Ne oldu? Siyahları giyip bayrakları alıp ekrana çıkmıştınız? "Şarkı, türkü söylemeyin, yastayız" diyordu millet. 'Duyarsız ekran' diye tepiniyordunuz?
Haber bültenlerinde, MOBESE kamera haberlerinin bir tık ötesindeki yerini aldı bile şehit haberleri. Arada bir bomba yüklü araç patlatıyorlar, biraz yaralı filan oluyor. Öyle toplu ölümler, şimdilik yok. Etraftaki dükkan, ev ne varsa cam çerçeve aşağıda. 'Buna da şükür' hali!
Gazı alındı terörün yani.
Şimdi seçim zamanı. Bakalım ne olacak? Haa, Rusya da Suriye'yi sahiplenmiş, açıkça "Yedirmem" diyor haberlerde. Cumhurbaşkanımız, Putin'le görüşecek, cami açacaklarmış sonra... Başbakan da ABD'ye gidiyor. Özerklik ve demokratiklik halinin üstü yine açılıyor yavaş yavaş...
Ölü sayısı şöyle elle tutulur miktara gelsin, dolaptan çıkarılır siyah elbiseler, biz alırız bayrakları, ekran köşesine asarlar siyah kurdeleyi... Doğru, hayat devam ediyor! bugün bayram değil mi?
Sina Koloğlu / Milliyet
Yoksa siz hâlâ yandaşlaştıramadıklarından mısınız?
AKP'nin "yerel havuz"ları
(...) Balıkesir'in AKP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur da yerel basın üzerinde hayli etkili. Oğlu İsmail Uğur'un yönetim kurulu başkanlığını yaptığı televizyon var. Babasının aleyhine tabii ki o televizyonda haber yapılması beklenmez. Ama Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Demir'in hem basın danışmanı, hem de belediyeye ait firmanın yönetim kurulu üyesi olmasına gelin de şaşırmayın.
Balıkesir Politika gazetesi sahibi Tarık Sürmelioğlu da Büyükşehir Belediye Başkanı'nın basın danışmanı. Arena gazetesi sahibi Aziz Han'ı da başkanın basın danışmanları arasında görüyoruz. Bandırma İlkhaber gazetesi yazarı Engin Arıcan da basın danışmanı olmuş. Diğer basın danışmanlarını artık saymayalım. Çünkü bazı ilçelerde de mahalli gazetelerin sahibi, bazı muhabirleri aynı zamanda belediye basın bürosunda görevli diye maaş alıyor.
***
Belediye başkanının danışmanlarından birisiyle konuştum. "İnanın Sovyetler Birliği döneminin KGB ajanları gibiyiz. Kimse kimseyi tanımıyor. Zaten bir çoğumuz belediyeye gitmeden maaşlarımızı alıyoruz. Maaşları aldığımız yer ise belediyeye iş yapan firma" diyor.
Mehmet Emin Alver'e ait Yosun Su Sağlık Temizlik Turizm Nakliyat Limited şirketi Büyükşehir Belediyesi'nden önemli işler alıyor. O işleri alan firma, belediyenin danışılmayan danışmanlarına ödeme yapıyor. Bir gazete patronuna sordum "Elime 1.920 lira geçiyor. Aralık ayında da sözleşmemiz yenilenecek" dedi.
Belediye başkanının danışmadığı ama danışılmadığı halde gazete patronlarına, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı'na maaş ödenmesinin anlamı nedir? O gazete sahipleri acaba gazetelerinde AKP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur, büyükşehir belediyesi, hatta AKP aleyhinde olumsuz bir haber ya da yorum yapabilir mi?
(...)
Yerel basında çalışan meslektaşlarımızın maddi olarak da zor durumda olduğunu biliyoruz. Yalnız onlar değil gazetenin, televizyonun sahipleri de aynı durumda... Birçok yerel televizyonun umudu yaklaşan milletvekili seçimlerinde... Adaylarla para karşılığı röportajlar yapılacak, onların istediği sorular yöneltilecek. Seçim dönemi, bazı yayın organları için "verimli" bir dönem olur.
