkiye için ölüm kalım meselesi olacaktır.”
Kendinden bahsettiren son senaryosunda, şu soruya cevap arıyor:
“Erdoğan, ABD başkanı olsaydı bugün herhalde dünya bambaşka bir yer olurdu.”
Sıradaki senaryosunda, bu kez Erdoğan’ın Rusya başkanı olması halinde dünyanın nasıl tozbembe bir yer olacağını çalışır mı, sanmam.
Daha dün Rusya’da, Türkiye konuşuldu. Ama pek olumlu bahsedildi gibi gelmiyor kulağa.
Putin, “Merkez Bankası faizleri artırmasa Rusya’da da durum Türkiye’deki gibi olurdu” dedi.
Sanki Putin, Barlas’la hemfikir değil. Erdoğan’a öykünmediği, ülke ekonomisinin Türkiye gibi yönetilmesini ve sonunun benzemesini istemediği anlaşılıyor.
Tabii Putin’in zannettiğinin aksine Rus halkı, bizim yerimizde olmaya özeniyorsa onu bilemem.
Fakat galiba şunu görebiliyorum; Barlas üstadımız, Avon’un Ozanı Shakespeare’e özeniyor olabilir.
Hemen hemen aynı mevzulara kafa yoruyor.
Shakespeare, Kraliçe Kanlı Mary döneminde doğdu. O devirde Protestan olmak tehlikeliydi.
Oyun yazarı olarak yıldızı, Bakire Kraliçe Elizabeth döneminde parladı. O zamanlar da Katoliklik korkutucuydu.
Pabuç pahalıya geldiğinden Shakespeare, risk almadı, kimliğini saklamayı seçti. Oyunlarına da dini, diyaneti karıştırmadı.
Onun yerine, artık yaşı ilerleyen Elizabeth’ten sonra tahtın nasıl el değiştirebileceği üzerinde durdu.
Öyle ya, Bakire Kraliçe’nin gitme vakti yaklaşıyordu ve tahtını bırakacak bir varis getirmemişti dünyaya. Hanedanını sürdürecek meşru bir veliahtı da yoktu.
Ondan sonra, İngiltere’yi nasıl bir gelecek bekliyordu? Kaos mu, felaket mi, daha iyi günler mi?
Olaylar tarihte, hayali veya gerçek başka krallıklarda geçse de dramlarında hep buna cevap aradığı söylenir.
Barlas üstat da benzer kaygılarla yatıp kalkıyor, senaryolarında aynı sorunları işliyor gibi görünmüyor mu?
Çözümleri, türleri farklı olabilir...
Shakespeare komedilerle başladı ama başyapıtlarını tragedya türünde verdi.
Barlas üstatsa kariyerini, komedya türünde eserlerle taçlandırmaya yöneliyor. Bir parça da trajikomediye yoğunlaştığını söyleyebiliriz.
Bu şekliyle Avon’un Ozanı olmayı başaramayabilir. Ancak yerli Shakespeare olma yolunda kararlı adımlarla ilerlemiyor mu!