TÜRK-İŞ, 2025 yılı için açlık ve yoksulluk sınırlarını açıkladı. Yapılan hesaplamalara göre, Ankara’da dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için gereken açlık sınırı, 2025 yılı için belirlenen asgari ücreti geçti.
Bu şu anlama geliyor:
Fakir daha fakir zengin daha zengin.
Bir taraftan alınan maaş açlık sınırının altında bir taraftan bu ücreti sadece bir yemekte ödeyen bir kesim.
İşte buna gelir adaletsizliği deniyor.
Türkiye gelir adaletsizliğinin zirvesinde.
Mehmet Şimşek göreve ilk başladığında gelir adaletsizliğinin önüne geçmek için adil bir vergi sistemini devreye sokacaklarını söylemişti.
Yani fakirden değil zenginden vergi alacak bir maliye politikası.
Bu açıklamada en çok dikkatimi çeken ise konut ağalarına getirilmesi düşünülen vergiydi.
İlk tasarı şöyleydi:
İkiden fazla evi olana kademeli vergi gelecekti. En çok da 5 evden sonrasına sahip kişilere ağır vergi geliyordu. Zamanında bir arsa alıp müteahhide verip bir anda 50 ve üstü konuta sahip olan binlerce kişi var.
Bir taraftan ev alabilme hayali bile kuramayan milyonar diğer taraftan yüzlerce evin kirası ile konut portföyünü her ay daha da büyüten ve adeta konut ağası olan kişiler.
Bu kişiler yok denilecek kadar az vergi ödüyor.
Mehmet Şimşek’in dile getirdiği bu vergi ne oldu?
Söyleyeyim size rafa kalktı.
Çünkü bu iktidar konut rantı üzerinden prim yapıyor.
İşte Türkiye’de yaşanan sosyal facianın ana sebebi konut stokunun belirli kişilerin elinde toplanmasıdır.
Önce bu sorunun çözülmesi gerek.