Bunları yapanların dışında direnen, hem de canla-başla direnen, gerçekleri yazmak için çaba gösteren onlarca meslektaşımız, kendilerine gelen önerileri elinin tersiyle iten gazete sahipleri de var. Yerel basın desteklenmeli ama bizde olduğu gibi değil.
Saygı Öztürk / Sözcü
Neyi beklediniz?
TV kanallarının haber bültenleri yeri göğü inletiyor...
Yapılan operasyonlarda 2 bini aşkın PKK'lı terörist öldürüldü...
PKK Ağrı karargahı F-16'lar tarafından bombalanarak yerle bir edildi...
PKK Kandil'de barınamıyor...
Murat Karayılan "Burada kalamayız... Lojistik destek yok" dedi...
PKK Suriye'deki teröristleri Türkiye'ye çekmeye çalışıyor...
Biz bunların hepsini doğru kabul ediyor ve soruyoruz:
Bütün bunlar demek yapılabiliyormuş...
O halde neyi beklediniz?..
Asker-polis gencecik vatan evlatlarının şehit edilmesini, ailelerinin kan ağlamasını mı?..
Türkiye'nin kan gölüne dönmesini mi?..
Yoksa 1 Kasım zoraki seçim sürecine girilmesini mi?..
Neyi beklediniz?..
Mehmet Türker / Sözcü
Mayın Ülkesi!
(...) 16 Ağustos... Hürriyet: Bingöl'ün Karlıova ilçesinde PKK, yola döşediği bombayı askeri zırhlı aracın geçişi sırasında kumanda ile patlattı; 3 asker şehit oldu, 6 asker yaralandı.
8 Eylül... Milliyet: PKK'nın Iğdır'da 13 polisi, kamyonete 5 ton bomba yükleyerek şehit ettiği ortaya çıktı.
12 Eylül... (DHA) Bitlis Valiliği, Tatvan Tokaçlı köyü yakınlarında PKK'ye ait, sığınaklarda 60 ton patlayıcı malzeme ile çok sayıda mühimmat ele geçirildiğini açıkladı. Patlayıcılar imha edildi.
15 Eylül... Sabah: Dağlıca'da 16 askerin şehit olduğu saldırıyla ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri raporuna göre, PKK 3 bin 200 kilo patlayıcı kullandı.
16 Eylül... Ajanslar: Mardin ve Hakkâri'de PKK'nin yola döşediği patlayıcı polis araçlarının geçişi anında infilak ettirildi, 5 polis şehit oldu, 3 polis yaralandı.
21 Eylül...
Sabah: Hakkâri'de 2 tonluk bomba yüklü araçla karakola saldırıya hazırlanan teröristler kendi kazdıkları kuyuya düştü. Açılan ateşte kamyondaki bombalar patladı, 2 terörist öldü.
Sabah: Tunceli'de 10 ayrı sığınakta 4 ton patlayıcı ele geçti. Savcılık talimatıyla imha edildi.
Milliyet: Tunceli'de Pertek-Hozat kara yoluna tuzaklanmış 100 kilo kimyasal madde ve 2 mutfak tüpü kullanılarak tuzaklanmış el yapımı patlayıcı güvenlik güçlerince imha edildi.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu halkı otobüsler ile şehirlerarası ulaşımdan korktukları için uçaklara yöneldiler. İran hükümeti, vatandaşlarına Türkiye'ye kara yolundan gitmemeleri uyarısını yaptı.
Suriye'ye TIR'larla silah gönderen MİT adlı bir örgütten bu olaylarda horlama sesinden başka bir şey duydunuz mu? Bu mayınlar nasıl döşendi, tonlarca patlayıcı Türkiye'ye nasıl ve kimlerce sokuldu?
Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay 2. Başkanı iken verdiği bir raporda Türkiye-Suriye sınırına döşenmişler ile ülke içindeki mayınların denetimini yapacak "Mayın Merkezi'nin" kurulmasını önermişti.
AKP Hükümeti, değil bu öneriyi yerine getirmek, bu değerli komutanı ve arkadaşlarını, "terörist" ilan edip Ergenekon ve Balyoz davaları ile cezaevine sokmadı mı? Bu değerli komutanlar devre dışı kalınca, PKK meydanı boş bulup at koşturmadı mı?
Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki bu komuta çöküşü zincirleme olarak altyapıyı da olumsuz etkilemedi mi?...
Özgen Acar / Cumhuriyet
Millet anlıyor YSK anlamıyor
20 Eylül'de:
AKP ve Erdoğan sonuçtan memnun olmadığı için tekrarlattırılan seçimlerden 40 gün önce...
İstanbul Yenikapı'da bir miting yapıldı:
Mitingin adı "Milyonlarca Nefes, Teröre Karşı Tek Ses" idi...
Teröre karşı yapıldığı söylenen ve devlet tarafından desteklenen bu mitingde:
Tarafsızlık yemini etmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Erdoğan'ın kendi yerine AKP Genel Başkanı ve Başbakan yaptığı/yaptırdığı Davutoğlu, çarpıcı siyasal mesajlar verdiler...
Ve her ikisi de seçim propagandası yaptılar!
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mitingde şunu dedi:
"Benim bugün buradan, milletimden, ekranları başında bizleri izleyenlerden bir ricam olacak.
1 Kasım seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, hangi partiden olursa olsun fark etmez, 550 tane yerli, milli, bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum.
Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?"
Son cümleden önce kısa bir es veriyor ve sonra, önceki nutuk söyleme havasından farklı olarak, sohbet eder gibi, samimi bir sesle söylüyor "Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi" cümlesini.
Aynen Erdoğan'ın belirttiği gibi:
"Herhalde", millet de, ekranları başında olanlar da, ne demek istediğini gayet iyi anladılar...
"Herhalde", Yüksek Seçim Kurulu, YSK hariç:
Çünkü YSK Erdoğan'ın "ne demek istediğini anlasaydı", bunun işgal ettiği tarafsız Cumhurbaşkanlığı makamına aykırı bir davranış olduğunu da fark eder ve "herhalde" gereğini yerine getirirdi!
****
Erdoğan'ın ne dediğini anlamayan kimse yoktu, ama Davutoğlu da aynı mitingde yaptığı konuşmayla, her ihtimale karşı, anlamayanlar için konuyu bir kez daha olanca açıklığıyla ifade etti:
"1 Kasım'da çok çalışacaksınız, bunları baraj altında bırakacaksınız. 1 Kasım'a kadar çok çalışacaksınız ve Meclis'te yeniden birliğin sembolü olan AK Parti'yi tek başına iktidara getireceksiniz" dedi.
***
Öyle anlaşılıyor ki 1 Kasım seçimlerine kadar, aynen 7 Haziran öncesindeki açılış programları gibi olmasa da, milletimiz, Erdoğan'ın nutuklarına da maruz kalacak...
Eh, sonucun da ne olacağını üç aşağı beş yukarı tahmin edebilirsiniz o zaman!
Emre Kongar / Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı'nın "özerklik" itirafı
(...) yine 25 yaşında gencecik bir uzman çavuş şehit oldu, Hakkari'de PKK yine hudut taburuna havan toplu saldırı yaptı. Bu gidişle Türkiye sonsuza kadar PKK, DHKP-C, IŞİD ve daha kim bilir hangi terör örgütünün tehlikesi altında mı yaşayacak?
Hükümetlerin görevi sadece terörü lanetlemek ve şehit cenazelerine katılmak değildir. Terörü önlemek ve vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak bir numaralı görevdir. Yaklaşan bir seçim de bu görevin aksamasına, ötelenmesine neden sayılamaz.
(...)
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın HDP'li 2 bakanın istifasından sonra yaptığı konuşmada "Yerel yönetimler merkezi yönetimden daha özerktir... Şu anda onlarda özerklik olduğu için çok rahat hendek açıyorlar" sözlerindeki özerklik vurgusu dikkat çekiciydi.
Bütün bu düşünce kaosu içinde, seçime giderken halkın gerçekleri öğrenebilmesi de, terörü durdurmak için bir adımın atılması da son derece önemli. Umalım da önümüzdeki günler daha net ve şeffaf olsun.
Güngör Mengi / Vatan
Orta Doğu'nun makus talihi
Bu coğrafyanın değişmeyen 'makus talihi'.
Gaflet, dalalet ve ihanet.
Her ülkede her düzeyde ve birçok alanda.
Utanmaz ve arsız tipler.
Çoğunlukla sağda ama zaman zaman solda da bol miktarda oportünistler.
Sol gösterip sağ vuranlar.
'Evet ama yetmez'ciler nevi şahsına münhasır vakıa.
Son beş yılda AKP'nin sayesinde vakıalar çoğaldıkça çoğalıyor.
Demokrasiden söz eden bile yok.
Her şey din ve iman adına.
Her şey para ve pul için.
Cihat dahil.
Fetvasını veren, cepheye taşıyan ve paraları sayan.
Hepsi katil.
Hepsi karanlık plan ve projelerin adamı.
Yüz yıldır bu bölgede işler böyle yürüyor.
Tıpkı 'Arap Baharı'nda olduğu gibi.
Malzeme değişmiyor.
Defolu malzeme.
Orta Doğu'nun köle pazarında her türlüsü bulunur.
Satanlar ve satın alanlar için.
Erken gidenler malın iyisini bulur.
Geç kalanlar ucuza gider.
Ortalama birim fiyat bir varil petrol.
Bir metreküp gaz da olabilir.
Suudilerde petrol Katarlılar da gaz.
Karakter mafiş!
Hüsnü Mahalli / Yurt
Siz önce kaç operasyonu engellediğinizi söyleyin
AKP tek başına iktidardayken, "sorun çıkmasın" diye valilere emir verdi ve PKK'nın faaliyetlerine karşı operasyon yapılmasını engelledi. Şırnak, Tunceli ve Hakkâri'de geçtiğimiz yıl asker 290 kez operasyon izni istedi, bunlardan sadece sekizine izin verildi. Ama Türkiye'de PKK terörü sadece bu üç ille sınırlı değil, bunu biliyoruz. Madem tek başınıza iktidara geldiğinizde terörü bitireceğinizi söylüyorsunuz, bunu da açıklayın, öğrenelim:
Geçtiğimiz yıl Türkiye çapında kaç operasyon izni istendi, kaçının yapılmasına izin verildi? Kaç operasyon, valiler sizden öyle talimat aldılar diye engellendi?
Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet
Bu bayramı zehir ettiler
Bu bayram, derler ya, "zehir oldu". Tam manasıyla zehir oldu.
Çünkü Türkiye bölünmenin eşiğine geldi.
İç savaşın eşiğine geldi.
Çok sayıda gencimiz şehit oldu.
Hem hükümet yok, seçim var, partiler seçimi de düşünüp birbirinin altını oyuyor. Birlik beraberlik yok, anlayış yok. Yani Türkiye'nin en zayıf zamanı. Oysa 78 milyon "çözüm süreci" diye umutla bekliyordu.
Heyhat.
Yanılmışız.
Güven boşunaymış.
Çözüm süreci PKK'nın "güçlenme süreci"ymiş ve bunu Ankara'daki görevliler anlayamamış.
Yani görevliler "aldatılmış".
Doğan Heper / Milliyet